SGK açısından tekrar bir reform öngörülüyorsa, reformun vazgeçilen unsurlarının hayata geçirilmesi kurumun fonksiyonunu güçlendirecek temel bakış açılarını şöyle özetleyebiliriz.
GELİR – GİDER YÖNETİMİ:
Kurumun gelir kaynakları ile giderleri arasında uygun bir dengenin tesis edilmesi ve bu dengenin sürdürülebilirliğinin sağlanması vatandaşa sağlanan hakların ve hizmetlerin sürekliliği ve kalitesi için çok önemlidir. Acaba Kurum ekonomik konjonktür, faiz oranı, döviz kurları, sektörün konumu ve kurumun mali bünyesi ile ilgili tüm konuları ne düzeyde görüşüyor, tahminler yapıyor, senaryolar oluşturuyor ve ileriye yönelik kaç yıllık projeksiyonlar yapıyor. Gelir-Gider yönetimine ilişkin bir aktif pasif yönetim komitesi kurulması gerekmektedir. Bu bağlamda gider yönetimi yanında da gelir yönetimi de önemsenmeli prim gelirlerinin güvence altına alınması için, erken uyarı sistemleri kurularak sosyal güvenlik merkezleri çalışanların sektörel ve mükellef bazlı uzmanlaşması sağlanmalı ve teşvikten tahsile kadar süreçler tekrar optimize edilmelidir.
FON YÖNETİMİ:
Unutulmamalıdır ki Kurum sadece bürokratik bir operasyonu değil Türkiye'nin en büyük emeklilik ve sağlık fonunu da yönetmektedir. Sadece gidere odaklı bir anlayış Kurumun gelir yönetiminin odaktan kaçmasına neden olmaktadır. Gelirleri artırmak gerekli giderleri azaltmak yerine tercih edilebilecek vatandaş odaklı bir yaklaşım olmalıdır. Acaba herhangi bir özel emeklilik fonu hangi organizasyon ve performans göstergeleri ile yönetiliyor? Türkiye’nin en büyük emeklilik fonunun bu sorunun cevabından daha iyi bir yönetim sistemine ihtiyaç olduğu kesindir. Aynı yaklaşım sağlık primleri için de geçerlidir. Toplanan gelir ve potansiyel riskler nasıl yönetiliyor sorusu çok tartışılmalıdır.
PERFORMANS, ETKİNLİK VE DENETİM:
Sağlık hizmetlerine erişimin kolay olması ve sağlanan hizmetlerin de nitelikli olması gerekir. Bu konunun (GSS) Genel Sağlık Sigortası uygulaması ile çözülmüş olduğu düşünülse de, özellikle sağlık hizmet sunucularının performansını gözeten bir sisteminin olmayışı, aslında niteliksel olarak bilhassa hastanelerde kaliteli hizmete ulaşmayı da engellenmektedir. Geri ödeme sistemi bu sistem için iyi kurgulanmış bir kontrol mekanizmasına dönüştürülmeli ve evrak kontrolü üzerinden bir denetim mantığından çıkılmalıdır.
Yapılan reform ve iyileştirmelerle, arz ve talep beraber büyümekte olup bunun bütçe ve harcamalara etkisi yüksek olacaktır. Bu problemin etkinlik sorunu ile de karşı karşıya kalması meseleyi daha da büyütecektir.
Yine kamuoyunda ‘yenidoğan çetesi’ olarak bilinen olay gösterdi ki SGK’nın geri ödeme sisteminde köklü bir değişiklik yapılması elzem olmuştur. Geri Ödeme sisteminin izleme, riskleri önceden tespit etme, sadece hizmet yerine performans odaklı ve hastanelerle yapılan sözleşmeleri yönetme becerisi sunan bir anlayışa getirilmesi gerekmektedir.