Hava Durumu

#Yargitay

Bursa Hayat Gazetesi - Yargitay haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Yargitay haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kadının beyanı esastır ilkesi nedir? Haber

Kadının beyanı esastır ilkesi nedir?

Hukuk sisteminde özellikle ceza hukukunda önemli bir ilke olan "Kadının beyanı esastır," kadınlara yönelik cinsel suçlar ve benzeri suç türlerinde tanıksız veya delilsiz soruşturma başlatılmasını ve yargılamanın kadının beyanı esas alınarak yapılmasını öngörür. Bu ilke, kadının beyanının adaletin sağlanmasında temel bir rol oynadığını vurgular. Yargıtay'ın "Kadının Beyanı Esastır" İlkesindeki Rolü Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin 2003/4048 Esas, 2004/2528 Karar sayılı kararında, "suç kanıtı aramanın birçok olayın karşılıksız ve cezasız kalmasına neden olabileceği ve şikayetçinin başkasına zarar vermek için kendisine zarar vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı" belirtilmiştir. Bu gerekçe ile verilen kararda, "her ne kadar delil olmasa da şikayetçi kadının beyanı esas alınarak sanığın cezalandırılmasına karar verildi" denilmiştir. Bu karar, hukuk dünyasında "kadının beyanı esastır" ilkesinin benimsenmesine zemin hazırlamıştır. İlkenin Amacı ve Uygulama Alanı "Kadının beyanı esastır" ilkesinin temel amacı, cinsel suçlarda, özellikle cinsel taciz ve saldırılarda, suçların genellikle tanıksız ve delilsiz olarak işlendiği durumlarda bu tür suçların cezasız kalmasını önlemektir. Yargıtay kararlarında, cinsel suçların doğası gereği geriye kanıt bırakmadığına ve bu nedenle kanıt aramanın sanığın beraatına neden olabileceğine dikkat çekilmiştir. Bu bağlamda, kanıtsız da olsa ceza verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Cinsiyet Ayrımı Olmaksızın Mağdurun Beyanı "Kadının beyanı esastır" ilkesi yalnızca kadınlara özgü bir ilke değildir. Ceza hukukunda, mağdurun cinsiyetine bakılmaksızın, çocuk, erkek veya kadın fark etmeksizin mağdurun beyanı esas alınmaktadır. Bu ilke, ceza muhakemesi kanunu (CMK) gereği etkin soruşturma yürütülmesini sağlamak için de önemli bir temel teşkil eder.

Yargıtay'dan emsal karar! Boşanma sebebi sayıldı Haber

Yargıtay'dan emsal karar! Boşanma sebebi sayıldı

İçtihat Bülteni Uygulaması'ndan edinilen bilgiye göre, Gebze'de karşılıklı açılan boşanma davasında, eşlerden birinin internet bağımlısı olması nedeniyle eşine, evine ve çocuğuna yeterli ilgiyi göstermemesini Gebze Aile Mahkemesi, kusurlu davranış olarak değerlendirdi. Taraf vekillerinin istinaf başvurularını, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi'ni ayrı ayrı esastan reddine karar verdi. Taraf vekilleri bu kez temyiz başvurusunda bulundu ve dosya Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'ne gönderildi. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından verilen onama ilâmında, "Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı-davalı erkek vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı-davacı kadın vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir" diyerek kusur incelemesi yönünden her iki eşin temyiz itirazlarını reddetti. Böylelikle, internet bağımlısı eşin; evine, eşine ve çocuğuna yeterli ilgiyi göstermemesi boşanma sebebi olduğu Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından da kabul edilmiş oldu. Sosyal medya uygulamalarının kapatılması veya sınırlandırılması gerektiğini savunan Ekrem Öztürk, "Evde bulunduğumuz zaman sosyal medyada biraz vakit geçiriyoruz. Eşim de benimle birlikte sosyal medyada zaman geçiriyor. Gençler ve ebeveynler ağırlıklı olarak TikTok'ta vakit geçiriyor. Çocuklar, ebeveynlerinin sosyal medyada çok vakit harcadığını görünce onlar da alışıyor. Sosyal medya uygulamaları kapatılmalı veya sınırlandırılması gerekiyor" dedi. Telefonla oynamanın boşanma sebebi olmaması gerektiğini söyleyen Gülben Öztürk, "Sosyal medya kısıtlanmalı veya kapatılmalı. Sosyal medya kapatıldıktan sonra eğer kişi eşiyle vakit geçirmiyorsa o zaman boşanma sebebi olabilir. Telefonla oynamak boşanma sebebi olmamalı" diye konuştu. Telefon bağımlılığının aileyi çok fazla etkilediğini söyleyen Melis Uzun, "Biz de telefonda vakit geçiriyoruz ama kararlı kullanıyoruz. Çünkü bakmamız gereken 2 çocuğumuz var. Hem onlarla ilgilenip hem telefonda vakit geçirebiliyoruz" şeklinde konuştu. Turan Uzun ise "Telefon bağımlılığı çok artış gösterdi. Teknoloji bağımlılığı insanları obeziteye kadar sürüklüyor. İnsanlar eskiden dışarı çıkıp, sağlıklı yaşardı. Şimdi evde oturup telefonda vakit geçirmeye başladığı için sağlık sorunları artmaya başladı. Ben de sosyal medya bağımlısı olmaya başladım" dedi. Sosyal medyaya karşı olduğunu söyleyen Kamil Küçük, "4 tane çocuğum var. Onlara kötü örnek olmamak için telefonda çok fazla vakit geçirmiyorum. Şimdiki çocuklar elektronik eşyalara çok değer veriyorlar. Keşke mümkün olsa da engellesek. Eşlerin boşanması biraz abartı olmuş. Telefonda oynadığı için boşanmak bence pek uygun değil. Bence sosyal medya kısıtlanmalı. Ben kendi adıma karşıyım" şeklinde konuştu.

İşçi hayatını kaybetmişti: Yargıtay o cezayı az buldu! Haber

İşçi hayatını kaybetmişti: Yargıtay o cezayı az buldu!

Karara göre, 2014'te İskenderun'da bir mermer firmasının deposunda çalışan kişi, vinç ile mermerleri taşırken istiflenmiş haldeki mermerler üzerine devrildi. Göğüs bölgesinden ve iç organlarından yara alan kişi, yaşamını yitirdi. Olayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında bilirkişi, ölenin mesleki eğitiminin olmadığı alanda çalıştırıldığını, ayrıca vinç kullanma, kaldırma ile taşıma işlerinin de yetkili kişi denetiminde yapılmadığını tespit etti. Bilirkişinin raporu doğrultusunda firmanın depo sorumlusu hakkında "taksirle öldürme" suçundan kamu davası açıldı. Yargılamayı yapan İskenderun 3. Asliye Ceza Mahkemesi, depo sorumlusu sanığa, Türk Ceza Kanununun 85. maddesinde düzenlenen "taksirle öldürme" suçundan hapis cezası verdi, daha sonra bu cezayı 15 bin 200 lira adli para cezasına çevirdi. Temyiz itirazı üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesi, sanığın eyleminin daha ağır cezayı gerektiren "bilinçli taksirle öldürme" suçu olduğu gerekçesiyle bozdu. KARARIN GEREKÇESİNDEN Dairenin kararında, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu gereği dava konusu olayın yaşandığı işyerinin "tehlikeli işler" kapsamında yer aldığı ifade edildi. Kararda, tehlikeli sınıfta yer alan işlerde çalışacakların yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu almadan işe başlatılamayacakları belirtildi. Kararda, işçilerin konuyla ilgili eğitim almalarının da zorunlu olduğuna işaret edildi. Öte yandan kararda, "Ölenin, değinilen mevzuat hükümleri gereğince çok tehlikeli işte çalışabileceğine dair sağlık raporu alınmadığı, icra ettiği faaliyete uygun mesleki eğitimler verilmediği ve vinci kullanma belgesi olmadığı halde vinci kullandığı anlaşılmakla, firmanın yetkilisi olan sanığın eylemlerinde 5237 sayılı Kanunun 22. maddesinin 3. fıkrasında yer alan bilinçli taksir hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir." değerlendirmesine yer verildi. Türk Ceza Kanununun "taksir" suçunu düzenleyen 22. maddesinin 3. fıkrasında, "Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır. Bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır." hükmü yer alıyor.

Yargıtay'dan emsal karar: O cezaya onama! Haber

Yargıtay'dan emsal karar: O cezaya onama!

Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 47 büyükbaşın parasını öderken verdiği çek karşılıksız çıkan kişiye "banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık" suçundan verilen 7 yıl hapis ve 400 bin lira adli para cezasını onadı. Dairenin kararına göre, 2018'de internetteki "satılık büyükbaş hayvan" ilanını gören sanık, ilan sahibini arayarak hayvanları kurbanlık amacıyla satın almak istediğini söyledi. Kiraladığı kamyonla Konya'ya gelen sanık, satıcı ile anlaştı. Ödemenin bir kısmını nakit olarak yapan sanık, geri kalanı için çek doldurarak imzaladı. Satıcı, vadesi gelen çekleri bozdurmak istediğinde, çeklerin üzerinde bir devlet hastanesinin başhekiminin adının yazılı olduğunu ve sahte olarak oluşturulduklarını öğrendi ve suç duyurusunda bulundu. Satıcıyla konuştuğu telefon numarası ve hayvanları götürmek için kullandığı kamyonu kiraladığı şirket aracılığıyla kimliği belirlenen sanık hakkında "banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık" suçundan kamu davası açıldı. Yargılamayı yapan Konya Ereğli Ağır Ceza Mahkemesi, atılı suçu işlediği tespit edilen sanığa 7 yıl hapis ile 400 bin lira adli para cezası verdi. İstinaf başvurusu Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesi tarafından reddedilen sanık, kararı temyiz etti. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesi, sanığa verilen cezayı onadı. KARARIN GEREKÇESİNDEN Dairenin kararında, dava konusu olayda kullanılan çekin külliyen sahte oluşturulduğunun belirlendiği kaydedildi. Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun yapıldığı aktarılan kararda, "Eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşılmış, verilen kararda hukuka aykırılık bulunmamıştır." değerlendirmesine yer verildi.

Yargıtay'dan emsal karar! Haber

Yargıtay'dan emsal karar!

İçtihat Bülteni Uygulamasından edinilen bilgiye göre, eşlerin birbirine açtığı karşılıklı boşanma davalarında davacı vekili, tarafların ortak iki çocuklarının bulunduğunu, davalı kadın eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak çalıştığı işyerindeki bir erkek ile ilişki kurduğunu ileri sürerek tarafların boşanmalarına, velâyetlerin babaya verilmesine ve ayrıca müvekkili yararına 50 bin TL maddi, 50 bin TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etti. Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde, tüm iddiaları inkârla, sadakat yükümlülüğüne aykırı herhangi bir davranışının olmadığını, karşı tarafın birlik görevlerini yerine getirmediğini, eşine karşı sorumsuz ve ilgisiz davrandığını, fiziksel şiddet uyguladığını, ağza alınmayacak küfürler edip evden kovduğunu ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetlerin kendisine verilmesini talep etti. İlk Derece Mahkemesi, her iki davanın da kabulüne, tarafların boşanmalarına, velâyetlerin anneye verilmesine, ortak çocuklardan adına tedbir ve iştirak nafakası, kadın eş lehine tedbir ve yoksulluk nafakası ve tazminat verilmesine hükmetti. Belirtilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunuldu. Bölge Adliye Mahkemesi, kadın eşin eve başka bir erkek alarak sadakat yükümlülüğünü ihlâl ettiği anlaşıldığından, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına yol açan olaylarda kadının ağır erkeğin ise az kusurlu olduğu gerekçesi ile kadının tüm istinaf itirazlarının reddine, erkeğin kusur belirlemesi nafaka ve tazminatlar yönünden ileri sürdüğü istinaf itirazlarının kabulü ile erkek yararına maddi ve manevi tazminatın kabulüne ve kadın eşin nafaka ve tazminat istemlerinin reddine karar verdi. Temyiz incelemesi neticesinde, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, her iki eşin eşit kusurlu olduğu gerekçesiyle bozma kararı verdi. Bölge Adliye Mahkemesi, Özel Dairece her ne kadar erkeğin kadına yönelik fiziksel şiddetinin sürekli olduğuna değinilmişse de buna ilişkin kadın eşin anne ve babasının beyanlarına bakıldığında, ifadelerin yer ve zaman içermeyen soyut beyanlardan ibaret olduğundan bahisle direnme kararı verdi. Direnme kararına karşı süresi içinde davalı-karşı davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulundu ve dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine taşındı. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, verdiği bozma kararında şu ifadelere yer verdi: "Özel Daire bozma kararında belirtildiği gibi süreklilik arz eder şekilde gerçekleştiği anlaşılmıştır. Tanık beyanları ile erkeğe fiziksel şiddet vakıası yüklendiğine göre, anlatımların bir bütün olarak değerlendirilerek fiziksel şiddetin sürekli olduğu da kabul edilmelidir. Bir bölümü esas alınan tanık beyanlarının, aynı konuya ilişkin devam eden bölümlerinin hatalı gerekçe ile hükme esas alınamayacağının kabul edilmesi doğru olmamıştır. Gerçekleşen olaylara göre tarafların kusurlu davranışları kıyaslandığında eşlerin eşit kusurlu olduklarının kabulü gerekir. Kanun koyucu; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylarda eşit kusurlu davranışlar sergileyen eşlere, boşanma sebebiyle ekonomik durumda meydana gelecek azalmaları tamamlama borcu yüklememiştir. Hâl böyle olunca kadın eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak erkek yararına tazminat ödenmesine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; boşanmaya sebep olan olaylarda kadın eşin ağır kusurlu olduğunun kabulü ile bu kusur belirlemesine bağlı olarak erkek eş yararına tazminat ödenmesine karar verilmesinin somut olaya ve hakkaniyete uygun olduğu, erkeğin iddia edildiği üzere süregelen fiziksel şiddeti karşısında boşanma davası açmayan ve evlilik birliğine devam eden kadın eşin bu davranışının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, dolayısıyla boşanmaya sebep olan asıl olayın kadının sadakat yükümlüğüne aykırı davranışı olması nedeniyle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise; de bu görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çokluğuyla benimsenmemiştir."

Kredi borcu olanlar dikkat! Yargıtay'dan emsal karar Haber

Kredi borcu olanlar dikkat! Yargıtay'dan emsal karar

İçtihat Bülteni Uygulaması’ndan edinilen bilgiye göre, Sakarya'da davacı bir özel okulun vekili, çekilip erken kapanan 3 ayrı kredi ile ilgili banka tarafından tahsil edilen ücretlere ilişkin sözleşme hükümlerinin genel işlem şartı niteliğinde olduğunu beyanla kredi sözleşmelerine bağlı olarak istihbarat ve erken kapama ücreti adı altında tahsil edilen tutarlardan fazlaya dair hakkı saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 1.000.00 TL’lik kısmının ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte davalı bankadan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etti. Davalı banka vekili, davanın reddini talep etti. İlk Derece Mahkemesi, davanın kısmen kabulüne karar vererek fazlaya ilişkin talebin reddine karar verdi. İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulundu. Bölge Adliye Mahkemesi, tarafların İstinaf başvurularının esastan reddine karar verdi. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz talebinde bulundu. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi şu kararı verdi: "Kredi kullanım esnasında alınmayan istihbarat ücretinin erken ödeme nedeniyle alınması da mümkün değildir. Davacıya 18.08.2016, 25.05.2017, 12.06.2017 tarihlerinde kredi kullandırılmış bu esnada istihbarat ücreti alınmamıştır. Daha sonra Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası tarafından 10.02.2020 tarih, 2020/4 sayılı tebliğ ile getirilen düzenleme neticesinde Bankalar tarafından tahsil edilen istihbarat ücreti uygulamasına son verilmiştir. Kredi kullanım esnasında alınmayan istihbarat ücretinin erken ödeme nedeniyle alınması da mümkün değildir. İstihbarat ücreti davacıdan alınamayacağına göre, istihbarat ücretine uygulanarak tahsil edilen BSMV ücretinin de alınmaması gerekir. Bu nedenle, istihbarat ücretine uygulanan BSMV’nin de davacıya iadesi gerekirken BSMV hariç istihbarat ücretinin iadesine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir."

Yargıtay'dan emsal karar!  "Erkek ol, yürekli ol" sözleri hakaret mi? Haber

Yargıtay'dan emsal karar! "Erkek ol, yürekli ol" sözleri hakaret mi?

Yargıtay 4. Ceza Dairesi, tartıştığı zabıta amirine "erkek ol", "yürekli ol" sözlerini kullanan sanığa hakaret suçundan verilen hapis cezasını, sarf edilen sözlerin hakaret değil "rahatsız edici söz" kapsamında olduğu gerekçesiyle bozdu. Dairenin kararına göre, Mersin'de yaşayan bir kişi, tartıştığı zabıta amirine "Benim bir elemanıma bir şey olursa tek muhatabım sensin, erkek ol erkek, görevini yap" diye mesaj attı, bir internet sitesi üzerinden de "Makamın hakkını veremiyorsan yapacak yürekli birine bırak, yürekli ol" şeklinde paylaşımda bulundu. Şikayet üzerine söz konusu ifadelerin sahibi hakkında "hakaret" suçundan kamu davası açıldı. Yargılamayı yapan Mersin 5. Asliye Ceza Mahkemesi, Türk Ceza Kanunu'nun 125. maddesi uyarınca sanığa 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezası verdi. Kullandığı ifadelerin hakaret içerikli olmadığını savunan sanık, yerel mahkeme kararına itiraz etti. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesi, sanığın kullandığı ifadelerin "hakaret" olmadığı gerekçesiyle hakkındaki mahkumiyet hükmünü bozdu. KARARIN GEREKÇESİNDEN Dairenin kararında, hakaret suçlamasına ilişkin korunan hukuki değerlerin "kişilerin onur, şeref ve saygınlığı" olduğu bildirildi. Sanığın, şikayetçiye yönelik kullandığı sözlerin "onur, şeref ve saygınlığı rencide edici boyutta olmadığı" aktarılan kararda, "Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövme fiilini oluşturması gerekmektedir." değerlendirmesine yer verildi. Kararda, "Sanığın kullandığı sözler rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı hitap tarzı niteliğinde olduğu, dolayısıyla hakaret suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraatı yerine mahkumiyetine karar verilmesi nedeniyle hüküm hukuka aykırı bulunmuştur." ifadeleri yer aldı.

Danıştay saldırısı ne zaman gerçekleşti? Alparslan Arslan öldü mü? Haber

Danıştay saldırısı ne zaman gerçekleşti? Alparslan Arslan öldü mü?

Danıştay 2. Dairesi Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in hayatını kaybettiği, aralarında Daire Başkanı Mustafa Birden'in de bulunduğu dört üyenin yaralandığı 17 Mayıs 2006'daki saldırının üzerinden 18 yıl geçti. Danıştay'daki kanlı saldırıya giden süreç, Danıştay 2. Dairesinin 8 Şubat 2006'da verdiği "başörtüsü" kararıyla başladı. Daire, okula geliş gidişlerinde başörtüsü takan öğretmen Aytaç Kılınç'ın, anaokuluna müdür olmasını sakıncalı buldu. Kamuoyunda büyük tepkilere neden olan karar sonrası 17 Mayıs 2006'da, avukat kimliği olduğu için üzeri aranmadan Danıştay'ın Necatibey Caddesi'ndeki eski binasına gelen Alparslan Arslan, kararı veren Danıştay 2. Dairesinin heyet odasındaki üyelere silahlı saldırıda bulundu. Saldırıda, Danıştay 2. Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin hayatını kaybederken, 2. Daire Başkanı Mustafa Birden, 2. Daire üyeleri Ayfer Özdemir ve Ayla Gönenç ile 2. Daire Tetkik Hakimi Ahmet Çobanoğlu yaralandı. Saldırıdan sonra kaçmaya çalışan Arslan, Danıştay binası içinde yakalandı. YARGILAMA SÜRECİ 14 YIL SÜRDÜ Danıştay 2. Dairesi üyelerine yönelik silahlı saldırıyla ilgili davanın görülmesine, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 11 Ağustos 2006'da başlandı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Alparslan Arslan hakkında, "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, yerine yeni bir düzen getirmeye, fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek" suçundan ve "Danıştay 2. Dairesi Başkanı Mustafa Yücel Özbilgin'i, tasarlayarak ve yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmek" suçundan ayrı ayrı 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Mahkeme, diğer sanıklar Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır'ı ise "cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya, yerine yeni bir düzen getirmeye, fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek" suçundan müebbet hapisle cezalandırdı. Süleyman Esen, "silahlı suç örgütünün üyesi olmak" suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası alırken, sanıklar hakkında "patlayıcı madde bulundurmak ve taşımak", "kişiler arasında korku, kaygı ve panik yaratacak şekilde patlayıcı madde kullanmak", "tasarlayarak ve yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten öldürmeye teşebbüse yardım etmek" suçlarından çeşitli hapis cezaları da verildi. Mahkeme, sanıklardan Aykut Metin Şükre, Ayhan Parlak ve Salih Kurter'in de üzerlerine atılı suçlardan ayrı ayrı beraatine hükmetti. YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ, ERGENEKON DAVASIYLA BİRLEŞTİRDİ Temyiz aşamasında Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen kararı, 16 Aralık 2008'de oy birliğiyle bozdu. Daire, "İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine açılan Ergenekon davası ile bu dava arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğunun iddia edilmiş olması karşısında, öncelikle davaların birleştirilmesinde zorunluluk bulunduğu" yönünde karar verdi. Karar sonrası, Danıştay saldırısı davası, Ergenekon davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Mahkeme, Ergenekon ana davasıyla birleşen dosyada kararını 5 Ağustos 2013'te açıkladı. YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ, ERGENEKON İLE BİRLEŞME KARARINI BOZDU Davanın temyiz incelemesini yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesi, bu kez "Danıştay saldırısı davası ile Ergenekon davası arasındaki hukuki ve fiili irtibatın somut delillerle gösterilememesi"ni bozma nedeni yaparak, yerel mahkeme kararını 21 Nisan 2016'da bozdu. Yargıtay'ın bozma kararına uyan İstanbul'daki mahkeme, "terör örgütü kurmak, yönetmek, üye olmak, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve nitelikli kasten öldürme" gibi suçlardan yargılanan tutuklu sanık Alparslan Arslan ile Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, Aykut Metin Şükre, Salih Kurter, Süleyman Esen, İsmail Sağır ve Tekin İrşi, silah temin ettikleri öne sürülen sanıklar Kenan Özay, Selçuk Özkan, Erkan Akyıldız ve Mahmut Güzel hakkındaki dosyayla ilgili görevsizlik kararı vererek, dosyayı Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi. ALPARSLAN ARSLAN'A AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesi, 31 Ağustos 2018'de kararını açıkladı. Mahkeme, sanık Alparslan Arslan'ı, Mustafa Yücel Özbilgin'e yönelik eylemine ilişkin "kamu görevlisini yerine getirdiği görev nedeniyle tasarlayarak öldürmek" suçundan "ağırlaştırılmış müebbet" hapis cezasına çarptırdı. Arslan'a ayrıca silahla yaraladığı Daire Başkanı Mustafa Birden, üyeler Ayla Gönenç ve Ayfer Özdemir ile tetkik hakimi Ahmet Çobanoğlu'na yönelik eylemlerine ilişkin "kamu görevlisini tasarlayarak öldürmeye teşebbüs" suçundan 72 yıl hapis cezası verildi. Hakkında her 2 suçtan takdir indirimi yapılmayan Arslan'ın, hükümle birlikte tutukluluk halinin devamı kararlaştırıldı. Sanıklar Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır hakkında "kasten adam öldürmeye yardım" suçundan 14 yıl 2'şer ay, 4 kişinin "öldürülmesine teşebbüse yardım" suçundan da 25'şer yıl olmak üzere toplam 39 yıl 2'şer ay hapis cezasına hükmedildi. Sanıklardan Mahmut Güzel'e "silah ticareti yapmak" suçundan 5 yıl hapis cezası ile 375 lira adli para cezası verildi. Aynı suçtan yargılanan sanık Erkan Ayyıldız ise 4 yıl 7 ay hapis ile 375 lira adli para cezasına çarptırıldı. "Kasten adam öldürmeye yardım" ve "kasten adam öldürmeye teşebbüse yardım" ile suçlanan Süleyman Esen, delil yetersizliğinden beraat etti. Sanıklar Aykut Metin Şükre, Kenan Özay ve Selçuk Özkan hakkındaki "ruhsatsız silah bulundurma" davası zaman aşımından düştü. DOSYA ÜÇÜNCÜ KEZ YARGITAY'A GELDİ Ankara 23. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği kararın da temyiz edilmesi üzerine dosya üçüncü kez Yargıtay'a geldi. Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 25 Kasım 2020'de davaya ilişkin temyiz incelemesini tamamlayarak, Alparslan Arslan'a verilen "ağırlaştırılmış müebbet" ve 72 yıl hapis cezası ile diğer sanıklarla ilgili hükümleri onadı. ALPARSLAN ARSLAN ÖLDÜ MÜ?  Danıştay saldırısı davasından hükümlü olan Arslan, 16 Şubat'ta 2023'te Maltepe Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'ndaki koğuşunda asılı olarak hareketsiz halde bulundu. Sağlık ekiplerince yapılan incelemede hayatını kaybettiği belirlenen Arslan'ın cenazesi, otopsi için Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Arslan'ın cenazesi ertesi gün Ümraniye Ihlamurkuyu Merkez Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından Çekmeköy Yukarı Baklacı Mezarlığı'na defnedildi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.