Hava Durumu

#Maden

Bursa Hayat Gazetesi - Maden haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Maden haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

CHP'den maden işçilerine destek ziyareti Haber

CHP'den maden işçilerine destek ziyareti

Elazığ'ın Alacakaya ilçesinde bulunan Eti Krom Yıldırım A.Ş'ye ait maden ocaklarında çalışan işçiler, çeşitli haklar talep ederek isteklerinin yerine getirilmesi için yönetime süre tanımasının ardından eylem başlattı. 3 gün önce işçilerle bir araya gelen ve taleplerini dinleyen Eti Krom A.Ş'nin sahibi Ali Rıza Yıldırım, "Yarın herkesi kapının önüne koyarım" derken işçi de "İş sizin işiniz" deyince Yıldırım'ın, "Cevap verme bana. Ben sana söz hakkı verince konuşacaksın. Ben burayı sıfır yaparım, yarın da kapıya kilidi vururum. Burası devlette kilitliydi. Para da kazanmıyordu para da kaybetmiyordu. Ben burayı aldım, bu hale getirdim" söylemleri tepki topladı. Yaşanan bu olaylar sonrası CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, CHP Karabük Milletvekili Cevdet Akay ve beraberindeki heyet, Eti Krom A.Ş'ye ait maden sahalarında 14 gündür grev yapan işçilerle bir araya geldi. Burada işçi ve işçi temsilcileri ile bir araya gelen heyet, sorunları ve taleplerini tek tek dinledi. "BU MADEN, REZERV VE KROM SENİN BABANIN MALI DEĞİLDİR” Eti Krom maden işçilerinin yaşadıkları mağduriyetin çözülmesi için Elazığ'a geldiklerini belirten CHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Yavuzyılmaz, "Elazığ'a bir heyet olarak geldik. Maden işçilerimizin haklarını savunmak ve aradaki sorunun çözüme kavuşması için şu anda işletme alanındayız. Burada maden işçilerimizin temsilcileriyle ve işçilerimizle birebir görüştük. İşveren temsilcileriyle de bir araya geldik" dedi. İşçilerin enflasyon nedeniyle ara zam talebinde bulunduğunu ifade eden Yavuzyılmaz, "Bunu da varlık içerisinde yaşamak için veya çok zenginleşmek için istemediler. Aldıkları maaş zaten asgari ücret seviyesinin çok az üstündedir. Geçinmeleri mümkün değil, bu arkadaşlarımız keyiflerinden bir talepte bulunmadı. Ancak Yıldırım Holding'in ortaklarından biri işçilerin bu talepleri karşısında onlarla yaptığı görüşmede 'gerekirse madeni kapatırız, sizi de işten çıkartırız' diyerek tüm Türkiye'yi derinden üzen, yaralayan ve kızdıran bir açıklama yaptı. Yaptığı bu konuşma karşısında bizim de ona gerekli cevabı vermemiz şart oldu. Şu anda üzerinde durduğumuz ve konuştuğumuz maden işletmesinin altındaki milli servetin mülkiyeti devlete aittir. Sadece yapılan özelleştirmeyle işletme devir hakkı belirli bir süreliğine şirkete verilmiştir. Dolayısıyla 'şirket benim canım istedi biraz daha işçileri ezeceğim veya sömüreceğim' diyorsa buna da dayanak olarak 'ben bu madeni istediğim zaman kapatıp üretimi durdururum' diyorsa ona söyleyeceğimiz şey şudur. Sen bu madende üretimi durduramazsın. Bu madeni kapatamazsın. Bu maden, rezerv ve krom senin babanın malı değildir" diye konuştu.

Türkiye'nin yeraltında bekleyen altın değerini açıkladı Haber

Türkiye'nin yeraltında bekleyen altın değerini açıkladı

Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Başkanı Mehmet Yılmaz,  Ankara'da bir grup gazeteci ile yaptığı toplantıda, Türkiye'nin madencilik sektörüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Geçen yıl altın ithalatına 31 milyar dolar verildiğini dile getiren Yılmaz, ihracatın 12 milyar dolar, bu alandaki ticaret açığının 19 milyar dolar seviyesinde olduğunu aktardı. Yılmaz, Türkiye'nin altın üretiminin ekonomiyi enflasyonist etkiden kurtarma çabalarında avantaj sağlayacağını belirterek, şöyle konuştu: "Türkiye'de, yapılmış bir modelleme çalışmasına göre, 6 bin 500 ton metal altın potansiyeli var. Biz bunun 1500 tonunun nerede olduğunu biliyoruz, hatta üretmeye de başladık. Geriye kalan, yeraltında bekleyen 5 bin ton var, bunun bugünkü değeri yaklaşık 300 milyar dolar civarında. Ürettiğimiz altını biz, kanun gereği Merkez Bankasına ön alım hakkını kullanırsa satmak zorundayız. Merkez Bankası, bizden aldığında lira ödüyor. Enflasyon üzerinde Türkiye'deki üretimin etkisinin olduğu nokta burası. Aksi takdirde bunu dolarla satın almak durumunda kalacak." Maden sektörünün yeni bir düzenleme beklentisi bulunduğunu dile getiren Yılmaz, taleplerinin madencilik izinlerinin hızlandırılması ve maden üretiminin artırılması için yeni düzenlemelerin hayata geçirilmesi olduğunu aktardı. Yılmaz, son 10 yılda madencilik arama ruhsat sayısının 40 binden 5 bine gerilediğini belirtti. "YEŞİL DÖNÜŞÜM İLE MADENCİLİK 9 KAT ARTACAK" Yılmaz, madencilik sektörünün kendi kendini denetleyecek bağımsız denetim mekanizmalarını oluşturması gerektiğini söyledi. Bazı ülkelerin "Sürdürülebilir Madencilik İlkeleri" diye adlandırdığı ilkelere göre hareket ettiğini böylelikle iş kazalarını azalttıklarını ifade eden Yılmaz, "Madencilik sektöründe madenciliğin tüm aşamaları için denetim standartlarını net şekilde ortaya koymamız lazım. Sektörün, kendi kendini denetleyecek, bağımsız denetim mekanizmasını oluşturması gerekiyor." diye konuştu. Yılmaz, "yeşil dönüşüm" ile madenciliğe olan ihtiyacın artacağını belirterek, şöyle devam etti: "Yeşil dönüşüm ile maden ihtiyacı mevcut durumdan 9 kat daha artacak. Fosil yakıtlardan uzaklaşalım, daha fazla yenilenebilir enerji kullanalım ve daha fazla batarya üretelim, elektriği depolayalım, güneş panelleri ve rüzgar santralleri üretelim ve böylelikle fosil yakıtlardan uzaklaşalım... diyoruz. Bunun bugünkü tespitle anlamı 9 kat daha fazla madencilik demek. Daha fazla lityum, kobalt, nikel, bakır, hatta altın bile daha fazla üretilmek zorunda." Yılmaz, bor maden ile ilgili olarak da uç ürüne dönüştürülebilmesi halinde Türkiye'nin dünyada söz sahibi olabileceğini aktardı. Türkiye'nin borda dünya rezervlerinin yaklaşık yüzde 70'ine sahip olduğuna işaret eden Yılmaz, "Borda cevher veya ara ürün halinde satmak yerine uç ürünü üretebilirsek, muazzam bir katma değer yaratırız. Bir ton ham bor 300-500 dolar değerinde. Bunu ara ürüne çevirirseniz, bir ton ara ürüne dönüşmüş borun fiyatı 4 bin dolara kadar çıkıyor. Cam teknolojisini, zırh teknolojisini bu ülkede yaparsanız, bir ton ham borun 300-500 dolar olan değeri, bir tonda 500 bin dolara kadar çıkıyor." ifadelerini kullandı.

Madende toprak kayması: Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan açıklama! Haber

Madende toprak kayması: Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan açıklama!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır ziyaretleri sonrası Türkiye'ye dönüşte uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı. BAE'ye ve Mısır'a gerçekleştirdiği ziyaret dolayısıyla BAE Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid Al Nahyan ile Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'ye teşekkür eden Erdoğan, BAE'yi ziyaretinde Dubai'de düzenlenen ve onur konuğu olarak davet edildiği Dünya Hükümetler Zirvesi'ne katıldığını anımsattı. Zirve hitabında son 21 yılda siyasi istikrar, güçlü yönetim, demokrasi, diplomasi ve ekonomi alanlarında büyük adımlar atan Türkiye'nin tecrübelerini paylaştıklarını aktaran Erdoğan, zirvede, Gazze'deki krize ve Filistin davasına dair Türkiye'nin tavrı ile kalıcı barış için çözüm önerilerini de dile getirdiklerini kaydetti. "İsrail, Filistin halkının en temel haklarını ve 1967 sınırlarında bir Filistin Devleti'nin kuruluşunu kabul etmeden barış olmaz" vurgusu yapan Erdoğan, bölgeyi adeta bir yangın yerine çevirenin, İsrail'in hukuk tanımaz, insanlık dışı, işgal, zulüm ve katliam politikaları olduğunu söyledi. BAE Devlet Başkanı Al Nahyan ile her alanda ivme kazanan ikili ilişkileri etraflıca ele aldıklarını belirten Erdoğan, şunları ifade etti: "Özellikle ticaret hacmimizin geçen yıl 20 milyar doları aşmış olmasından duyduğumuz memnuniyeti dile getirdik. İşbirliğimizdeki ivmeyi koruyarak bu meblağı daha üst seviyelere taşıma noktasında mutabık kaldık. Geçen yıl tesis ettiğimiz Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey'in ilk toplantısını en kısa sürede Türkiye'de gerçekleştireceğiz. Savunma sanayi projeleri, enerji ve yatırım konuları da gündemimizin üst sıralarındaydı. Uluslararası yatırım şirketlerinin üst düzey yöneticileriyle bir araya gelerek ülkemizdeki fırsatları değerlendirdik. Zira bu zirve vesilesiyle katılımcı ülkelerden mevkidaşlarımla görüşmelerimiz oldu. Bu kapsamda sırasıyla Maldivler Cumhurbaşkanı Sayın Muizzud, Libya Başbakanı Sayın Dibeybe ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başbakanı Sayın Barzani, Ruanda Devlet Başkanı Sayın Kagame ile görüşmeler gerçekleştirdik." "SİSİ, TÜRKİYE'YE ZİYARET GERÇEKLEŞTİRECEK" Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dubai ziyaretlerinin ardından Kahire'ye geçtiklerini hatırlatarak, "Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Sisi'nin daveti üzerine yaptığımız bu ziyaretimiz de oldukça samimi, verimli ve başarılı geçti. Sayın Sisi'nin refikalarıyla birlikte havalimanına bizzat gelerek bizi karşılamasından hassaten memnuniyet duydum." dedi. Sisi ile görüşmelerinde son dönemde askeri ve savunma sanayi dahil, her alanda ivme kazanan ilişkileri ele aldıklarını dile getiren Erdoğan, Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Toplantısı'nı en kısa zamanda gerçekleştirme hususunda mutabık kaldıklarını söyledi. Erdoğan, nisan ayı başında Sisi'nin yemin töreninin olduğuna işaret ederek, Sisi'nin nisan ya da mayıs ayında Türkiye'ye bir ziyaret gerçekleştireceğini bildirdi. Türkiye'nin Afrika kıtasındaki en büyük ticari ortağı olan Mısır'la ticaret hacminde 15 milyar dolar hedefini yakalamakta kararlı olduklarının altını çizen Erdoğan, "İkili konuların yanı sıra Filistin başta olmak üzere bölgesel meseleler hakkında da görüş alışverişinde bulunduk. Gazze'deki katliamların bir an önce durdurulmasını, Filistin davasının kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşmasını teminen Mısır'la işbirliğimizi daha da artırma niyetindeyiz." diye konuştu. "GAZZE'YE İNSANİ YARDIMIN ARTIRILMASINI ELE ALDIK" Gazze'ye insani yardımların ulaştırılması noktasında Mısır'ın özel bir yere sahip olduğunu belirten Erdoğan, "Biz de Gazze'ye insani yardımlarımızın iletilmesi hususunda Mısırlı kardeşlerimizle hep yakın işbirliği içinde olduk. Gazze'ye yardımların ulaştırılmasında sağladıkları kolaylıklar için kendilerine bir kez daha teşekkür ediyorum." ifadelerini kullandı. Erdoğan, görüşmelerinde, Gazze'ye insani yardım sevkiyatlarını artırma ve daha fazla sağlık hizmeti götürme imkanlarını da ele aldıklarını aktararak, şunları kaydetti: "İsrail'in Gazze halkını topraklarından sürgün etme politikası karşısında Mısır'ın dirayetli tutumunu takdirle karşıladığımızı ve desteklediğimizi Sayın Sisi'ye ifade ettim. Mısır'la koordinasyon içinde olmamızın, bölgemizin barış, huzur ve istikrarına önemli katkı sağlayacağı şüphesizdir. Bu düşüncemizin Mısırlı kardeşlerimiz tarafından da paylaşılmasından bilhassa memnuniyet duyuyoruz. Ziyaretlerimizin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Şahsıma ve heyetime gösterilen misafirperverlik dolayısıyla her iki ülke devlet başkanlarına tekrar teşekkür ediyorum." "İNSANLIK, BU ÇIĞLIĞI DUYMAK ZORUNDA" Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. "Mısır'da Refah bölgesindeki sivillerin durumunu konuştuğunuzu söylediniz. İsrail'in oraya saldırı planı var. Çin'den Birleşik Krallık'a kadar, AB ve ABD'ye kadar uyarılar geliyor ama İsrail dinlemiyor. Acaba ikili görüşmenizde bu konu ele alındı mı? Bunun haricinde Gazze'ye ulaştırılabilen yardımlar da çok kısıtlı, yardımlar konusunda nasıl bir adım atılacak?" sorusuna Erdoğan, "İnsani yardımların Gazze'ye ulaştırılması ile ilgili bazı olumlu gelişmeler söz konusu. Bu gelişmeleri özellikle Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Abdulfettah es-Sisi ile de görüştük. 'İsrail'i bu konuda sıkıştırmaya devam edeceklerini' söylediler." yanıtını verdi. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın da gerekli görüşmelerini sürdürdüğünü belirten Erdoğan, şöyle konuştu: "Bizler de ağırlıklı olarak, gerek Sayın Sisi'yle gerek Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'le görüşmeler yapacağız. Amerika Birleşik Devletleri yetkilileri de 'bu konuda İsrail'e baskı yapmaya devam edeceklerini' söylüyorlar. Gazze'ye ulaşan yardım tırı sayısı 200-250'ye kadar çıktı, ancak bu yetersiz. Su sayının 500-600 tır düzeyine çıkacağı söyleniyor. Bu rakama ulaşabilirsek ihtiyaçlar noktasında ancak çözümden söz edebiliriz. Diğer taraftan İsrail'in Refah bölgesine saldırıları her zamanki vicdansızlıkları. Konuyu Sayın Sisi ile de görüştük. 'Oradaki insanların güvenliğinden taviz vermemiz mümkün değil' ifadesini kullandık. Düşünün, sivillere 'şu bölgeye gidin orası güvenli' deyip, oraya bomba yağdırmanın insani değerlerle, savaş hukukuyla, uluslararası hukuk ve insan hakları ile bağdaşır bir yönü var mı? İnsanlık, bu çığlığı bir an önce duymak zorundadır. Bu soykırıma sessiz kalmanın vebali de hesabı da çok büyük. Tarih, o insanların göz göre göre katledilmesine göz yumanları yargılayacaktır. Bu soykırıma imza atanlar ise zaten şimdiden tarih önünde suçlu ilan edilmiştir." "KALICI BARIŞ İÇİN GAYRETLERİMİZİ SÜRDÜRÜYORUZ" "Gazze'de ateşkes ve kalıcı barış için Türkiye'nin ortaya koyduğu yaklaşım ve perspektifi Birleşmiş Milletler başta olmak üzere çok sayıda kurum, kuruluş ve ülke biliyor. Küresel çapta Türkiye politikasının nasıl yankılandığını öğrenebilir miyiz?" sorusu üzerine Erdoğan, "Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda İsrail'in yalnızlığını gerek bizim, gerek dostlarımızın, gerekse dünyanın çeşitli yerlerindeki halkların tepkileri sağladı. Fakat gelinen aşamada akan kan durmuş değil. Hala İsrail'in vahşi saldırıları devam ediyor." cevabını verdi. Erdoğan, kendilerinin, bu saldırıların başladığı günlerde kurmaya başladığı ve sürekli tekrarladığı cümleleri, özellikle Batılı bazı ülkelerin yetkililerinin yeni yeni dillendirme noktasına geldiğini belirterek, "Barış çağrıları ne yazık ki Amerika Birleşik Devletleri'nin olumsuz yaklaşımları sebebiyle sonuçsuz kalıyor. Amerika bazı üst düzey yetkililerini güya bu işi çözmek üzere bölgeye gönderdiğini söylüyor ama netice alınamıyor. Durum her ne kadar böyle olsa da biz yine ateşkesi ve barışı sağlamak için çalışmaya devam ediyoruz. Çünkü başka çıkış yolumuz yok." dedi. Batı'dan birileri irtibat kurduğunda onlara bu konuları özellikle ifade ettiklerini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti: "Onlara da 'bazı girişimlerde bulunalım, belki oralardan bazı neticeler alırız' diyoruz. Sürecin başında İsrail'in yanında yer almış bazı ülkelerin şimdi nasıl bir nedamet içerisinde olduklarını da görüyoruz. Biz, kalıcı barış için gayretlerimizi sürdürüyoruz. Çözümün 1967 sınırları temelinde, bağımsız, egemen, coğrafi bütünlüğe haiz ve başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin kurulması olduğu gerçeğini, dünya artık görmezden gelemez. Türkiye sadece Filistinli kardeşlerini değil, insan haklarını, barışı, uluslararası hukuku da müdafaa etmektedir. Türkiye, bu konudaki samimiyetini en net biçimde ortaya koymuştur. Artık küresel sistemin yeni katliamların önünü açan bu çarpık yapısı değiştirilmeli ve etkin denetim mekanizmaları kurulmalıdır." "SIRASI GELDİKÇE ADIMLAR ATILACAKTIR" "Mısır ziyaretinizde Devlet Başkanı Sisi ile görüşmeniz dünyada ilgiyle takip edildi. Artık Türkiye-Mısır ilişkilerinde yeni bir dönem başladı diyebilir miyiz?" sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti: "Türkiye ve Mısır bölgenin iki önemli ülkesidir. 12 yıldan bu yana irtibatlarımız kesilmişti. Dünya Kupasında Sayın Katar Emiri Şeyh Temim'in devreye girmesiyle orada bir araya geldik ve normalleşme sürecini başlatmış olduk. Mısır'a bu ziyaretimiz Sayın Sisi'nin çok ısrarlı davetiyle gerçekleşti. Ben de kendilerine Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantımızın gerçekleştirilmesini, bu adımın atılmasını teklif ettim. Kendileri de bunu kabul ettiler. Dışişleri Bakanlarımız irtibatlarını devam ettirecekler. Büyük ihtimalle Sayın Sisi nisan veya mayısta Ankara'ya gelerek iadeiziyareti gerçekleştirmiş olacak. Mısır ile hem kültürel hem tarihsel anlamda birlikteliğimiz, köklü bağlarımız bulunuyor. Biz, Mısır ile sadece aynı tarihi değil, aynı denizi de paylaşıyoruz ve o denizin küresel denklemdeki önemi her geçen gün daha da artıyor. Diğer yandan dış politika, karşılıklı çıkar eksenli inşa edilir ve o zeminde yönetilir. Dolayısıyla iki ülkenin birlikte ve aynı istikamette senkronize adımları kuşkusuz çıkarınadır. Bizler de Mısır tarafı da bu gerçekliğin farkında ve yeni dönem bu sağlam zemin üzerine bina ediliyor. Önümüzde çok kritik sınamalar var ve gelecekte dünyayı hangi öngörülemeyen zorlu süreçler bekliyor bilmiyoruz. Bu nedenle bugünden hem bölgemizde hem dünyada barışı ve huzuru korumak için bir arada olmak zorundayız. Önümüzde iki ülkeyi de kalkındıracak işbirliği alanları mevcuttur ve sırası geldikçe adımlar atılacaktır." "KYB YÖNETİMİ KOL KANAT GERMEYE DEVAM EDİYOR" "Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başbakanı Mesrur Barzani ile görüştüğünüzü ifade ettiniz. Ankara bir süredir Süleymaniye'yi PKK/YPG terör örgütü konusunda uyarıyor. Fakat hem Süleymaniye hem Bafel Talabani terör örgütüne desteğini sürdürüyor. Süleymaniye'nin bu tutumuna Türkiye nasıl karşılık verecek? Son dönemde Sayın Hakan Fidan, Sayın İbrahim Kalın ve Sayın Yaşar Güler'in peş peşe ziyaretleri oldu. Bu ziyaretlerin perde arkasını merak ediyoruz. Barzani ile görüşmeniz çerçevesinde Irak’la birlikte terör örgütüyle ortak bir mücadele söz konusu olacak mı?" sorusunu Erdoğan, "Türkiye dosta dosttur. Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanımız Yaşar Güler, MİT Başkanımız İbrahim Kalın arka arkaya seri bir şekilde Irak'a ziyaret gerçekleştirdiler. Bu ziyaretler Irak'taki bu olumsuz gelişmelerin oluşturduğu havayı yumuşattı ve Türkiye-Irak arasında gerek merkezi yönetim gerekse Kuzey Irak'la ilgili adımların atılması noktasında güzel gelişmeler oldu." diye yanıtladı. "Dürüstlük ve mertlikten taviz vermedikten sonra, özellikle sınırlarımızın dibinde bir teröristan kurulmasına müsaade edilmedikten sonra, biz bu bölgede her türlü adımı komşularımızla beraber atarız." ifadelerini kullanan Erdoğan, şunları kaydetti: "Irak ve Suriye'nin toprak bütünlüğü noktasında bizim göstereceğimiz saygıyı kimse göstermez. Süleymaniye'nin bu olumsuz yaklaşımı ile ilgili defalarca uyarılar yaptık. 'Burada yeni yeni, farklı bazı oluşumlar görüyoruz, bunlara fırsat vermeyin, yoksa yalnız kalırsınız.' dedik. Zira Süleymaniye her an her zaman elimizin üzerinde olduğu, soydaşlarımızın bulunduğu bir yer. Erbil yönetimiyle terörle mücadele konusunda yakaladığımız ivme olumlu bir istikamette ilerliyor. Fakat Süleymaniye, yani KYB yönetimi defalarca uyarmamıza rağmen terör örgütü PKK/YPG/PYD'ye kol kanat germeye maalesef devam ediyor. Şimdi yaptığımız görüşmede biz bu konuyu da gündeme getirdik ve uyarımızı yaptık. Kimse bizden farklı bir duruş beklemesin, gereken tepkiyi veririz. Bu meseleyi es geçemeyiz. Elimizden gelen adımları atıyoruz, atacağız. Birçok konuya tahammülümüz olabilir ancak konu bekamız ve milli güvenliğimiz ise müsamaha kapılarını sonuna kadar kapatır, gereği neyse yaparız. Amaç bize düşmanlık beslemek ise ona da verecek tepkimiz, alacağımız tedbirler vardır, daha sıkı adımlar atmaktan da çekinmeyiz." "TAM ANLAMIYLA BİR KAZAN KAZAN PROJESİ" "Bu ziyarette Kalkınma Yolu Projesi'yle ilgili somut yani 'şu takvimle ilerleyelim' diye bir sonuç çıktı mı?" sorusuna Erdoğan, "Kalkınma Yolu Projesi BAE yönetimiyle Irak'ın ve bizim de içinde yer aldığımız dev bir proje. Bu projede Kuzey Irak'ın hassasiyeti var. Bizim hassasiyetimiz var. Onun için de adımlarımızı atıyoruz." yanıtını verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abu Dabi yönetimiyle bir araya geldiklerinde konu başlıklarından bir tanesinin mutlaka bu olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti: "İnşallah bunu da en ideal şekilde yoluna koyacağız. Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid Al Nahyan bizim bir önceki görüşmemizde '60 gün gibi bir süre belirleyelim ve bütün arkadaşlarımız, ilgili birimlerimiz planlama çalışmalarından öteye geçip, projelendirme çalışmalarına başlasınlar' teklifini yaptı. Bizim de şu anda Ulaştırma Bakanımız Abdulkadir Uraloğlu muhataplarıyla görüşmelerini devam ettiriyor. İnşallah bu çalışmalar projeden, plandan uygulamaya geçecek ve bu konunun başaktörleri Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve Irak olacak. Bu şekilde çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Bu yol, bölgemizin yeni bir İpek Yolu haline gelecek ve bölgesel barışa da hizmet edecektir. Basra Körfezi’nin ve çeperindeki ülkelerin Türkiye üzerinden Avrupa pazarına erişimini sağlayacak bu yol, tam anlamıyla bir 'kazan kazan' projesidir." RUSYA-UKRAYNA Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in iki yıl aradan sonra ilk defa Batılı bir gazeteciye verdiği röportajda, Türkiye'nin arabuluculuğunda Ukrayna ile yaşananları anlatırken "Tam anlaşmaya varıyorduk İngiltere Başbakanı Boris Johnson girdi devreye. Ukrayna'yı yanlış yönlendirdi ve barış olmadı." sözleri hatırlatılan Erdoğan, şunları kaydetti: "Sayın Putin'in bu açıklamalarında açık söylemem gerekirse samimiyet var. İstanbul süreci diye değerlendireceğimiz bu görüşmelerde bizler, her türlü samimi adımları attık. Bu konuda ilgili Bakan arkadaşlarım Rusya tarafıyla görüşmelerini yaptılar. Biz sonuç odaklı çalıştık ancak barış bir şekilde tesis edilemedi. Fakat biz, buradan netice alamadık diye bırakıp gidemeyiz. Barış arayışının peşini bırakmayacağız." "BARIŞA HİZMET EDEN SOMUT SONUÇLARI BİZ SAĞLADIK" Barışın sağlanması için ellerinden ne geliyorsa yapmaya devam edeceklerini belirten Erdoğan, "İngiltere'nin eski Başbakanı Boris Johnson barış çabalarından elini çekmeden önce beraber çalışmalar yaptık, çabalarımıza devam ettik, olmadı. Geçenlerde İngiltere Dışişleri Bakanı David Cameron ziyaretimize geldi, onunla da bu meseleleri ele aldık. Sayın Putin'in bu süreç içerisinde bizimle birebir görüş alışverişi olur veya Rusya'nın ilgili bakanları burada ayrıca devreye girerlerse onlarla da bu süreci takip eder, netice almaya çalışırız." ifadelerini kullandı. "Şu ana kadar Ukrayna-Rusya savaşında barışa hizmet eden somut sonuçları biz sağladık." diyen Erdoğan, esir takasından tahıl koridoruna kadar birçok önemli gelişme yaşandığına dikkati çekti. Tarafları Türkiye'de birden fazla kez buluşturduklarına işaret eden Erdoğan, "Bunu yine yapabilir ve dış etkilerden arındırılmış, çözüm odaklı bir süreç yönetimi ile barışın kapısını aralayabiliriz." çağrısında bulundu. Rusya Devlet Başkanı Putin ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'le yaptıkları görüşmelerde bu arayışlarını sürdürdüklerini bildiren Erdoğan, "Biz en başından itibaren adil barışın savaştan daha iyi olduğunu savunuyor ve bütün adımlarımızı bu anlayışla atmaya gayret ediyoruz. Yeter ki barışı isteyelim, oraya ulaşan bir yolu muhakkak buluruz." diye konuştu. TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİ "Türkiye'nin, İsveç'in NATO üyeliğine onay vermesinin ardından Ankara-Washington arasında olumlu bir atmosferden söz edebilir miyiz? Eğer öyleyse bu olumlu havanın FETÖ, PKK/YPG, S-400, F-35 gibi ihtilaflı meselelere de pozitif bir yansıması olur mu?" sorusuna ise Erdoğan, "ABD ile aramızda bu son attığımız adımlar neticesinde olumlu bazı gelişmelerden söz edebiliriz." yanıtını verdi. Şu anda Kongre'deki havanın olumlu olduğunu, aynı şekilde Senato'dan da olumlu sesler geldiğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu: "ABD ile benzer düşündüğümüz ya da üzerinde uzlaştığımız konuların sayısı artıyor diyebiliriz. Şu anda olumsuz bir gidiş yok, tam aksine olumlu bir gelişme var. Bu konuyla ilgili olarak ilgili bakanlar da bizdeki muhataplarına olumlu gelişmelerin olduğunu söylüyorlar. Gerek Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a, gerek MİT Başkanı İbrahim Kalın'a, gerek Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanımız Akif Çağatay Kılıç'a bu konularda bu bilgileri veriyorlar. 'Biz elimizden geleni yapıyoruz. Sayın Biden'ın ıslak imzalı mektubunu burada gördünüz.' diyorlar. Biz de 'Bizim de ıslak imzalı onay belgesini gördünüz. Hepsinden öte parlamentomuzdan çıkan kararı duydunuz ve bize de teşekkür üstüne teşekkürler ettiniz. Biz bundan sonrasını sizden bekliyoruz.' dedik ve yola devam ediyoruz. Aynı şekilde İsveç Başbakanının bizi arayarak bu konudaki teşekkürü, attığımız adımın olumlu istikamette gittiğinin işaretidir." DEPREM BÖLGESİNDEKİ ÇALIŞMALAR Üzerinden bir yıl geçen 6 Şubat depremlerinin ardından yaraların sarılması, konutların, şehirlerin yeniden inşa ve ihyası anlamında gelinen noktaya ilişkin değerlendirmeleri sorulan Erdoğan, deprem bölgesine yaptıkları ziyaretlerde vatandaşların, iktidarın kendilerini dışarıda bırakmadığını, sözünde durduğunu ifade ettiklerini anlattı. Bölgede yapımı devam eden konutları tamamlamaya çalıştıklarını, yapımı tamamlanan konutları da sahiplerine teslim ettiklerini anımsatan Erdoğan, sözlerini tutarak, benzeri görülmemiş bir inşaat seferberliği başlattıklarını ortaya koyduklarını ifade etti. Bunu muhalefetin de çok iyi bildiğini ifade eden Erdoğan, "Hatay'da geçen gün muhalefetin belediye başkanlarını, genel başkanlarını halk orada yuhaladı. Meydana bile sokmadı. 'Biz size inanmıyoruz. Siz bizi aldattınız. Şimdi utanmadan yine karşımıza çıkıyorsunuz.' dediler. Bölgede konutları, köy evlerini, ahırları peyderpey yapmaya devam ediyoruz. İnşallah bitirdikçe de bunları vatandaşlarımıza teslim ediyoruz." diye konuştu. Konutların alt yapısıyla, üst yapısıyla güven verdiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu: "Depremzede kardeşlerimizi en kısa sürede güvenli, huzurlu ve dayanıklı yuvalarına kavuşturmak için gece-gündüz koşturuyoruz. Sadece ziyaret ettiğimiz 5 ilimizde, kuralarını çekerek hak sahiplerine teslim ettiğimiz konut ve köy evi sayısı 31 binin üzerindedir. İnşallah 2 ay içinde deprem bölgesi genelinde 75 bin konutun teslimini gerçekleştireceğiz. Takip eden dönemde de her ay 15-20 bin civarında konut ve köy evini hak sahipleriyle buluşturacağız. Böylece temel atmanın üzerinden bir sene geçmeden inşaatları bitirme sözümüzü önemli ölçüde yerine getirmiş olacağız. Yıl sonuna kadar hedefimiz, 200 bin evi vatandaşlarımıza teslim etmektir. Ardından bu sayıyı süratle 390 bine ulaştıracağız. Yola devam ediyoruz. Hedefimiz, halkımıza hizmetlerimizi daha etkin bir biçimde ulaştırabilmek için yerel yönetimlerde halkımızın desteğiyle çok ciddi bir başarı kazanmak. Buralarda da çalışmalarımızı en güzel şekilde sürdürüyoruz." ERZİNCAN'DA MADEN OCAĞINDAKİ TOPRAK KAYMASI Erzincan'daki altın madeninde meydana gelen toprak kaymasına ilişkin değerlendirmeleri sorulan Erdoğan, madende büyük boyutta bir heyelan yaşandığını, 600 civarında madencinin çalıştığı bu yerde 9 vatandaşın şu anda toprak altında olduğunu hatırlatarak, arama kurtarma çalışmalarının devam ettiğini söyledi. İlk andan itibaren Erzincan Valisi'nin bölgede bulunduğunu, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın bizzat AFAD'la birlikte olaya müdahil olduğunu belirten Erdoğan, kendileriyle BAE'ye gelen Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar'ı da olay yerine geçmesinin faydalı olacağını düşünerek hızlıca bölgeye gönderdiklerini anlattı. Bugün itibarıyla İçişleri ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlarının olayları yakından takip ederek çalışmaların koordinesini üstlendiğini bildiren Erdoğan, "Bu heyelanın teknik incelemeleri, soruşturmaları başladı. Soruşturmaların neticesine göre adımlar mutlaka atılacaktır. Bu aşamada önceliğimiz madencilerimize ulaşabilmek." dedi. "ÖYLE VEYA BÖYLE NE YAPARLARSA YAPSINLAR, HER ŞEY OLACAĞINA VARACAK" Seçimler yaklaşırken farklı yapıdaki terör örgütlerinin saldırılar gerçekleştirdiğini söyleyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Bunlar her dönem, her seçim öncesi maalesef yaşadığımız olaylar. Öyle veya böyle ne yaparlarsa yapsınlar, her şey olacağına varacak. Şurada seçimlere 2 ay bile yok. Artık geri sayım başladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de partisinin grup toplantısında çok açık, net bazı hususları ortaya koydu. Aynı kanaatleri ben de paylaşıyorum. Muhalefet, özellikle mülteci meselesini gündeme getiriyor. Bunların hiçbirinden onlara ekmek çıkmaz, boşuna uğraşıyorlar. 31 Mart kesinlikle bazılarının siyaset sahnesinden tamamen silindiğini göreceğimiz gün olacaktır. Nasıl ki 28 Mayıs'ta bazıları silindiyse, bazıları şu anda yarım yamalak ayakta durmaya çalışıyorsa, bunların neticesi de benzer olacak." Teşkilatlarıyla yoğun bir şekilde gerek büyükşehirlerde gerek illerde, ilçelerde Cumhur İttifakı olarak çalışmalarını yaptıklarını kaydeden Erdoğan, şimdi de meclis üyeleriyle ilgili çalışmaların da Ankara'da genel başkan vekilleriyle yürütüldüğünü bildirdi. "İnşallah biz de kendilerine katılacağız." diyen Erdoğan, "Malum benim Samsun mitingim var. Samsun bizim için çok çok önemli. Ondan sonra Giresun, Ordu mitinglerimizi yapacağız. Böylece Karadeniz'i şöyle bir toparlayalım istiyoruz." ifadelerini kullandı. "FETÖ BATAKLIĞINI KURUTTUK, SİNEKLERİ TEMİZLEME İŞİMİZ DEVAM EDİYOR" FETÖ'yle irtibatlı olduğu gerekçesiyle ihraç edilen 450 hakim ve savcının Danıştay 5. Dairesince göreve iade edildiği sürece ilişkin düşünceleri sorulan Erdoğan, "FETÖ denen bu şer şebekesinin, terör yapılanmasının belini kırdık. FETÖ bataklığını kuruttuk ancak sinekleri temizleme işimiz daha devam ediyor." dedi. FETÖ'nün iç yüzünü anlatmaya, onlarla her alanda mücadele etmeye devam edeceklerini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: "Mücadelemiz bitmiş değil. Son kukla da Türkiye'ye zarar veremez hale getirilene kadar devam edeceğiz. Yüzlerindeki değişik maskeleri yırtıp atıyoruz ve bunlar böylece meydana çıkıyor. Her kılığa giren bu iradesiz şarlatanların ensesinde olacağız. Fakat Danıştay'ın aldığı bu karara da sessiz kalmamız mümkün değil. Nasıl ki Anayasa Mahkemesi'nin aldığı bazı garip kararlarda Cumhur İttifakı olarak tepkisiz kalmıyorsak, bunda da sessiz kalamayız. Ayrıca Anayasa Mahkemesi'nin almış olduğu bu kararları hazmedemiyorum. Danıştay zaman zaman yapıyor, bu tür kararlarla bizi rahatsız ediyor ama Anayasa Mahkemesi'nin sık sık bu tür kararları alması bizi ciddi manada rahatsız ediyor. Mesela Anayasa Mahkemesi bir de BTK'yla ilgili bir karar almış. Hani bunun neresinden gireceksin? Nasıl böyle bir karar alınır? Biz de bu işin üzerine üzerine gidiyoruz, gideceğiz. Danıştay'da da bu işin yine aynı şekilde takipçisi olacağız."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.