Hava Durumu

#Karadeniz

Bursa Hayat Gazetesi - Karadeniz haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Karadeniz haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Yeşil ve mavinin buluştuğu yer: Kandıra Haber

Yeşil ve mavinin buluştuğu yer: Kandıra

Kocaeli'nin bir ilçesi olan Kandıra, Kocaeli Yarımadası'nın kuzeyinde konumlanıyor. Osmanlı döneminden bu yana belediye statüsüne sahip olan Kandıra, Kocaeli'nin sanayi açısından gelişmemiş tek ilçesi olarak biliniyor. Kocaeli'nin Karadeniz'e kıyısı olan tek ilçesi olan Kandıra, tarım ve hayvancılıkla dikkat çekiyor. İlçe, Kocaeli il merkezine 42 kilometre uzaklıkta, Sarısu Vadisi'nde konumlanıyor. Osmanlı döneminde İstanbul'un odun kömürü, tomruk ve tahta ihtiyacının bir kısmı bu bölgeden karşılanmış. Milli Mücadele sırasında önemli bir rol oynayan Kandıra, I. Dünya Savaşı'nın ardından İngiliz ve Yunan işgallerine maruz kalmış. 1918'de İngilizler ve 1920'li yıllarda Yunanlılar tarafından işgal edilen Kandıra, bu süreçte Kuva-i Milliye ve Atatürk'e destek vererek Milli Mücadele'deki onurlu görevini en iyi şekilde yerine getirmiştir. Kandıra'nın tarım ürünleri arasında buğday, mısır, ayçiçeği, şekerpancarı ve yulaf öne çıkarken, elma, üzüm, fasulye ve armut da yetiştirilmektedir. Hayvancılık, ilçenin ekonomik açıdan önemli bir gelir kaynağıdır. Tavukçuluk ve sığır besiciliği yapılan Kandıra'da süt, peynir, yumurta ve deri başlıca hayvancılık ürünleri arasında yer alıyor. Bölgede hemen her türlü meyve ve sebze yetiştirilebiliyor. Kandıra, ayrıca hindisi ve yoğurdu ile tanınırken, süsleme taşları ve bezleriyle de ünlüdür. İlçenin kıyılarında balıkçılık yapılmakta ve Kerpe ile Kefken köylerindeki sahiller yaz turizmi için uygun alanlar sunmaktadır. KANDIRA'NIN NÜFUSU VE KONUMU  Nüfus açısından, Kocaeli ilinde 10.000'i aşan yerleşim yerlerinin en küçüğü olan Kandıra, Karadeniz'e açılan bir vadinin yamaçlarında kurulmuş. İzmit'e 48 kilometrelik bir mesafede olan Kandıra'nın nüfusu 1927'de 2.660 iken, 1975'te 10.187'e yükselmiş. Ancak, sonraki yıllarda bu rakam düşüş göstermiş; 1980'de 8.161, 1985'te 9.329 olmuş. 1990'larda ise yeniden 10.000'in üzerine çıkmıştır. KANDIRA-ADAPAZARI ARASI KAÇ KM?  Kocaeli iline bağlı Kandıra İlçesi, Marmara Bölgesi'nde Karadeniz'e 52 kilometre uzunluğunda kıyısı olan tek ilçedir ve yüzölçümü 933 km²'dir. Doğuda Sakarya (Adapazarı), batıda İstanbul, kuzeyde Karadeniz ve güneyde İzmit (Kocaeli) merkez ilçeleriyle komşudur. Kandıra'ya karayolu ile üç ana yoldan ulaşmak mümkündür. İstanbul-Ankara TEM otoyolundan Kandıra sapağına girip, 35 kilometrelik bir yolculukla ilçeye ulaşılabilir. Adapazarı'na 45 kilometre uzaklıktaki Kaynarca ve Kaymas köyleri üzerinden de Kandıra'ya bağlantı sağlanabilir. Ayrıca, İstanbul'un Şile ve Ağva ilçelerinden geçerek de Kandıra'ya varılabilir; Ağva-Kandıra arası 38 kilometredir. Kandıra'nın arazisi, küçük tepelerle kaplıdır. İlçe merkezinin deniz seviyesinden yüksekliği 75 metredir ve Babadağ (400 m.) ile Çaltepesi (350 m.) gibi bölgeye göre yüksek sayılabilecek tepeler bulunmaktadır. İlçede, Karadeniz'e dökülen üç önemli dere yer alır: Sarısu Deresi (25 km.), Seyrek Deresi (11 km.) ve Kumcağız Deresi (7 km.). Bu derelerin debileri düzensizdir ve bölgenin doğal yapısını şekillendirir.

Muhlama ve kuymak arasındaki fark nedir? Haber

Muhlama ve kuymak arasındaki fark nedir?

Karadeniz mutfağı, mısır unu ve peynirin mükemmel uyumunu sunduğu birçok geleneksel yemeği ile ünlüdür. Bu yemeklerden ikisi, kuymak ve muhlama, sıklıkla birbirine karıştırılmaktadır. Ancak, kuymak ve muhlama arasında bazı önemli farklılıklar bulunmaktadır. Her iki yemek de sıcak olarak tüketilir ve genellikle kahvaltılarda tercih edilir. Karadeniz mutfağının vazgeçilmez lezzetlerinden olan bu yemekler, mısır unu ve peynirin birleşimiyle hazırlanır. Ancak, her iki yemeğin tarifi ve yapımında bazı farklılıklar vardır. İşte iki yemeğin başlıca farkları: Bölgesel Tercihler: Kuymak, genellikle Trabzon’da tercih edilirken, Rize’de daha çok muhlama tüketilmektedir. Ana Malzemeler: Kuymakta mısır unu ön plandayken, muhlamanın ana malzemesi peynirdir. Her iki yiyecek de mısır unu, peynir ve tereyağı kullanılarak hazırlanır, ancak peynir miktarı mıhlamada daha belirgin bir rol oynar. Tereyağı Kullanımı: Her iki yemeğin de yapımında tereyağının kalitesi ve miktarı önemlidir. Genel gözlemlerime göre, muhlamada kullanılan tereyağı oranı, kuymakta kullanılan tereyağı oranından genellikle daha fazladır. Bu farklar, kuymak ve muhlamanın Karadeniz mutfağındaki farklılıklarını ve bölgesel çeşitliliklerini yansıtmaktadır. Birçok kişi, kuymak ile muhlama arasındaki farkı merak etmektedir. Her iki yemek de Karadeniz mutfağının zenginliğini ve mısır ununun çok yönlülüğünü gösteren harika örneklerdir.

Haber

"Karadeniz Akdenizleşebilir"

Uzmanlar deniz suyu sıcaklıklarındaki artış dolayısıyla Akdeniz'den Karadeniz'e yayılan deniz canlılarının ekosistem dengelerini olumsuz etkileyerek Karadeniz'i "Akdenizleştirebileceğini" belirtiyor. AA'nın iklim krizinin balıkçılık sektörü üzerindeki etkilerine yönelik hazırladığı haber dosyasının üçüncü bölümünde, denizi suyu sıcaklıklarında artış nedeniyle Akdeniz'den Karadeniz'e doğru yayılım gösteren balık ve diğer deniz canlılarının ekosisteme etkileri ele alındı.  Avrupa Birliği’ne bağlı Copernicus İklim Değişikliği Servisi verilerine göre küresel ortalama deniz yüzeyi sıcaklığı Mart ayında 21,07 derece ile rekor kırdı. Ayrıca günlük ortalama deniz yüzeyi sıcaklığının en sıcak olduğu 100 günün 94'ü, 2024'te yaşandı. Küresel deniz yüzeyi sıcaklığındaki artışın benzeri Türkiye'yi çevreleyen sularda da görüldü. Türkiye'nin denizlerinde 2023 yılı ortalama sıcaklığı, uzun yıllar ortalamasının üzerinde ölçüldü. Karadeniz'de 1970-2023 ortalaması 15,3, 2023 yılı ortalaması 16,8; Marmara Denizi'nde 1970-2023 ortalaması 15,7, 2023 yılı ortalaması 17,6; Ege Denizi'nde 1970-2023 ortalaması 18,7, 2023 ortalaması 20,5; Akdeniz'de 1970-2023 ortalaması 21,5, 2023 yılı ortalaması 22,6 olarak hesaplandı. Denizlerdeki ısınmanın deniz canlılarına etkisine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz ve İçsu Kaynakları Yönetimi Bölümü Deniz Biyolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Onur Gönülal, iklim değişikliği ve deniz suyundaki ısınmanın, deniz ekosistemlerinde önemli değişikliklere neden olduğunu, Kızıldeniz'e uygun olan türlerin Akdeniz, Marmara ve Karadeniz’e kadar yayılmasının büyük ölçüde bu etkiden kaynakladığını söyledi. Yabancı türlerin sayısının her geçen yıl arttığını ve 2020'de yapılan bir çalışmaya göre Türkiye genelinde 539 yabancı tür bulunduğunu aktaran Gönülal, "Karadeniz’de yabancı türlerin sayısı 30’a yaklaşırken ve Marmara’da da bu sayı 100’u çoktan geçti. Ege Denizi’nde 253, Doğu Akdeniz’de ise 413 yabancı tür bulunuyor." dedi. Yayılımın bu hızla devam etmesi durumunda yabancı türlerin sayısının yerli türleri geçmesinin muhtemel olduğunu ifade eden Gönülal, deniz suyundaki ısınma bu kadar yüksek olmasaydı yabancı tür sayısının muhtemelen 100-150 civarında kalacağı, artan sıcaklığın yabancı türlerin yayılım hızını 5-6 kat artırmış olabileceği değerlendirmesinde bulundu. "BALIKÇILIK SEKTÖRÜNDE EKONOMİK KAYIPLARA NEDEN OLABİLİR" Yabancı türlerin yayılımının, yerli türlerle rekabet oluşturarak ekosistem dengesini etkilediğini, bunun yalnızca Türkiye'nin değil, dünyadaki birçok ülkenin sorunu olduğunu vurgulayan Gönülal, şöyle devam etti: "Karadeniz'de yavaş yavaş bir Akdenizleşme eğilimi gözlemleniyor, bu durum sadece yabancı türlerle sınırlı değil. Sıcaklık artışı, Akdeniz ve Karadeniz arasındaki sıcaklık farklarının azalması bazı türlerin yayılmasına olanak tanıyor. Akdeniz ve Karadeniz ekosistemleri birbirinden farklıdır ancak sıcaklık artışıyla birlikte Akdeniz ve Ege’ye özgü balık türlerinin Marmara'ya, Karadeniz'e doğru yayılmaya başladığı görülüyor." Karadeniz ve çevresindeki bölgelerde yabancı türlerin hızla yayılmasının büyük bir sorun teşkil ettiğini dile getiren Gönülal, son yıllarda Marmara ve Karadeniz’de hızlı yayılım gösteren, ekonomik değeri yüksek türler olduğu ve mavi yengeç (Callinectes sapidus) ile 2 farklı jumbo karides türünün (Penaeus aztecus ve Penaeus pulchricaudatus) bunların arasında yer aldığı bilgisini paylaştı. Karadeniz'de yayılım gösteren ekonomik türlerin, yerli türlerle besin kaynakları açısından rekabet etmesinin ekosistem dengelerini bozabileceği uyarısında bulunan Gönülal, "Bu rekabet, hamsi, mezgit ve barbun gibi ekonomik açıdan önemli türlere dayanan balıkçılık sektöründe ekonomik kayıplara neden olabilir. Yeni gelen türlerin tanınmaması ve tüketicilerin bu türlere alışkın olmaması olumsuzluklara yol açar." diye konuştu. Deniz kirliliği ve aşırı avlanmanın da ekosistem dengesini bozarak yabancı türlerin faaliyetlerini hızlandırdığından bahseden Gönülal, ekonomik değeri olsun ya da olmasın yabancı türlerin avcılığının koordineli bir şekilde yönetilerek teşvik edilmesi, yerli stokların korunması ve kota uygulanması tavsiyelerinde bulundu. "TÜRLER AKDENİZLEŞME TEHLİKESİ ALTINDA" İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cem Dalyan, deniz suyu sıcaklıklarının artışı sonucunda yaladerma ve mırmır gibi Akdeniz balıklarının Karadeniz'de yayılım gösterdiğini, hızlı yüzen lambuka balığının ise Marmara Denizi’nden kayıtlarının geldiğini bildirdi. Söz konusu balıkların Atlanto-Akdeniz kökenli türler olduğuna işaret eden Dalyan, "Örneğin lambuka, kuvvetli bir pelajik avcıdır. Genellikle küçük balıkları avlayarak beslenir. Marmara'da bilinen pelajik türler arasında hamsi ve sardalya gibi geçit balıkları bulunuyor. Marmara’da lambukanın büyük popülasyonlarının oluşma ihtimali, geçit balıkları üzerinde baskı yaratabilir ve Karadeniz'den Kuzey Ege'ye senede iki defa gerçekleşen göç fenomenini derinden etkileyebilir." sözlerini sarf etti. Bir ekosisteme yeni bir türün dahil olmasının besin ağında değişikliklere yol açtığının altını çizen Dalyan, şunları söyledi: "Karadeniz gibi balıkçılığımızın büyük kısmının gerçekleştiği ve binlerce yılda oluşmuş bu deniz ekosistemindeki türler Akdenizleşme tehlikesi altında. Bu türlerin besin zincirindeki yerlerini ve ekosistem üzerindeki etkilerini anlamak şu an için mümkün değil çünkü veri eksikliği var. Karadeniz’in Akdenizleşmesi ile daha az hamsiyi tezgahlarda görebiliriz ve bu durum, ekonomik ve ekolojik değişikliklere neden olabilir. 'Akdenizleşme' kavramı, Akdeniz'in flora ve faunasının Karadeniz'e hakim olması, Karadeniz’in kendine özgü yapısının kaybolması anlamına geliyor. Bu durum 2 denizin biyolojik açıdan farklı yapılarının ortadan kalkmasına, ekosistem çeşitliliğinin kaybolmasına ve tek bir ekosistem haline gelmesine neden olabilir." Dalyan, ekosistemlerin tek tip haline gelmesi durumunda, oluşan negatif etkilerin tüm bölgeye yayılacağını, çeşitliliğin korunmasının, farklı ekosistemlerin varlığını sürdürebilmesinin ve bu ekosistemlerdeki değerlerin korunmasının büyük risk altına gireceğini kaydetti. İnsanlığın doğa üzerindeki etkisini mutlaka sınırlandırması gerektiğini ifade eden Dalyan, sözlerini şöyle tamamladı: "Gideceğimiz başka bir gezegen yok. Denizlere bıraktığımız kirlilik yükü azaltılmalı, deniz ekosistemlerinin korunması için çaba sarf edilmeli. Aşırı avcılık, kirlilik, sıcaklık artışı, ekosistemleri sağlıksız hale getiriyor ve hassas türlerin yok olmasına neden oluyor. Şehirleşme ile hızlı habitat ve kıyı kaybı gibi nedenler ekosistemleri ciddi strese sokuyor ve canlıların değişimlere adaptasyonunu zorlaştırıyor. Bu kapsamda, endüstriyel balıkçılığın yeniden düzenlenmesi, küçük balıkçının desteklenmesi, kirlilik baskısının azaltılması, deniz koruma alanlarının yaratılması ve Karadeniz’e ait olmayan türlerin takibi ve savuşturulması gibi faaliyetlerle mevcut ekosistemin korunmaya çalışılması çok önemli."

Artvin'de başlayan tehlike tüm Türkiye'ye yayılıyor Haber

Artvin'de başlayan tehlike tüm Türkiye'ye yayılıyor

Artvin'de ilk kez 2018 yılında tespit edilen kahverengi kokarca böceği (Halyomorpha halys), Karadeniz bölgesi üzerinden hızla yayılmaya devam ediyor. Türkiye'nin tarımsal üretimini tehdit eden bu zararlı böcek, meyve ağaçları, sebzeler ve diğer tarım ürünleri üzerinde büyük zararlar veriyor. EKONOMİK VE EKOLOJİK TEHDİT Uzmanlar, kahverengi kokarca böceğinin tarımsal ürünlerde kalite düşüşüne ve ciddi ekonomik kayıplara yol açabileceği konusunda uyarıyor. Böceğin yayılması, özellikle fındık, elma, armut, şeftali ve domates gibi ürünlerin üreticilerini büyük bir endişeye sürüklüyor. Gürcistan'dan Türkiye'ye geldiği tahmin edilen kahverengi kokarca böceğinin yayılış sınırı olmaması nedeniyle, bugün Doğu Karadeniz'in sorunu gibi görünse de, önümüzdeki 5 yıl içerisinde tüm Türkiye'nin sorunu haline geleceği öngörülüyor. Konuyla ilgili konuşan Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Entomolojisi ve Koruma Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Temel Göktürk, 2017 yılında kahverengi kokarcanın Türkiye'de görülmeye başlandığını, 2018 yılında özellikle Kemalpaşa bölgesinde bu zararlı türün varlığının tespit edilerek Tarım ve Orman Bakanlığına rapor edildiğini belirtti. 2020 yılında pandeminin de çıkmasıyla böceğin yayılımı hızlandığını kaydeden Göktürk, "2019 yılında Artvin'in sorunu haline gelen kahverengi kokarca, 2022 yılına gelindiğinde Trabzon bölgesine kadar yayılmıştı. 2024 yılına geldiğimizde ise tüm Doğu Karadeniz bölgesinde yayılış gösteren bir böcek türü haline geldi. Kahverengi kokarca, oldukça fazla miktarda konukçusu olan ve bitkilerin öz sularını emerek zarar yapan bir zararlı böcek. Özellikle Doğu Karadeniz bölgesinde fındık üretiminin gerçekleştirildiği monokültür alanlarda bu böceğin zararı önümüzdeki yıllarda daha da belirgin hale gelecektir. Şu an itibariyle halk, bu zararlı böceği evlerinde gördükleri için, özellikle sonbahar mevsiminde kışlamak için eve gelen bu böceklerden dolayı psikolojik rahatsızlık duyuyor ve şikayet ediyor. Ancak önümüzdeki 1-2 yıl içerisinde fındık bahçelerinde, kivi bahçelerinde ve elma bahçelerinde bu böceğin zararı daha çok ortaya çıkacak ve ekonomik açıdan önemli bir sorun haline gelecektir. 2019 yılında sadece Artvin'in sorunu olan kahverengi kokarca, sonraki yıllarda diğer illerin de sorunu haline gelmiştir. Bu durum, böceğin sadece Doğu Karadeniz bölgesinde sınırlı kalacağı anlamına gelmez. Böceğin yayılış coğrafyası değerlendirildiğinde, Türkiye'nin her ikliminde ve her yükseltisinde yaşayabilme özelliğine sahip olduğu görülmektedir. Bugün Marmara bölgesine kadar ulaşmış durumda. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde bu böceğin Ege Bölgesi, İç Anadolu Bölgesi ve hatta Antalya, Akdeniz bölgesine kadar ulaşması muhtemeldir. 300'den fazla türün öz suyunu emerek ekonomik zarar verdiğinden dolayı önemlidir" dedi. "ÖNLEM ALINMAZSA BUGÜN FINDIK, YARIN KAYISI VE KİRAZ BAHÇELERİ BU BÖCEKTEN ZARAR GÖRECEK" "Bu böceğin önümüzdeki yıllarda Doğu Karadeniz bölgesinde fındıktaki zararı artacağı gibi, İç Anadolu bölgesinde kayısı, kiraz bahçelerinde ve narenciye bahçelerinde de zararı muhtemeldir" diyen Göktürk, açıklamalarını şöyle sürdürdü: "Bu böcekle mücadele kapsamında, Tarım ve Orman İlçe Müdürlüklerinde aktif çalışmalar başlatılmıştır. Şu anda feromon tuzakları asılarak böceklerin yakalanması gündeme gelmiştir. Ancak, böceğin özellikle kışlaklardan çıkmadan önce yakalanması, yapay kışlaklar oluşturularak bu böceklerin içine çekilmesi önem arz etmektedir. Şu ana kadar böcekle mücadele çalışmaları dünyanın birçok ülkesinde yürütülmektedir. Ancak zarar boyutu oldukça fazladır. 2018 yılında Gürcistan Anakliya'da fındık bahçelerinde yaptığı zarardan dolayı, iki sene üst üste fındık tüccarları fındıklarını satamamıştır. İtalya'da elmalarda yaptığı zarardan dolayı, elmalar para etmemiştir. Amerika'da ise mısırda yaptığı zarar sonrasında, mısırın değerini düşürerek mısır yağı üretimini oldukça fazla miktarda azaltmıştır. Yani, kısaca baş belası bir böcek türüdür. Türkiye'de yayılışının önemi bir an önce mücadele yöntemi kapsamında ele alınarak, seferberlik niyetiyle mücadeleye başlanması zorunludur. Zorunludur diyorum çünkü önümüzdeki yıllarda Karadeniz bölgesinde fındıkta sorun oluşturacaktır. İç Anadolu Bölgesine geçtiğinde Malatya'nın kayısı üretimini, kiraz üretimini ve sebzecilikle geçinenlerin ekonomik değerini düşürecektir. Akdeniz bölgesine geçtiğinde ise oradaki bitkilere zarar verecektir. Yayılış sınırı olmayan bu tehlikeli böcek, bugün Artvin ve Trabzon'un sorunu iken, yarın tüm Türkiye'nin sorunu haline gelecektir.”

2024 fındık fiyatları belli oldu mu? Fındık işçilerinin günlük yevmiyesi ne kadar? Haber

2024 fındık fiyatları belli oldu mu? Fındık işçilerinin günlük yevmiyesi ne kadar?

Yaklaşan fındık hasadında çalışacak işçilerin yevmiyelerinin belirlenmesi ve bir kilogram fındığın maliyetinin hesaplanması için, Ordu'da bulunan ziraat odası başkanları, Altınordu Ziraat Odası'nda bir araya geldi. Yapılan toplantının ardından fındığın maliyeti, taban fiyat beklentisi ve fındık hasadında çalışacak işçi yevmiyeleri açıklandı. “FINDIKTA TABAN FİYAT BEKLENTİSİ 160 TL” Burada açıklamalarda bulunan Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Arslan Soydan, 19 ilçenin ortalamasının alınarak, bir kilogram fındığın maliyetinin 117,46 TL olduğunu belirtti. Soydan, “Fındıkta en önemli unsurlardan birisi maliyet çalışmalarının yapılması. Maliyet ve rekolte çalışmalarının yapılaması lazım. Maliyet üzerinden ortalama bir taban fiyatın verilmesi yönünde Ordu'daki ziraat odası başkanlarımız ile üreticilerimiz adına bu çalışmayı da yapmış bulunuyoruz. Buna göre 19 ilçemizde maliyet dikkate alındı. İlçelerimiz arasında farklı maliyetler çıkabilir. Kahverengi kokarca özellikle sahil kesimlerimizde kahverengi kokarca zararlısı var. Bu nedenle bütün ilçelerimizin ortalamasını alarak bu çalışmayı tamamladık. 2023 yılının rekoltesini dikkate alarak, 19 ilçemizin dekar başı verimi bir kilogram fındık için 117,46 TL. Bu tüm ilçelerimizin ortalamasıdır. Buna göre üreticilerimiz de bir fiyat beklemektedir. Ziraat odalarımızın çalışmaları sonucunda 117,46 TL'lik maliyetin üzerine refah payı eklenerek, en az taban fiyatın 160 TL olarak oluşmasını talep ediyoruz” diye konuştu. "İŞÇİ GÜNLÜK YEVMİYESİ 800 TL" 2024 yılının fındık işçisi yevmiyesi ve diğer ücretlerini de açıklayan Soydan, koordinasyon kurulu başkanlığında toplanarak ücretlere ilişkin kararların alındığını söyledi. Soydan, Ordu'da işçi yevmiyesinin, yemek işçiye ait olacak şekilde 800 lira olarak belirlendiğini aktaran Soydan, “10-15 işçi arası aşçı 800, çuvalcı 900 lira günlük yevmiyesi. 15 ve üzeri işçilerde aşçı 900, çuvalcı bin lira. Kilo başı toplanan bahçelerde çuvalcı bin, katırcı bin 600 lira. Kilo hesabıyla toplama ücreti kilo başı 8 lira. Patoz ücretinin saati 2 bin 500 lira. Aracı, dayıbaşı 15 işçiye kadar 900, 15 işçiden fazlası bin lira olarak bir tavsiye niteliğinde bir karar Ziraat Odalarımız tarafından alınmıştır. Üreticilerimize, çalışanlarımıza, işçilerimize, kamuoyuna, sektöre hayırlı, uğurlu olsun” ifadelerine yer verdi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.