Boş tavan meselesi

Yazının Giriş Tarihi: 25.07.2024 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.07.2024 18:04

Bazı zamanlar ne tetikliyor bunu bende bilmiyorum ama bembeyaz bomboş bir beyaz sayfaya dönüyor beynim. Bomboş, hem de tam anlamıyla bomboş ve beyaz.

Ne bir şey duymak istiyorum kafam kaldırmıyor ne düşünebiliyorum salim kafayla ne de kendimi verip bir şeyi anlayabiliyorum.

Dinliyor gibi gözüksemde karşıdan bomboş bir beyin ile sadece bakıyorum bana bir şeyler anlatan kişiye.

Hani derler ya bir kulağımdan girdi öbüründen çıktı diye tam da öyle oluyor beynime. Ulaşamadan duyduklarım gördüklerim çıkıp gidiveriyor.

Sadece o boş beyinle beyaz tavana bakarak bir süre geçirmek istiyorum ve mümkünse sessiz bir ortamda. Hem de saatlerce, hiç bir şey yapmadan.

Bu beyaz tavana bakma olayına eskiden çok gülerdim ben. Yani ne yasamış olabilirler ki bunlarda bu kadar boşalabiliyor beyinleri diye komiğime giderdi.

Ne kadar çok gülüp ayıpladıysam artık sık sık tekrar eder buldum kendimi bu döngüde. Bir şeyle dalga geçerken kırk kere düşünmeli insan, yoksa en kısa zamanda kendini de o güldüğü olayda buluveriyor birden.

Geçmişte komik bulduğum bu boş tavana bakma kısmına yine geri dönüp geldim. Kesinlikle beynime bir şey girmiyor. Düşünemiyorum, anlayamıyorum, dinleyemiyorum. Hatta göremiyorum bile. Gözlerim açık ama beynim uyku modunda. Meğer bu özellik daha çok anne olunca yüklenirmiş insana.

Yorgunluktan ama nasıl bir yorgunluksa işte durma lüksünde olmayınca ayakta uyuyabilme kabiliyeti kazanıyorsun. Ayaktasın ama durma zamanında gelmiştir. Artık beyinde böyle bir çözüm buluyor demek ki.

Böyle zamanlarda şey aklıma geliyor hep. Acaba diyorum, geçmişte ben neylere yoruldum diyormuşum acaba. Meğer insanın oldum bittim dediği noktada bile yeniden başlayabilme özelliği bulunuyormuş.

İnsan vücudunun sınırlarını ne kadar zorlarsan o kadar o sınır genişleyebiliyormuş. “Bu kadarım ben artık yeter!” dediğin yerde bir o kadar daha varmış meğer sende de yeni keşfediyormuşsun sen.

Ama bazen de hakikaten beynin resetlenmek istiyormuş. Fazla çalışan her şey gibi. Ve o durup hiçbir şey yapmadan boş tavana bakmak bazen terapi yerine bile gecebiliyormuş.

Ne kadar komik değil mi? Akıllanmadım hala gülüyorum kendime bile. Bazen fark etmeden kendimi uzanmış boş tavana bakarken buluyorum ve basıyorum kahkahayı. Artık kim yanımdaysa o an deli gözüyle bakıyorlar bana.

Ve bunda yalnız değilim biliyorum. Artık o kadar alıştım ki buna, fark etsem de etmesem de zevkli geliyor her yönü. İnsan acıdan zevk alır mı? Meğer böyle güzel acılarda varmış dünyada.

Yollar acılı ve yorucu olsada verdiği his öyle güçlü ve mükemmel ki, acıya bile hoş bakabiliyor hatta onu sevebiliyorsun.

Anne olmasan bile bu coğrafyanın hayat temposunda bence herkesin bir süre boş bir tavana bakma ihtiyacı vardır terapi niyetine.

Öyle dolu öyle yorucuyuz ki, bazen nefesim kesiliyor benim olay sıklığından, boğuluyorum.

Bu sefer bendeki tavan meselesi, çocuklar değil de gündem mesela.

Bakmak istemesem de karşıma çıkıyorlar görmek istemesem de görüyorum. Artık hıza da yetişemiyorum kafam bulanıyor. Acaba diyorum “Her millet bu kadar zor mu kendi içinde?” Her olayda ama. Burası kritik bir nokta!

Büyük küçük fark etmeksizin her olayda zor olmak, orta yolu bulmak imkansıza yakın olabilmek...

Yoksa bize özgü bir şey mi bu?

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.