24 Ocak 1993.
Karlı bir Ankara sabahında, C4 kalleşliğiyle evinin önünde katledildi.
Parçalanmış Reno’sundan çıkan cesedi; siyah poşet içerisindeki yağ, is ve dumanla karışmış iki kilo iki yüz elli gramdan ibaretti.
*
Adı gibi; karanlık suikast.
Aradan 31 yıl geçti, elde var koca bir top yumak!
Her yıl 81 vilayette konulan 1-2 çelenkle ufak bir nara atılıyor, büyük gazetecinin şehit edilişinin ardından.
Hepsi bu…
*
Alçak suikastın failleri sürekli çarpıtıldı.
İran gizli servisi, Kudüs Ordusu, Tevhidi Selam, Hizbullah, PKK...
Liste uzadıkça, iş daha da karmaşık bir hal aldı.
*
Aslında…
Mumcu’nun katillerinin kim olduğu o kadar açık ki…
Onu tarafsız bir gözle okuyan, takip edenler bilir.
*
Siz Mumcu’nun anısını politize edenlere bakmayın.
İşin aslı laiklik-irtica meselesinin çok ötesinde…
*
Kendisini onurlu bir ölüme götüren yola; abi gibi gördüğü Abdi İpekçi suikastıyla koyuldu.
İlk durak Vatikan, ulaştığı yer ise kıtalararası oldu.
*
Terörün aklımıza dahi gelmeyecek kirli bağlantılarını ortaya çıkardı.
80 öncesi yaşanan olaylara dair şu cümlesi her şeyi özetler gibiydi:
“Hem sağcılara, hem de solculara silah aynı yerden gidiyor.”
*
Kontrgerilla, PKK, Hizbullah derken; global ölçekte çalışan dev bir çetenin izine ulaştı.
*
70’ler, 80’ler ve 90’larda yitirdiğimiz binlerce gencin gerçek katillerini saptadığında ise; bunun Afrika, Asya, Güney Amerika, Ortadoğu’da da kan akıtanlarla aynı kirli güç olduğunu tespit etti.
*
Basamak basamak gerçeğe ulaştı.
Her ulaştığı bilgiyi belgelerle destekledi, cesur ve kendinden emin bir duruşla da kitleye haykırdı.
*
Gazeteciliğinin olgunluk döneminde ise artık gerçek suçluyu biliyordu…
Doğu-batı aksında çalışan bir suç organizasyonu kurulduğunu,
Bu rotanın organizatörlerinin de dönemine göre para yapan ne varsa (uyuşturucu, silah vs…) kaçırdıklarını yazdı.
*
Dini ve milli inancı bulunmayan karanlık güçlerin, rotası üzerindeki ülkelerde çıkarları doğrultusunda yönetimleri etkilediklerine işaret etti.
*
Şayet işlerin istedikleri gibi gitmediği ülkelerde ise iç karışıklıklar çıkararak, hükümetleri zor durumda bıraktıklarını döktü satırlara.
*
Tartışmasız…
Türkiye Cumhuriyeti’nin gördüğü en iyi araştırmacı gazeteciydi.
Bunun sayesinde de;
Tünelin ucundaki ışığı yakalamış ve koşar adımlarla ilerliyordu.
Elbette çelme takacaklardı.
*
En az Mumcu’nun katledilişi kadar içimi acıtan başka bir durum ise; böylesine büyük bir halk kahramanının –ideolojik boyutta- dar bir kılıfa sokulmasıdır.
Çünkü…
Bu durum, ortaya çıkardığı gerçeklerin kavranmasını ve yayılmasını engelliyor!
*
Mumcu, sağcısıyla solcusuyla bu ülkedeki her namuslu insanın gerçekleri görmesi için kalemiyle savaştı.
Yıllardır işittiğimiz, beyhude bir şekilde aradığımız ‘dış güçleri’ gerçek manada en çok rahatsız edenlerden oldu.
Bundan dolayı da; her 24 Ocak’ta ülkece büyük bir anma gerçekleştirilmesini savunuyorum.
*
Hemen hemen tüm kitaplarını okuyan biri olarak, gerçek bir vatansever olduğuna şahitlik ederim.
Karşı düşüncede olanları da; Mumcu’nun gösterdiği gerçekleri keşfetmeye davet ediyorum.
Mekanı cennet, ruhu şad olsun…