Nasıl da saniyeler içinde hepimiz için tüm dertler sıfırlandı. Ne saniyeleri, saliseler içinde neyin önemli olduğunu çok stresli bir şekilde öğrendik. Yine yine yine...
Bu öğrenme durumu hiç bitmiyor bizde ama çünkü balık hafızası taşıyoruz biz.
Yine ülkemizin en önemli değişmez gerçeği ile yüzleştik. Ve yine gördük ki hiç mi hiç hazır değiliz. Bu sefer Allah korudu korkulan olmadı hasarsız atlattık. Peki, bununla kalmayacak adımız gibi biliyoruz hepimiz.
Allah muhafaza bir karmaşa, karışıklık durumunda hiçbir şey yapamadan öylece kalakalacağız. Ne bir adım ileriye ne bir adım geriye gidebilecek düzenek imkan yokmuş onu anladık.
Hiçbir kaybın olmadığı bir sarsıntı da bile ülkenin en büyük şehirleri tıkandı. Ve bu şehirler sözde en donanımlı en konforlu en teknolojik alt yapıya sahip, ülkenin en gelişmiş şehirleri.
Yersen...
Ne operatörler çekti ne internet çekti ne insanlar yer değiştirebildi ne şehirlerin içine girildi ne de çıkıldı.
Bir anda tüm düzen altüst oldu her şey birbirine girdi. Olan yine öğrencilere oldu en çok. En son benim eşim gecenin bir yarısı gidip Gebze’den bir öğrenci aldı geldi mesela.
Kalakalmış orada gitmesen ne yapacak kız başına. Ne otobüs var ne başka bir alternatif ne kalabiliyor ne gidebiliyor, arafta bir yerde tek başına korkusuyla beraber bıraktılar çocukları ortalıkta. Daha duymadığımız ne kadar mağduriyet oldu kim bilir. Ben ancak şahit olduğumu yazıyorum.
Bir anda tüm canımızı sıkan ne varsa dertlendiğimiz ne varsa ne kadar kafamıza taktığımız sıkıntılar varsa bitiverdi gitti. Çünkü neyin önemli olduğunu anladık.
Ama şimdi de başka korkular sardı beni mesela.
Allah korusun bir daha yaşatmasın rabbim ama olası bir afette halimiz yamanmış bizim yine. Yine yine yine...
Biz niye akıllanmıyoruz acaba. Afet alanı diye ayrılan yerlere meğer inşaat için kapatılmış böylelikle öğrenmiş de olduk.
Milletin kalabileceği, burada güvendeyim diyeceği bir yeşillik bir açıklık yok memleketlerinde.
İçim daralıyor, ben tepeden Bursa’ya bakınca bile içler acısı güzel şehrim. İstanbul bunun kaç katı beter düşünemiyorum bile.
Eski Bursa resimleri paylaşan sayfalar var çok severim onlara bakmayı, incelemeyi. Sonrasında baş ağrısı tutar sinirden beni gerçi ama olsun. Yine de o hallerini görmek huzur verir bana hayallere dalarım.
Yine öyle sayfalardan birinde bir yorum beni mahvetmişti. "Osmanlı mirası şehirler arasında hiçbir şehre Bursa kadar ihanet edilmemiştir…”
Çok canım yanmıştı bu söze.
"Cengiz Han istila etse ancak bu kadar zarar verirdi." Devamı da böyleydi. Çok acı değil mi?
Gerçekten düşmana gerek yok bazı konularda, kendi elimizle yeterince mahvediyoruz zaten ülkemizi.
Oysaki elimizdekinin kıymetini bir anlasak bir görsek diyeceğim de bizde haklıyız ya. Görmeye anlamaya fırsat mı kalıyor sanki. Her dakika bir atraksiyon bir telaş bir savaş bir koşuşturma saçma sebeplerden sinir patlamaları her daim bir kavga-gürültü biz rahat dursak başka birileri rahat durmuyor.
Yine geçen gün Suriye’nin iç savaş dolayısı ile kaybettiği eserler diye bir reels videoduna rast geldim. Ya Rabbim nasıl bir coğrafya burası diye diye kaç kez izledim hatırlamıyorum.
Hepsi mazi oldu mesela, ne uğruna?
Bir hiç… Başkasının gözü kaldı diye sırf neden bizim değil diye bile isteye hatta büyük bir zevkle tarih siliyorlar bu dünya da.
Bağdat böyle mahvoldu, Kudüs hala mahvolmaya devam ediyor. Kahire diye bir zenginlik vardı geçmişte o yok artık mesela.
Suriye boylu boyunca bir medeniyet beşiği imiş bilememişiz biz. İşte bilen de silmeye geliyor. Sonra biz biliyoruz ne kıymeti var iş işten geçtikten sonra.
Bana sorsan bu savaştan önce Suriye deyince aklıma çöl gelirdi, Mısır zaten öyle, Gazze ve deniz ne alaka mesela bana göre. Hatta daha Gazze’yi bilmezdim. Ama yemişim Los Angeles’ini, Amsterdam’ını hatta Paris’ini...
İnsan buraları görüp anlayınca kıymetini şehir mi oralar diyor kimse kusura bakmasın.
Aslında işte benim memleketim de o kuyulara düşmemek için çırpınıyor. Bizde de suç çok evet ama bakma bir rahat etsek hem yaşamasını da öğreniriz hem sahip çıkmasını da.
Zamanında alasını yapmışız yine yaparız. İşte ama...