İlk uçurtmanın nerede ve nasıl yapıldığı kesin olarak bilinmiyorsa da, 2000 yıl önce ilk kez Çin'de uçuruldukları sanılıyor. Bir efsaneye göre rüzgarlı bir havada bir Çinli, şapkasının uçmasını önlemek için ona bir ip bağlar ve böylece de ilk uçurtmayı yapmış olur.
Uçurtma Çin'den, Kore ve Hindistan'a giden tüccarlar tarafından tüm Asya kıtasına yayılmıştır. Asya’daki memleketlerin her biri kendi stillerini katarak yaptıkları uçurtmaları farklı amaçlarla uçurmuşlardır…
Uçurtmanın Japonya'ya Budist rahipler vasıtasıyla 7. yüzyılda ulaştığı söylenir. Rahipler uçurtmaları kötü ruhların yönlerini değiştirmek için ve o sene hasadın bereketini arttırmak için kullanırlardı.
Japonya'da uçurtmanın popülerlik kazanması ise Edo dönemine rastlar. O dönemde ilk kez samuray sınıfının altındaki insanlara da uçurtma uçurmaları için izin verilmiştir.
Yine bir hikâyeye göre, 300 yıl önce Nagoya Kalesi'nin çatısındaki altın bir heykeli çalmak isteyen bir hırsızın çatıya çıkmak için kendisini bir uçurtmaya bağladığına inanılır. Hırsız sadece heykelin az sayıda küçük parçalarını çalabilmiş ama daha sonra yakalanarak cezalandırılmıştır.
Uçurtmalara dair Hindistan'daki ilk kayıtlara ise 1500′lü yıllarda Mogul dönemindeki minyatürlerde rastlanmıştır. Bu resimlerde genç bir adamın görüşmesine izin verilmeyen sevgilisine mesaj ulaştırmak için uçurtmayı beceriyle kullandığını görürüz.
Uçurtmanın kısa bir tarihi.
Peki, siz uçurtmaya nasıl bakıyorsunuz nasıl görüyorsunuz? Çok ince nüansları olan bakış açınızı değiştirebilecek bir şey aslında sadece bakmak ve görmek arasındaki detayı bilmek lazım.
Çünkü bugün adına hobi, oyuncak, arkadaş ya da ne derseniz deyin tarihi olan ve zamanında savaşlara bile yön vermiş bir araçtan bahsediyoruz. Anlam yükleyip yüklememek tabi ki sizlerin elinizde fakat o kadar basite indirgeyip yabana atmayın derim.
Uçurtma hatırlamasını bilene çok iyi bir hatırlatma yöntemidir.
Bütün sistemi kurdunuz, ipinizi aldınız ve uçurtmanızı gökyüzüne bıraktınız, yükseldikçe yükseldi ve usulca süzülmeye başladı ve gökyüzündeki bulutlarla kavgaya bile tutuştu hatta. Fakat unutmayın her şey bir ipe ve rüzgarın gelişine yönüne, sertliğine bağlı. O kadar yükseklerde usulca süzülen uçurtma bir anda tepe taklak olabilir.
Kıssadan hisse odur ki, ne kadar yükselirseniz yükselin her şey bir ipe bağlı.
Büyüklerinde söylediği söz gibi; “Ne oldum değil, ne olacağım demeli.”
Yükseklere çıkıyor olsak da buradaki sarhoşluğa kendimizi kaptırmamız gerekiyor. Asıl başarı çıktığımız yeri koruyabilmek ve korurken de bize bir şey olmaz demek yerine her şeyin bir ipe ve rüzgara bağlı olduğunu unutmamalıyız.
Kader başkadır, yazgı başkadır.