Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, BM Genel Kuruluna hitaben; “Ey BM Güvenlik Konseyi, Gazze soykırımının önüne geçmek, bu zulme, bu barbarlığa ‘dur’ demek için daha neyi bekliyorsunuz?” sözlerini sosyal medya ve ekranlardan izledik.
BM’deki bu ifade bir kez daha Cenab-ı Hakk’ın şu sözünü ispat ediyor:
“Ne Yahudiler, ne Hristiyanlar –sen onların dinine uyuncaya kadar- asla senden hoşnud olmazlar”. (Bakara 120)
Bu konuşma bana, 1920’li yıllarda M.Akif’in Nasrullah Cami-i Şerifinde verdiği vaazı hatırlattı.
Akif’inde ifade ettiği gibi; batılıların insanlık ve özellikle de Müslümanlık âlemine bakışında hiçbir değişmenin olmadığını Gazze Soykırımı ortaya koymuştur.
Mehmet Akif vaazında şöyle diyor:
“Ey cemaat-i müslimin, insan için kendi aleyhine bile olsa hakkı, hakikatı söylemek lazımdır. Ben de bir zamanlar Kitabullah’ı tilavet ederken bu gibi ayatı (Tevbe 16-73-123, Bakara 120, Maide 54) okuduğumda “Acaba sair milletlere karşı biraz şiddetli davranılmıyor mu? Müslüman olmayan kavimler hakkında daha merhametkâr olmak icab etmez miydi?” gibi düşüncelere dalardım. Vakıa bu hatıraların sırf şeytanî vesveselerden başka bir şey olmadığını bilirdim. Lakin velev şeytanî olsun, o düşünceleri içimden söküp atıncaya kadar hayli mücahedelere mecbur kalırdım. Acaba bu vesvesenin menşei ne idi? Burasını araştıracak olursak işi biraz tabii görürüz.
Öyle ya! Gözümüzü açtık, Avrupa medeniyeti, Avrupa irfanı, Avrupa adaleti, Avrupa kamuoyu nakaratlarından başka bir şey işitmedik. İngiliz adaleti, Fransız hamiyeti, Alman dehası, İtalyan terakkiyatı kulaklarımızı doldurdu.
Lisan bilenlerimiz doğrudan doğruya bu heriflerin eserlerini, bilmeyenlerimiz tercümelerini okuduk; edebiyatları, hele edebiyatlarının ahlakî, insanî, ictimaî mevzuları pek hoşumuza gitti. Müelliflerin kıymet-i ahlakiye ve insaniyelerini eserleriyle ölçmeye kalkıştık. İşte bu mukayeseden itibaren aldanmaya, hatadan hataya düşmeye başladık.
Bu adamların sözleriyle özleri arasında asla münasebet, benzerlik olamayacağını bir türlü düşünemedik. İşte okuyan, yazanlarımızın çoğuna arız olan bu dalal, bu hata bir zamanlar bana da musallat oldu. Bereket versin ki yaşım ilerledi, tecrübem arttı.
Hususiyle Avrupa’yı, Asya’yı, Afrika’yı dolaşarak Avrupalı dediğimiz milletlerin esaret altına, tahakküm altına aldıkları biçare insanlara karşı reva gördükleri zulmü, gadri, hakareti gözümüzle görünce artık aklımı başıma aldım. Demin söylediğim şeytanî vesveselere kapılmış olduğumdan dolayı Cenâb-ı Hakka tövbeler ettim.
Dünyada Avrupalıları bihakkın anlayan biri varsa o da eazım-ı ümmetten (büyüklerden) fazıl-ı mağfur Hersekli Hoca Kadri Efendi merhumdur. Âlem-i İslamın en fedakar, en faziletli erkanından Mısırlı Prens Abbas Halim Paşa bir gün musahabe esnasında demişti ki:
- Hoca Kadri Efendi’yi zaten Mısır’dan tanırım. İrfanına, büyüklüğüne hayran olurdum. Bir aralık Fransa’ya uğramıştım. Paris’te ilk işim bu muhterem Müslümanı ziyaret etmek oldu. Kendisiyle biraz hoşbeşten sonra dedim ki:
- Hocam! Senelerden beri burada oturuyorsun. Şarkın, garbın ulumuna, fünununa cidden vakıf bir nadire-i fıtratsın. Yakinen gördüğün şeyler tabiidir ki tecrübeni, görgünü artırmıştır. Öğrenmek isterim. Avrupalıları nasıl buldun?
- Paşa! Bu adamların güzel şeyleri vardır. lakin şunu bilmelidir ki o güzel şeylerin hepsi, evet hepsi yalnız kitaplardadır.
Hakikat, Hoca merhumun dediği gibi Avrupalıların ilimleri, irfanları, medeniyetteki, sanayideki terakkileri inkâr olunur şey değildir. Ancak insaniyetlerini, insanlara karşı olan muamelelerini kendilerinin maddiyattaki bu terakkileriyle ölçmek katiyyen doğru değildir. Heriflerin ilimlerini, fenlerinin almalı fakat kendilerine asla inanmamalı, asla kapılmamalıdır.
Bunların bütün insanlara, bilhassa Müslümanlara karşı öyle kinleri, öyle husumetleri vardır ki hiçbir suretle teskin edilmek imkânı yoktur. Görünüşte dinsiz geçinirler. Vicdan hürriyeti diye kâinatı aldatıp dururlar. Hele biz Müslümanları, biz şarklıları taassupla itham eder dururlar! Heyhat dünyada bir mutaassıp millet varsa Avrupalılardır. Gerçek Avrupalılardan daha mutaassıp bir cemaat vardır ki o da Amerikalılardır. Taassuptan hiç haberi olmayan bir millet isterseniz o da bizleriz.
Ey cemaati müslimin! Bilirim ki bu sözlerim sizin senelerden beri avutulmuş uyutulmuş fikirlerinize biraz aykırı gelecektir… “ ( Akif, devamında müttefikimiz Almanlardan Kudüs-i Şerif’in savaşta elimizden çıkması üzerine Alman ve Avusturyalıların o günü bayram ilan edip kutladıklarından ve daha başka misaller veriyor)
İşte, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM’nin 79. Genel Kurulunda Batılıların doğrudan yüzlerine hitaben yaptığı konuşması ve işte Hersekli Kadri Efendi’nin 100 küsür yıl önce batılılar hakkındaki teşhisi ve işte Mukaddes Kitabımız Kur’an-ı Kerim'in Yahudiler ve Hıristiyanlar hakkındaki ayetleri.
Artık söz sizin, kanaat sizin!