Hava Durumu

#Kalp Krizi

Bursa Hayat Gazetesi - Kalp Krizi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kalp Krizi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Gençleri de vuruyor! Kalp krizi neden artıyor? Kalp krizi belirtileri nelerdir? Haber

Gençleri de vuruyor! Kalp krizi neden artıyor? Kalp krizi belirtileri nelerdir?

Geçmişte kalp krizi daha çok yaşlılarda görülen bir sağlık sorunu olarak biliniyordu. Ancak son yıllarda, kalp krizi gençler arasında da yaygınlaşmaya başladı. Bu durum, tıp dünyası ve halk sağlığı için büyük bir endişe kaynağı oluşturuyor. PEKİ, GENÇLERDE KALP KRİZİ NEDEN ARTIYOR? Sağlıksız yaşam tarzı: Hareketsizlik, sigara kullanımı, aşırı alkol ve kafein tüketimi, sağlıksız beslenme gibi faktörler kalp krizi riskini önemli ölçüde artırıyor. Obezite: Obezite, kalp krizi riskini artıran en önemli faktörlerden biridir. Özellikle karın bölgesinde biriken yağlar, kalp ve damar hastalıkları riskini artırır. Stres: Yoğun ve kronik stres, kalp krizi riskini tetikleyebilir. Genetik faktörler: Ailesinde kalp krizi öyküsü olan kişilerde kalp krizi riski daha yüksektir. Diyabet: Kontrol altında olmayan diyabet, kalp krizi riskini önemli ölçüde artırır. Yüksek tansiyon: Yüksek tansiyon, kalp damar hastalıklarının en önemli risk faktörlerinden biridir. Kolesterol bozuklukları: Yüksek kolesterol ve LDL (kötü) kolesterol seviyeleri, kalp krizi riskini artırır. GENÇLERDE KALP KRİZİ BELİRTİLERİ NELERDİR? Göğüs ağrısı veya göğüste sıkışma Nefes darlığı Terleme Mide bulantısı ve kusma Baş dönmesi veya bayılma hissi Çene, omuz veya kola yayılan ağrı Ani halsizlik ve yorgunluk GENÇLERDE KALP KRİZİ ÖNLENEBİLİR Mİ? Evet, kalp krizi riskini azaltmak için yapılabilecek birçok şey var. Bunlardan bazıları şunlardır: Sağlıklı beslenmek: Bol meyve, sebze, tam tahıllar ve yağsız proteinler içeren bir beslenme düzeni kalp krizi riskini azaltır. Düzenli egzersiz yapmak: Haftada en az 150 dakika orta şiddette egzersiz yapmak kalp krizi riskini azaltır. Sigarayı bırakmak: Sigara kullanımı kalp krizi riskini önemli ölçüde artırır. Stresi yönetmek: Yoga, meditasyon gibi stresi azaltan teknikler kalp krizi riskini azaltabilir. Kilo kontrolünü sağlamak: Fazla kilolu veya obezseniz, kilo vermek kalp krizi riskini önemli ölçüde azaltabilir. Düzenli sağlık kontrollerini yaptırmak: Yüksek tansiyon, diyabet, kolesterol gibi risk faktörlerini kontrol altında tutmak kalp krizi riskini azaltır. Gençler de kalp krizi riskine karşı bilinçli olmalı ve gerekli önlemleri almalıdır. Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek ve düzenli sağlık kontrollerini yaptırmak kalp krizi riskini önemli ölçüde azaltabilir. Unutmayın: Kalp krizi her yaşta ölümcül olabilir. Erken teşhis ve tedavi hayat kurtarıcıdır. Bu nedenle, kalp krizi belirtilerini yaşıyorsanız vakit kaybetmeden tıbbi yardım almanız çok önemlidir.

Belirtileri göz ardı etmeyin! Haber

Belirtileri göz ardı etmeyin!

Uyku apnesinin tanımını yapan ve bireye etkilerinden bahseden Uzm. Dr. Alpar, “Uyku apnesi, çoğunlukla üst solunum hava yollarının tıkanması nedeniyle soluk alıp vermenin güçleşmesi, uyku sırasında solunumun tekrar tekrar durup başladığı önemli bir uyku bozukluğudur. Bu süreçte kanda oksijen seviyesi düşer ve dokulara oksijen geçişi azalır. Oksijen yetersizliği hastanın uyanmasına neden olur ve oksijen düzeyi ancak hasta uyandıktan sonra normale döner. Kan oksijen düzeylerindeki bu iniş-çıkışlar hastalığın karakteristik özelliğidir. En çok gözlenen bu tabloya obstrüktif uyku apnesi sendromu denir. Diğer apne türü de beynin solunumu düzgün kontrol edememesi olan merkezi apnedir. Uyku apnesi, üst solunum yolu kaslarının gevşemesi, yumuşak damağın veya büyümüş bademciklerin hava yolunun tıkanması sonucu en az 10 saniye nefesin durması olarak kabul edilir. Bu tıkanıklık birkaç saniyeden dakikalara kadar uzayabilir. Uyku apnesinin santral, obstrüktif (tıkayıcı) ve mikst olmak üzere 3 tipi vardır” diye konuştu. Geceleri şiddetli horlama, hastalar kendileri fark etmeseler bile eşleri tarafından mefes almada zorlanma, zaman zaman nefeslerin durması ve ani uyanışlar, boyun baş ve enselerde terleme, gece tuvalete kalkma sıklığında artma, ağız kuruluğu, sabahları olan baş ağrısı, reflü, konstrasyon azalması, gün içinde aşırı uyku hali ve aşırı sinirin uyku apnesi belirtileri arasında olduğunu vurgulayan Alpar, belirtilerin göz ardı edilmemesi gerektiği uyarısını yaptı. “40-70 YAŞ ARALIĞINDA DAHA SIK GÖRÜLÜR” Her yaşta görülebilen uyku apnesinin, özellikle 40-70 yaş aralığında daha sık olduğuna değinen Alpar, “En önemli risk faktörü obezitedir. Erkeklerde daha fazla görülür. Burun boğaz çene yapısındaki bozukluklar, bazı endokrin bozukluklar (hipotiroidi, akromegali) ve genetik yatkınlık diğer risk faktörleri arasındadır” dedi. “FARKLI HASTALIKLARA YOL AÇABİLİR” Son yapılan araştırmaların, horlama ve uyku apnesinin çok önemli birçok hastalıkla ilişkili olduğunu gösterdiğini dile getiren Alpar, “Uyku apne sendromu, hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi ve obeziteye zemin hazırlar. Kalp krizi ve inme gibi hastalıklar için bağımsız risk faktörü olan uyku apne sendromu mutlaka tedavi edilmelidir” şeklinde konuştu. Uzm. Dr. Alpar, tedavi edilmeyen uyku apnesinin aritmi, kalp büyümesi, kalp krizi riskinin artması, yüksek tansiyon, inme, aşırı yorgunluk ve gündüz uyku hali, trafik kazaları (direksiyonda uyku gelmesi), cinsel arzuların azalması (iktidarsızlık), kilo alma, uykuda terleme, sık sık idrara çıkma, sinirlilik, depresyon ve uykuda ölüm gibi hastalıklara yol açtığını ifade etti. “TANI KONMA SÜRECİ” Tanı konma sürecinden bahseden Uzm. Dr. Alpar, “Hekim tarafından yapılan uyku apnesi testi, hastalığın saptanması ve tedavi açısından çok önemlidir. Uyku laboratuvarında hasta bir gece yatırılarak tetkik edilir. “Polisomnografi" denilen uyku apnesi testi gece boyunca beyin aktivitesinin ve solunumsal olayların kaydedildiği bir testtir. Bu testle birlikte elektroensefalografi (EEG), elektrokardiyografi (EKG), elektrookülografi (EOG), elektromiyografi (EMG), göğüs ve karın hareketi kaydı içeren solunum eforu, burun ve ağız dan hava akımı kaydı, oksijen satürasyonu, vücut pozisyonu gibi parametrelerin gece boyunca takibi yapılmaktadır. Yapılan uyku testi sonucunda gece uykudaki solunum bozukluk skorları patolojik düzeyde olması ile hastalığın tanısı konulur. Hesaplanan anormal solunum olaylarının kabul edilebilir değerin üstünde olan hastalara “Uyku Apne Sendromu” tanısı konur” dedi. TEDAVİ SEÇENEKLERİ Tedavi yollarını anlatan Uzm. Dr. Alpar, “Uyku apnesi tedavisinde obzsitenin ile mücadelenin önemli rolü vardır. Üst solunum yollarındaki anaotomik darlıkların ve patolojilerin saptanması ve tedavisi için Kulak Burun Boğaz (KBB) muayenesi çok önemlidir. Eğer KBB bölümünce cerrahi endikasyon saptanmazsa dünyada en yaygın kullanılan uyku apne tedavisi “Kesintisiz Pozitif Nazal Basınç (CPAP)” tedavisidir. Bu uyku apnesi cihazı, uykuda gece boyunca yüze sıkıca oturan silikon bir maskeyle çok hassas pozitif basınçlı hava veren bu cihazlara ilk günler uyum zorluğu olabilir. Ancak ilerleyen günlerde dinlenmiş ve kaliteli uykuya kavuşan hastalar cihazı kolaylıkla kullanırlar. Hastaya hangi cihazın ve basıncın uygun olduğunu tespit etmek için ikinci bir gece uyku laboratuvarına yatışı gerekmektedir Bu tedavide ilaç kullanılmaz ve cerrahi işlem yapılmaz. CPAP’ın etkileri hemen ertesi gün görülür” ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.