Korkunun ecele faydası yoktur! Sloganlarla ülke yönetilemez!

Yazının Giriş Tarihi: 26.07.2024 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 25.07.2024 13:02

Efendim, “şeflik dönemi” diye adlandırılan 1950’ye kadar ki süreçte, “Halk Partisi” memleketi demir yumruklarla, memura verdiği mutlak ve la yüs’el yetkilerle idare etti. Emsali ancak “faşist ve komünist ülkelerde” görülen, belki de emperyalist ülkelerin müstemlekelerinde bile misli olmayan, tek yetkinin parti şefinde ve kadrolarında toplandığı, halkın ise konu mankeni, dekor elbisesi olarak sahneyi tamamladığı bir dönem idi bu şeflik dönemi.

Maalesef bu dönemin en önemli icraatlarından birisi de; halkın diline, tarihine, kültürüne, eğitimine, örf ve adetlerine doğrudan ve dolaylı olarak vurulan, adına devrim denilen kanunlarla, insanlarımıza yapılan “bu icraatların ve mezalimlerin” unutturulması ve tam tersi hikâyeler ile parti mensuplarının, ideologlarının kahramanlaştırılması, totemleştirilmesiydi. Bu taktik ve metod; ikibin yirmili Türkiye’mizde hala tam yol ileri devam ediyor.

Şunu rahatlıkla ifade edeyim ki; Ülkemizde süregelen bu baskıcı, beyin ve zihinleri mengene altında tutma işinin, bir asırdır aralıksız ve başarılı bir şekilde sürmesinin en büyük nedeni; eğitim teşkilatı yoluyla, gelecek nesillerin, geçmişteki olayları kaynağından okuyamamaları (harf inkılabı) ve kendilerine sunulan menüyü (eğitim müfredatı) tek gerçek olarak görmeleri, zihinlerin ve beyinlerin bu doğrultuda formatlanmasındandır.

Bu mevzuyu her platformda ispat etmeye hazırım. Yeter ki, gerçeklerin anlaşılacağı korkusundan dolayı ağızlarımıza vurulan fermuar çözülsün. Kanunlarla teminat altına alınan Kırmızı çizgiler kaldırılsın. Tek isteğimiz budur.

Bakar mısınız; ülkenin kalbi mesabesindeki parlamento binası işgal ediliyor, metazorik sloganlar atılıyor, milletvekilleri baskı altına alınarak kanun maddelerinin kabul edilmemesi için eylem yapıla biliniyor. Yazık hem de ne yazık Afrika kabilelerine döndürdüler bu ülkeyi.

Müstemleke ülkesi gibi, efendi koltuklarına kurulanlar, bu fakir halkın zar zor alınteri ile toplanan paraları, zevk ü sefalarına, oyun ve eğlencelerine sorumsuzca, acımasızca sarf ediyorlar, tıpkı kurtuluş savaşı akabinde vatandaşlara zoraki olarak dayattıkları icraatları gibi. Yıllarca bunlardan adamakıllı bir hesap sorulamadı. Yaptıkları hep yanlarına kâr kaldı. Daha doğrusu milleti insandan saymadılar. Bu payandalardan bu ülke bir an önce kurtulması gerekiyor, aksi halde güçlerin, kuvvetlerin, silahların, orduların devletler sahnesinde boy gösterdiği bu yüzyılda bağımsızlığımızı korumak elbette mümkün değildir. Sadece ve sadece sloganlarla, demokrasi nutuklarıyla..vs. ile memleket yönetilemez. Yalan ve algı balonu mutlaka er-geç patlayacaktır.

Bu ülke lehinde yapılan her atılıma karşı çıkan azılı bir azınlık gurup vardır. Bu beyaz Türklere 21. Yüzyılda olduğumuz hatırlatılmalıdır. Kanunun önünde herkesin eşit olduğu, hesap vermekle yükümlü olduğu atılacak olan fiili adımlarla ispat edilmelidir.

ŞU KEPAZELİĞE BAKAR MISINIZ:

“İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yıl dönümünde Gündoğdu Meydanı'nda İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından gerçekleştirilen Tarkan konserinin Belediye’ye maliyeti 24 milyona ulaştı. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin kasasından çıkan 24 milyona soruşturma geldi.” (basın)

“Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’nden belediyelere gönderilen “Kayırmacılık, Şatafat ve İsrafla Mücadele” genelgesinde, ihalelerin şeffaf şekilde internet üzerinden açıklanmasından, belediye hizmetlerinde şatafat ve aşırılıktan kaçınılmasına, yurtdışına belediye çalışanlarının gönderilmemesinden, taşıt kullanımına, belediye şirketlerine ve belediye kadrolarına yapılacak atamalardan, işe alımlarda kişiye özel ilanlar yapılmamasına kadar bir dizi uyarıda bulunuldu.” (basın)

“Yerel seçimlerde israftan dem vuran CHP’li belediyelerin vatandaşa hizmet anlayışının heykellerden ibaret olduğu ortaya çıktı. 2017-2018 faaliyet raporlarına göre sadece 9 belediyenin heykel harcaması 16 milyon lira. Rekor İzmir Karşıya Belediyesi’nde. Karşıyaka’nın 2 yıl içindeki heykel ve anıt harcaması 11 milyon lirayı buldu.” (basın)

Bir memlekette iki farklı adalet ve uygulama olamaz. Suç suçtur. Suçlu için İktidar-muhalefet ayırımı olamaz. Birisi keyfinin istediği biçimde hareket edecek; lakin bu “beyaz Türk” ise bu hareketinden dolayı kendisine hesap sorulamayacak, öylemi? Böylesi ülkenin adına “müstemleke” denir.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.