Hava Durumu

#Tedavi

Bursa Hayat Gazetesi - Tedavi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tedavi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Yasaklı madde kullananların tedavisi yarım kalırsa ne yapılmalı? Haber

Yasaklı madde kullananların tedavisi yarım kalırsa ne yapılmalı?

Yasaklı madde kullanımı, bireylerin sağlığını, sosyal hayatını ve genel yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir sorundur. Bu tür maddelerin neden olduğu bağımlılık, tedavi sürecinin karmaşıklığı ve sürekliliği açısından önemli bir zorluk yaratmaktadır. Tedavi sürecinin yarıda kalması, birçok olumsuz sonucu beraberinde getirir. Tedavi Sürecinin Önemi Yasaklı madde bağımlılığı tedavisi, genellikle çok aşamalı bir süreçtir. İlk aşama, bireyin bağımlılığının kabul edilmesi ve tedavi sürecine başlamasıdır. Tedavi süreci, detoksifikasyon, psikoterapi, grup terapileri ve gerektiğinde ilaç tedavisi gibi çeşitli bileşenlerden oluşur. Bu süreçte, bireyin sağlığı ve iyiliği için süreklilik oldukça önemlidir. Yarım Kalan Tedavi ve Sonuçları Tedavi sürecinin yarıda kalması, bağımlının geri dönüş riskini artırır. Bu durum, eski alışkanlıklara geri dönme, daha ağır maddelere yönelme ve fiziksel, psikolojik sorunların artmasına neden olabilir. Ayrıca, tedavi sürecinin yarıda kalması, bağımlı bireylerin aileleri ve çevreleri üzerinde de olumsuz etkiler yaratır. Aile içindeki çatışmalar, duygusal yükler ve sosyal ilişkilerde bozulmalar görülebilir. Tedavinin Yarım Kalmasının Nedenleri Tedavi sürecinin yarıda kalmasının birçok nedeni vardır: Finansal Zorluklar: Tedavi maliyetleri, birçok bireyin tedaviye devam etmesini engelleyebilir. Aile Desteği Eksikliği: Aileden yeterli destek alınmaması, bağımlı bireylerin motivasyonunu azaltabilir. Yan Etkiler ve Olumsuz Deneyimler: Tedavi sırasında yaşanan olumsuz deneyimler veya yan etkiler, bireylerin tedavi sürecini terk etmesine neden olabilir. Çevresel Faktörler: Kötü arkadaş çevresi veya stresli yaşam koşulları, bireylerin eski alışkanlıklarına dönmesine yol açabilir.Yarım Kalan Tedavi İçin Çözüm Önerileri Tedavi sürecinin yarıda kalmasının önüne geçmek ve tekrar başlayabilmeleri için aşağıdaki öneriler dikkate alınmalıdır: Bireysel Destek Programları: Bireylerin ihtiyaçlarına uygun kişiselleştirilmiş destek programları oluşturulmalıdır. Aile Eğitim ve Destek Grupları: Aileler için eğitim ve destek grupları düzenlenerek, bağımlılara daha iyi destek vermeleri sağlanabilir. Ekonomik Destek: Tedavi sürecinde maddi sıkıntı çeken bireyler için finansal destek sağlanmalıdır. Motivasyon Artırıcı Etkinlikler: Bağımlı bireylerin motivasyonunu artıracak etkinlikler ve atölyeler düzenlenmelidir. Takip ve İzleme Sistemleri: Tedavi süreci devam ederken bireylerin durumu düzenli olarak izlenmeli, gerekirse müdahale edilmelidir.

Sülük tedavisi: Günümüzde sülüklerin sağlık alanındaki faydaları ve bilimsel kanıtlar Haber

Sülük tedavisi: Günümüzde sülüklerin sağlık alanındaki faydaları ve bilimsel kanıtlar

Sülük tedavisi, tıbbi sülükler kullanılarak uygulanan eski bir terapötik yöntemdir. Antik çağlardan günümüze kadar çeşitli sağlık sorunlarının tedavisinde kullanılan bu yöntem, modern tıpta da yeniden ilgi görmektedir.  SÜLÜK TEDAVİSİNİN TARİHÇESİ Sülük tedavisinin tarihi, M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Antik Mısır, Yunan ve Roma dönemlerinde kanama, iltihap ve ağrı tedavisinde kullanılan sülükler, zamanla tıbbın bir parçası haline gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde de yaygın olarak kullanılan sülükler, özellikle kan verme ve detoksifikasyon amaçlı kullanılmıştır. Ancak modern tıpta, sülük tedavisi büyük ölçüde yerini diğer tedavi yöntemlerine bırakmıştı. Son yıllarda ise sülük tedavisi, alternatif tıp ve komplementer sağlık uygulamaları içinde yeniden değerlendirilmeye başlanmıştır. SÜLÜK TEDAVİSİNİN BİLİMSEL TEMELLERİ Sülük tedavisinin bilimsel temelleri, sülüklerin biyolojik özellikleri ve biyoaktif bileşenleri ile ilgilidir. Sülüklerin vücuda uygulanan çeşitli biyoaktif moleküller sayesinde sağlık yararları sağladığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. 1. SÜLÜK SALGILARININ BİYOAKTİF BİLEŞENLERİ Sülüklerin tükürük bezlerinde bulunan biyoaktif bileşenler, tedavi edici özelliklere sahiptir. Bu bileşenler arasında hirudin, hyaluronidase, apyrase ve bradykinin gibi moleküller bulunur: Hirudin: Kan pıhtılaşmasını önleyici etkisi ile bilinir. Hirudin, kanı akışkan hale getirir ve pıhtı oluşumunu engeller.  Hyaluronidase: Dokular arası geçişi artırır, böylece tedavi edici maddelerin vücutta daha etkili bir şekilde yayılmasını sağlar.  Apyrase: Kan pıhtılaşmasını engeller ve antikoagülan etkisi gösterir.  Bradykinin: Vasodilatasyon sağlar, yani damarları genişleterek kan akışını artırır.  2. SÜLÜK TEDAVİSİNİN SAĞLIK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ Sülük tedavisinin sağlık üzerindeki etkileri, bilimsel çalışmalarla desteklenen çeşitli terapötik faydalar sunmaktadır: Ağrı Yönetimi: Sülük tedavisi, kronik ağrı, artrit ve fibromiyalji gibi durumların tedavisinde kullanılmaktadır. Sülükler, ağrıyı hafifletici ve iltihap önleyici özelliklere sahiptir.  Dolaşım Sorunları: Periferik damar hastalıkları ve venöz yetersizlik gibi dolaşım sorunlarının tedavisinde sülükler kullanılır. Hirudin ve diğer biyoaktif bileşenler, kan akışını artırarak dolaşım problemlerini yönetir.  İltihap ve Şişlik: Sülük tedavisi, iltihaplı durumlar ve şişliklerin azaltılmasında etkilidir. Sülüklerin içindeki enzimler, iltihaplı bölgelerdeki şişkinliği azaltır.  Yara İyileşmesi: Sülük tedavisinin yaraların iyileşmesi üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Sülükler, iyileşme süreçlerini hızlandıran ve enfeksiyon riskini azaltan özelliklere sahiptir.  GÜNÜMÜZDE SÜLÜK TEDAVİSİ UYGULAMALARI Günümüzde sülük tedavisi, alternatif tıp ve komplementer sağlık alanlarında kullanılmaktadır. Klinik ortamda sülük tedavisinin güvenli ve etkili bir şekilde uygulanabilmesi için belirli standartlar ve protokoller geliştirilmiştir: Klinik Uygulamalar: Sülük tedavisi genellikle fizik tedavi merkezleri, komplementer tıp klinikleri ve doğal sağlık merkezlerinde uygulanmaktadır.  Güvenlik ve Hijyen: Sülük tedavisinin güvenli bir şekilde uygulanabilmesi için sterilizasyon ve hijyen kurallarına uyulmalıdır. Sülüklerin tıbbi amaçlarla kullanımı, sadece sertifikalı ve deneyimli profesyoneller tarafından yapılmalıdır.  SÜLÜK TEDAVİSİNİN GELECEĞİ VE ARAŞTIRMA ALANLARI Sülük tedavisinin geleceği, yeni bilimsel araştırmalar ve klinik çalışmalar ile şekillenmektedir. Gelecek araştırmalar, sülük tedavisinin etkinliğini ve güvenliğini daha da artırmaya yönelik olacaktır: Yeni Tedavi Alanları: Sülük tedavisinin, kanser tedavisi, diyabet yönetimi ve nörolojik hastalıklar gibi yeni sağlık alanlarında kullanılma potansiyeli araştırılmaktadır. Araştırma İhtiyaçları: Sülük tedavisinin uzun vadeli etkileri, yan etkiler ve tedavi protokollerinin standartlaştırılması konularında daha fazla araştırma yapılması gerekmektedir.  SONUÇ Sülük tedavisi, uzun bir tarihi geçmişe sahip olmasına rağmen, günümüzde modern tıpta alternatif ve komplementer sağlık uygulamaları içinde önemli bir yer edinmiştir. Bilimsel araştırmalar, sülük tedavisinin ağrı yönetimi, dolaşım sorunları, iltihap ve şişlik tedavisi, ve yaraların iyileşmesi gibi sağlık alanlarındaki etkilerini desteklemektedir. Sülük tedavisinin geleceği, bu alanlarda yapılacak yeni araştırmalar ve klinik çalışmalarla şekillenecek, sağlık alanındaki potansiyelini daha da artıracaktır.

Bursa'da  5 yıldır uygulanan 5 bin yıllık tedavi yöntemi Haber

Bursa'da 5 yıldır uygulanan 5 bin yıllık tedavi yöntemi

Bursa'da Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yaklaşık 5 yıl önce başlanılan apiterapi yoluyla tedavi yöntemi, birçok hastalığı kısa sürede sonlandırıyor. Kimi 10 seansta, kimi ise 15 seansta son bulan hastalıklarıyla hastaneden güle oynaya ayrılıyor. Uyuyamadığını veya diz, bel ağrısından doğrulup kalkamadığını söyleyenler, tedavi sonrası huzurla bütün işleri yapabildiklerini belirtiyor. ARI ALERJİNİZ YOKSA TEDAVİYE KABUL EDİLİYORSUNUZ Randevu yöntemiyle yapılan tedavide nörolojik, romatizma ve bel ağrısı gibi rahatsızlığı olanlar kabul ediliyor. İlk öncelikle, hastaların arı zehrine karşı alerjisinin olup olmadığını anlamak için kan tahlilleri yapılıyor. Tahlillerin ardından alerjisi olmayan hastalar için tedaviye başlanıyor. İnsan vücudundaki akupunktur bölgelerinden arı iğnesinin sokması sağlanıyor. İlk başlarda az doz ile uygulama yapılırken, daha sonraki seanslarda bu artış gösteriyor. Seanslar ise hastalıklara göre belirleniyor. "ARI İĞNESİ NELERE FAYDALI DEĞİL Kİ" Apiterapinin bir çeşit akupunktur tedavisi olduğunu, birçok ülkelerde sıklıkla kullanılırken, Türkiye'de çok az yerde kullanıldığını ifade eden Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dr. Dursun Ünal, "GETAT uygulamaları 2014 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle, hastanelerde uygulanmaya başlandı. Biz de o günden sonra apiterapi ünitesini açtık. Hastane içerisinde yaptığımız uygulama arı zehri uygulamasıdır. Arı zehri tedavisi, romatizma, diz ve bel ağrısı, Ankilozan Spondilit ve Multiple Skleroz gibi birçok hastalığa fayda sağlamaktadır. Hasatlığın durumuna göre, eğer kronik ise tedavi uzun sürebiliyor. Haftada 2 kez olmak üzere en az 12 seans gelmesi gerekiyor. Eğer erken dönem teşhis edilip bize geldiyse, daha hızlı tedavi sağlamaktadır" dedi. Arı zehrinin romatizma gibi belirtiler gösterdiğini belirten Dr. Dursun Ünal, "Düşük dozda vücuda arı zehri verildiğinde, bağışıklık sistemi kendini romatizmadan geri çekiyor. Özellikle akupunktur noktalarını belli rahatsızlığa göre arı zehri ile uyarıyoruz. Bu uyarı, normal klasik akupunkturdan daha etkili oluyor. Buna da apipunktur diyoruz. Haftada 2 gün, tedavi süresince en az 12 seans yapılması gerekiyor. Çin, Ukrayna, Kore ve Amerika gibi ülkelerde yaygın olarak yapılmaktadır. Çocukluktan sonra uygulanmasında bir sıkıntı yoktur. Sadece dikkat edilmesi gereken kişinin arı zehrine karşı alerjisinin olmamasıdır" diye konuştu. Tedaviye başlandığında ilk seansta, sadece 1 arı ile uygulandığını belirten Ünal, "Yanında akupunktur tedavisinde kullanılan iğnelerle uyarıda bulunuyoruz. Sonraki seanslarda, kişinin durumuna göre arı sayısını arttırıyoruz. Akupunktur iğnesi sayısını, arı sayısını arttırdığımız vakit azaltıyoruz. Bu sayı bir kerede 15 arıya kadar ulaşabiliyor" şeklinde konuştu. "ARTIK İSTEDİĞİM GİBİ OTURUP KALKIYORUM" Bursa'da arı tedavisi gören ve sağlığına kavuşan 66 yaşındaki Fisun Altınbaş, "Yaklaşık 6-7 yıldır iltihaplı romatizma sıkıntısı çekiyordum. Gitmediğim hastane kalmadı. Son olarak bir doktor bize, fabrikasyon ilaçlı iğne tedavisi verdi. 3-4 yıl bu iğneleri oldum ama tedavisi yok. Geçici ağrılarım diniyordu. Yılda 2 kez o iğneleri vurulmak zorunda kalıyordum. Öyle bir ağrıyı hiç yaşamamıştım. Sanki hilti ile asfalt deliyor şiddetinde bir ağrı yaşıyordum. Tesadüf eseri, çocuklarım bu arı tedavi yöntemini bulmuş. 'İğneden kurtulacaksam niye olmasın' dedim. Namaz kılarken, eğilip kalkamıyordum. Oturarak namaz kılıyordum. İçime de sinmiyordu. Ama ne zaman burada arı iğnesi tedavisi görmeye başladım, benim dizlerim açıldı. Şimdi maşallah kelebek gibi namaz kılıyorum" dedi. KIŞ BOYUNCA SOĞUK ALGINLIĞINA DA YAKALANMADI Son seanslarına gelmeye başladığını belirten Altınbaş, "13 seans oldu. İlaç kullanmadan ağrılarımın geçtiğini gördüm. Bütün kış boyunca da soğuk algınlığına dahi yakalanmadık. Çok güzel bir tedavi yöntemi. Allah herkesten razı olsun" diye konuştu. Eskişehir'den gelen 49 yaşındaki Zülfiye Örücü de, "Bir arkadaş vasıtasıyla bu tedavi yönteminin olduğunu öğrendim. Araştırmalarımın sonucu Eskişehir'de böyle bir tedavinin olmadığını, en yakında da Bursa'da olduğunu bulduk. MS rahatsızlığı belirtileri vardı. Emar (MR) ve kan tahlilleri yapıldı. Ben tedaviye başladım. Tedavi başladığından bugüne kendimi çok iyi hissediyorum. Şikayetlerim azaldı. Son yapılan emar ve kan testlerinde de bunu gözle görmüş olduk. Bu tedaviyi gerçekten herkese tavsiye ederim. Çünkü ilaç değil, sadece alerji testi yapılıyor. Duruma göre tedaviye başlanıyor. İnsanların elinin altında böyle tedavi yöntemi olması çok güzel" dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.