Vaktimiz gidiyor, hem de geri gelmeyecek şekilde, ne kadar istesek de geriye alamadan aldığımız kararları yanlışı ve doğrusuyla yaşayarak vaktimizi kendimize kurban edeceğiz. Vakit hayatımızda bulunan çok ince unsurlardan sadece birisidir ve bu unsur hayatımızı şekillendiriyor. Her şeyi durdurabilirsiniz ama vakti zamanı yeryüzünde durduracak hiçbir güç yok maalesef. S
iz uykudayken bile o saniye saniye kendini işlemeye devam eder. Vaktin işleyip işlememesini kontrol edemiyoruz peki kendi vaktimizi nasıl yönlendiriyoruz, hangi kararlarla hangi duygularla yönetiyoruz. Ya da vaktimizi çevremiz mi yönlendiriyor. Hayatımızda vakit nerede, vaktin kontrolü kendimizde mi?
Yoksa vaktimizi bilinçsizce hiçliğe kurban mı ediyoruz?
Bence aradaki fark tamamen farkındalığı bilenler ve bilmeyenler olarak ikiye ayırabiliriz. Zaman bizim peşimizden koşmuyor biz zamanın peşinden koşuyoruz farkında olmadan. Hikâyenin sonunu herkes biliyor değişen bir şey yok ama hikâyeyi vakitle birleştirmeyi bilmiyoruz.
Niyetleri, arzuları, istekleri bıçak bellemişiz her gün zamanı doğrasın diye.
Popüler kültürün en büyük baskısı nedir diye sorsalar harcamak derim. Artık her şey harcamaya endeksli, tüketerek var olacağını düşünen bir toplum içerisinde yaşıyoruz. Harcamak vakit kazandırmaz sadece uyuşturur. Düşünmeden hareket etmenin yegâne unsuru harcama uyuşturucusuyla geliştirilmeye çalışılan toplumdur. Harcamak bu durumda her şeye çözüm üretiyor. Heveslerimizi, sevgilerimizi, saygılarımızı ve nice kültür değerlerimizi ve insani değerlerimizi harcayarak ve günlük tüketerek sanki yarın yok gibi zaman kavramı yok gibi yaşantılar, ilişkiler, bozuk niyetlerle birlikte samimiyetsiz bir şekilde devam ediyor.
Pekala ne yapmamız gerekiyor?
Neyi nasıl harcadığımızı sorgulamadan geçiyor bu sorunun cevabı. Sorgulama mekanizması çalışmayan insan beyni uyuşturulmuş veya uyuşturulmasından keyif alan bunu bozmak istemeyen insandır. Sorgulamaz, çünkü uyuşturulmuş zihin ona haz veriyordur. İşine geliyordur.
İşine gelen gibi hareket eden insanlara dikkat edin, her durumda her adımda kendi işini düşünür ve bu düşünen kişi kendi vaktinin en büyük celladıdır. Çünkü kendinden başka herkesin işini emeğini düşündüğü için en büyük zararı aslında yine kendisinedir. Bizde bu olgu çerçevesinde bu kişiye sorgulamayan, beyni uyuşturulmuş müptezel diyebiliriz.
Sorgulama mekanizması çalışmayan, beyni uyuşmuş müptezellere dikkat edin, asıl vaktinizin en büyük celladı onlardır.
Geri gelmeyecek vaktinizi doğru insanlara harcayın.