Marmara Denizi’nde en büyük tehlike kirlilik

Bursa Teknik Üniversitesinde görevli Prof. Dr. Mete Yılmaz, Marmara Denizi için en büyük tehlikenin arıtılmadan denize boşaltılan evsel ve endüstriyel atıklar olduğunu belirtti.

Haber Giriş Tarihi: 10.07.2024 15:47
Haber Güncellenme Tarihi: 10.07.2024 15:47
Kaynak: Damla Dilmeç
Marmara Denizi’nde en büyük tehlike kirlilik

Bursa Teknik Üniversitesinde görevli Prof. Dr. Mete Yılmaz, sorularımızı yanıtladı.  Prof. Dr. Mete Yılmaz, 

Marmara Denizi’ne atılan atıklar arıtımdan geçirilerek denize bırakılırsa, Marmara Denizi’nin Karadeniz ve Akdeniz’den gelen su girdileri ile kısa sürede kendini toparlayacağını belirten  Bursa Teknik Üniversitesi’nde görevli Prof. Dr. Mete Yılmaz, “Şu anda Marmara Denizi’nde yine bir müsilaj tehdidi bulunuyor. 2021-2022’de görülen kadar bir müsilaj oluşumu yok. Fakat müsilajı oluşturabilecek potansiyel Marmara Denizi’nde her zaman mevcut. Bilindiği gibi müsilaj oluşumunda en büyük etken iklim değişikliğinden kaynaklı suların ısınması, bununla beraber denizin içerisinde oksijen oranının çok düşük oranda seyretmesi müsilaj oluşumunu tetiklediği düşünülen başlıca faktörlerden bir tanesi bunun yanı sıra Marmara Denizi’nde ki kirlilikte tabi ki oldukça etkili. Marmara Denizi’ne ciddi miktarda fosfor ve azot girdisi var bu da müsilaj oluşumunu tetikleyebiliyor. İklim değişikliğinden kaynaklı sıcaklık ve oksijen oranı çok kontrol edilebilir faktörler değil ama kirlilik bizler tarafından kontrol edilebilecek faktörlerden bir tanesi dolayısıyla şu an odaklanılması gereken nokta Marmara Denizi’ne kıyı şehirlerden gelen evsel ve endüstriyel bütün atıkların ileri düzeyde arıtılarak Marmara Denizi’ne verilmesi gerekiyor. Bu henüz tam istenilen düzeyde yapılamadığı için Marmara Denizi’nde müsilaj tehdidi hala devam ediyor. Şu anda Marmara’da 2021-2022 yıllarındaki gibi bir müsilaj yok. Zaman zaman köpük oluşumları olabiliyor. Su da renk değişimi olabiliyor. Bunlar yine kirlilik kaynaklı olarak artan aşırı derecede çoğalan mikro alglerden diğer bir ifade ile Fitoplankton (mikroalg) kaynaklanıyor. Fitoplanktonun çoğalması da müsilaj olmasa bile kirlilikle yani Motivikasyon (deniz kirliliği) alakalı bir durum. Bunlar çoğaldığı zaman,  bozuşmaları çoğaltarak suyun oksijensiz kalmasını sağlıyorlar. Ayrıca bazı türleri ciddi miktarda tehlike de oluşturabiliyor. Dolayısıyla hem sucu hayvan sağlığı için hem de insan sağlığı için bir risk oluşturabiliyor.Ayrıca müsilajın oluşumunu tetikleyen şeylerden bir tanesi de alg çoğalmaları bazı türlerin müsilaj oluşumuna katkı sağladığını biliyoruz. Bizim yapmamız gereken en temel işlem Marmara Denizi’ne gelen kirliliği azaltmak. Kontrol edebileceğimiz en temel faktör bu şu anda. 2021 yılında müsilajın en yoğun olduğu zamanda balık avcılığı yapılamıyordu. Balık oranları ciddi oranda azalmıştı. Zemin tamamen müsilaj ile kaplanmıştı ve zeminde yaşayan sucul canlılar yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştı. Burada hem denizel bitkiler hem de denizel canlılar etkilenmişti. Dolayısıyla müsilaj yine aynı şekilde gerçekleşirse biyoçeşitliliği ciddi biçimde etkileyecektir. Şu anda öyle bir durum yok. Ama bunun oluşma potansiyeli her zaman mevcut. Denizimizdeki kirlilik arttıkça bu oksijen seviyesindeki azalmayı yaşayacağız. Kirliliği azaltmaya başladıktan sonra bu oksijen seviyesi kategori olarak artacaktır.Denizde oksijen seviyesinin az olması sucul canlıların orada yaşamasının mümkün olmadığı anlamına geliyor. 2021 yılında faaliyete giren Marmara Eylem Planı halen devam ediyor. Birçok adımıda gerçekleştirildi. Hala kontrol ve denetimleri yapılıyor ama burada yine dönüp dolaşıp geldiğimiz nokta Marmara Denizi’ne giren evsel atıkların ve endüstriyel atıkların ileri arıtma tesislerinden geçirilerek Marmara Denizi’ne verilmesi gerekiyor. Ve bu da çok ciddi bir yatırım gerektiriyor. Günümüz ekonomik şartlarında böyle bir yatırımı yapmak çok kolay değil ama Çevre Bakanlığı bunun üzerine çalışıyor. Özellikle bu eylem planını da takip ediyor. İleri düzeyde arıtım yapılmaya başlandıktan sonra Marmara Denizi’ndeki kirlilik seviyesi hızlı bir şekilde azalacak ve Marmara Denizi kendini yenilemeye başlayacaktır.” şeklinde konuştu.

Marmara Denizi’nde en büyük tehlike kirlilik Bursa Hayat Gazetesi -2

“ARITIM SİSTEMİ DÜZELTEBİLİR”

İklim krizine bağlı sıcaklıkların artmasıyla Kızıldeniz’den gelen istilacı türlerin denizlerimizde gözlenmeye başlandığının altını çizen Prof. Dr. Mete Yılmaz,  “İstilacı canlı türleri bizim yerel canlı türlerimizin yerine geçerek bazen tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Balon balığı gibi daha pek çok tür sayılabilir. Denizlerin ısınmasıyla daha önce denizlerimizde görülmeyen mikroorganizmalar denizlerde renklenmelere sebep olabiliyor. Ve burada bir yerleşim yeri kazanıp çoğalabiliyorlar.  İklim değişikliği ile beraber bu tür algleri daha sık görebiliriz.  Bu tür canlılar sıcak ortamlarda yaşamlarını sürdürüyor. Dolayısıyla istilacı canlı türleri bizim denizlerimizde çoğalarak ekosisteme zarar verecek. Ayrıca bozuşmaları esnasında sudaki oksijeni tüketerek denizde yaşayan canlılar için tehlike oluşturuyor. Sıcaklık bu şekilde artmaya devam ederse daha fazla istilacı tür görmeye başlayacağız.  Gelen istilacı türler yerel canlı türleri egale edebilecek. Bu gibi şeylere hazır olmalıyız. İklim değişimi, sıcaklık değişimini kısa vadede kontrol edemeyebiliriz. Ama istilacı canlı türlerinin denizlerimize gelmesini engelleyebilecek ve çoğalmasının önüne geçecek önlemler alabiliriz.  İstilacı türlerin denizlerimizi işgal etmesini engellemek için denizlerdeki kirliliği önlememiz gerekiyor. İlk başta yapılması gereken şey ileri arıtım tesislerinin tüm Marmara’ya yayılması gerekiyor. Özellikler İstanbul’da yaygın hale getirilmesi gerekiyor. Ama bunlar çok ciddi yatırımlar gerektiriyor. Çevre Bakanlığının da bu konuda planlamaları var. Bu arıtım tesisleri devreye girdikten sonra belki aylar için en geç bir yıl içinde Marmara Denizi kendini toparlamaya başlayacak. Marmara Denizi’ni yeniden eski haline getirebilmek için en önemli şey Marmara Denizi’ndeki evsel ve endüstriyel kirletici kaynakların azaltılması gerekiyor. Burada da devreye arıtım tesisleri giriyor. Ayrıca tarımsal alanlardan da Marmara Denizi’ne ciddi miktarda fosfor ve azot girdisi var. Bunlar Susurluk havzasından derelere, nehirlere karışarak Marmara Denizi’ne ulaşıyor. İyi bir tarım uygulaması devreye girerse, bilinçli bir şekilde gübre kullanılırsa, daha bilinçli bir şekilde sulama yapılırsa. Bu tür tarım kaynaklı kirleticileri de azaltabileceğiz. Bunların hepsinin bütün bir şekilde takip edilmesi gerekiyor. Gerekli çalışmalar ve denetimler gerçekleştirilirse Marmara Denizi kısa sürede kendini düzenler.” dedi.

Kaynak: Damla Dilmeç

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.