Zaman öyle hızlı ki...
Ben bu hızı bu aralar kafaya takmaya başladım. Bu dışarıdan da belli oluyormuş, bilmiyordum.
Geçenlerde annem; "Ne çok takılıyorsun şu zamana. Ben senin kadar hiç bir zaman takılmadım. Bak kaç yaşına geldim. Yaş bu geçer gider. Her yaşın başka bir güzelliği var, sıkıntı yapacak ne var anlamadım" dedi.
Azıcık şok oldum. Ben kendi içimde, kendi kendime takıldığımı sayarken bu durumu meğer apaçık gösteriyormuşum herkese.
Şu anki yaşım, benim zamanında "Ooo çok büyükmüş baya da varmış yaşı" dediğim zamanlara denk geliyor.
Ablamlar öyle büyük gelirdi ki gözüme, benim de onlar gibi olacağım düşüncesi hiç aklıma düşmemiş demek ki. O yüzdenmiş benim bu şok oluşlarım.
Yaşlandığımı demeyeyim de bayağı yaş aldığımı, çevremde daha dün çocuk diye sevdiklerimin genç kız, genç erkek hallerini şaşkınlıkla izlerken anlıyorum.
"Siz ne ara bu kadar büyüdünüz?" lafını şu sıralar çok sık kullanmış olabilirim.
Çünkü her defasında şok oluyorum!
Hayat telaşı, herkesin farklı koşuşturmaları, sevdiklerinle çok sık bir araya gelememe durumu, anlamadan zaman geçiyor tabii ki. Görmeyip sonra bir anda yeni hallerini karşımda görünce şöyle ufaktan bir sarsılıyorum.
Zaten hali hazırda ufak bir insanım. Şimdi daha da yok oluyorum içlerinde.
Eskiden yaşlı insanların yaşlarına göre çocuksu hallerini, isteklerini, hatta hayallerini görünce şaşırırdım. Şimdi yeni yeni anlamaya başladım.
Elimizden öyle hızlı kayıp gidiyor ki şu hayat… Daha aklımızdan geçenlerin çoğunu gerçekleştiremeden bir bakmışsın koca insan olmuşsun.
Sonra o istekler hayal olmuş, mecburen geçmişte kalmış, yetişememiş, hatta çocuksu isteklere dönüşmüş.
Kendimizi geçtim de en çok içimi acıtan, sevdiklerimin yaşlandığını görmek, küçüldüklerini anlamak, artık eskisi gibi olmadıklarını bilmek...
İşte benim canımı asıl yakan bu!
Annemin bende anladığı başka, benim içimden geçen telaş başka...
Bir de bu durumun çocuk versiyonu var. Bir taraf yaşlanıyor bir taraf yetişkin oluyor. Sen ortalarda bir yerlerde bu ikisine birden şahit oluyorsun.
Ve bu benim için şok edici bir durum. Bu arada kendimi görmüyorum, saymıyorum. Bir de bu yönü var işin.
Artık son günlerde, daha dün dediğim zamanların üzerinden çok zaman geçmiş oluyor.
Nereden çıktı bu zaman, yaş mevzusu peki? Ben bir yaş daha aldım... Baya yolun yarısını geçtim sanırım, o kritik eşiği atladım.
Ne ara, ne zaman, nasıl? İşte bu soruların cevabı yok bende.
Ve ben, bir yandan eksilip bir yandan da çoğalıyorum. Benim için hayat farklı şekillere evrildi artık.
Zamanında annemin olduğu konuma yavaş yavaş ben yerleşiyorum. Bunu ara ara anlıyorum, fark ediyorum ama bu benim için çok ilginç ve biraz sık edici, azıcık da korkutucu.
Ben eski konumumdan memnundum halbuki. Buralar birazcık öngörülemez sanki. Hayat aynı hayat ama eskiden gördüğüm ile şimdi gördüğüm bir değil.
Sevmedim mi hayatın bu kısımlarını? Hayır, sevdim! Hem de çok sevdim… Arada yoğunluğu, verdiği sorumluluğu yorup korkutsa da yine de çok sevdim. Ama başka başka korkularım yoktu, artık yeni yepyeni korkularım ve telaşlarım var.
İçim biraz karışık anlayacağınız. Ne düşünsem, ağlasam mı gülsem mi bilemedim. Gerçi hiç biri de çözüm değil.
Çözümü var mı? O da yok.
Hayat işte… Öyle de böyle de geçip gidiyor en nihayetinde...