Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Güncelleme

Yazının Giriş Tarihi: 07.11.2024 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.11.2024 16:02

Bazen hayat koşturmacasında çok yoruluyorum.

Çok yoğun olmasa da yoğun bir düzenim var veya ben çok heyecanlıyım. Bu konuda kararsızım hala ne düşünsem diye.

Bazen durup dinlenmek, rahat rahat uzanmak, uzun uzun sakin kalmak, kemiklerime kadar dinlenebilecek zaman dilimi arzuluyorum çoğu zaman. Özellikle sessiz olanından.

Bazen öyle bir zaman dilimi yakalıyorum ucundan. İnsanın kendine zaman ayırabilmesi hoş bir duygu gerçekten.

Hele yeni anne olmuşsanız bu ihtimal öyle uzak bir yerlerde ki, o yol hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor insana.

Sonra öyle de böyle de zaman geçiyor… Düşe kalka da olsa geçiyor mu geçiyor. O uzak sandığımız zamanlar da geliyor.

İşte tadını çıkaracağım o dört gözle beklediğim, benim hazinem gibi değerli olan zamanlarımda kaliteli geçirdiğim belki 10, bilemediniz 20 dakikası vardır. Neden?

Geldik işin en ilginç ve hala çözemediğim yerine. Tek çözdüğüm yanı şu; o da bu halin delilik olduğu…

O değerli zamanımda bir düşünce ve duygu saplanıveriyor içime bir anda.

"Evet, çok güzel dinlenebilmek, rahat sessiz ve telaşsız oturabilmek ama ya onlar olmasaydı? Bu sessizlik..."

Tadını çıkar değil mi? Ama yok, bildiğin delilik.

Bu sıralar oluşan düşünce bu bende!

Sonra anladım ki ben bu aralar geceleri daha az sık uyanır olmuşum, daha iyi uyuyabilir olmuşum, daha uzun süreler dinlenebilir olmuşum. Ya çocuklarım biraz büyümüş ya da ben bu ritme artık ayak uydurmuşum. Ve en büyük keşfim şu; çocuklardan ziyade ben kendimi fazlasıyla yoruyormuşum...

Evet, çocuklar hali hazırda zaten yorucu ve sınır zorlayıcı ama insanın kendisinin bunu kendine yapması çok daha fazla sıkıntı.

Ebeveynliğimin ilk seneleri kolay geçmedi. Kimsenin kolay geçmez elbet. Bilmediğimiz yeni bir süreç ama benim ki bir tık daha zorluydu. Ve çok zorlandım. Ama iyi yönleri de vardı, kendimi tanıdım. Hani Yunus der ya; "Bir ben var benden içeri"

Var gerçekten. İnsan derinlerdeki kapasiteyi görünce şok geçiriyor. Çünkü zannediyorsun ki, bittin, tükendin ve kaldıramayacaksın artık.

Ama öyle bir yürüyorsun ki o yolları, arkaya dönüp bakınca “Vay be!” diyorsun. Ben de sandım ki başaramayacağım…

Şimdi birazcık tecrübelendim ve diyorum ki; “Hayata geç atılıyoruz, en güzel yıllarımız saçma sapan şeylerin peşinde heba oluyor gidiyor. Hem kendimize hem geleceğimize kötülük ediyoruz."

Şimdi diyeceksiniz ki, büyük sorumluluk hem de her detayıyla büyük. Evet zor ama ne kolay ki?

Sessizlikte zor gürültü de, sakinlik de zor yoğunlukta, yürümek de zor koşmakta, yalnızlıkta zor kalabalıkta zor... Bu liste uzayıp gider.

Yalan değil, bazı keşkelerim oluştu ama tabii ki bu benim fikrim.

Ebeveyn olmayı hayatı kaçırmakla eşit görüyoruz ya en büyük yanlışı burada yapıyoruz.

Halbuki hayatın anlamını, derinini anlamanın bir başka yolu hatta en güzel yolu.

İnsanı geliştiren, dinginleştiren, yorarken dinlendiren, her detayından yeni bir şey keşfettiren hatta her anlamda doymuş hissettiren bir şeymiş bu mesela benim gözümde.

Ne ilginç değil mi her anlamda doygun hissetmek. Bu doygunluğu da yeni keşfediyorum mesela.

Geçen öyle bir yoruldum ki, o bitkinlikle oturduğum yerde kaldım. Normalde azıcık da olsa şikayet etmem gerekirdi ama ağzımda başka duyguların cümleleri çıktı.

"Ay çok şükür sıkılmaya vaktim olmuyor. Bir de bomboş geçseydi günüm? Sıkıntıdan çatlasaydım= İyi miydi?" sonra kendime güldüm bir posta.

Nasıl geldim buralara, birazcık oturup dinlenmeye vaktim oldu... Ve ortaya bunlar çıktı.

Ama bu güncellemeden memnunum birazcık dinlenebilmek özellikle sessizlik içinde güzel bir his.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.