#İkli̇m Deği̇şi̇kli̇ği̇

Bursa Hayat Gazetesi - İkli̇m Deği̇şi̇kli̇ği̇ haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, İkli̇m Deği̇şi̇kli̇ği̇ haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

İklim bilinci nasıl artırılır? Haber

İklim bilinci nasıl artırılır?

İklim bilincinin artırılması ve etkili iklim eylemlerinin gerçekleştirilmesi, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sürdürülebilir bir geleceğin sağlanmasına katkıda bulunur. Bilgi edinme, pratik çözümler geliştirme ve aktif katılım, bu hedefe ulaşmak için atılacak önemli adımlardır. İklim Bilinci Nasıl Artırılır? Eğitim ve Farkındalık Kampanyaları İklim bilincini artırmanın ilk adımı, eğitim ve farkındalık kampanyaları düzenlemektir. Okullarda, üniversitelerde ve topluluk merkezlerinde iklim değişikliği, karbon ayak izi ve çevresel etkiler hakkında dersler ve seminerler düzenlemek, bireylerin bilgi sahibi olmasını sağlar. Medya ve sosyal medya platformları da bu bilgilerin yayılmasında etkili araçlar olabilir. İlgi Çekici İçerikler ve Görselleştirme İklim bilincini artırmak için ilgi çekici ve görselleştirilmiş içerikler oluşturmak önemlidir. Grafikler, videolar ve infografikler, karmaşık iklim bilgilerini daha anlaşılır hale getirir ve geniş kitlelere ulaşabilir. Özellikle genç yaş grupları için bu tür içerikler etkili olabilir. Topluluk Etkinlikleri ve Atölye Çalışmaları Yerel topluluklarda düzenlenen etkinlikler ve atölye çalışmaları, bireylerin iklim değişikliği konusundaki bilgi ve becerilerini artırabilir. Ağaç dikme, geri dönüşüm projeleri ve enerji tasarrufu gibi pratik uygulamalar, bireylerin iklim eylemine aktif olarak katılmasını sağlar. Örnek ve Liderlik Kamu ve özel sektördeki liderler, iklim değişikliği konusundaki eylemleriyle topluma örnek olabilirler. Ünlü kişilerin ve toplumsal figürlerin iklim eylemi hakkında açıkça konuşmaları ve sürdürülebilir uygulamalara öncülük etmeleri, toplumda bilinci artırabilir. İklim Eylemi İçin Neler Yapılabilir? Enerji Tasarrufu ve Yenilenebilir Enerji Kullanımı Enerji tasarrufu sağlamak ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak, karbon emisyonlarını azaltmanın etkili yollarındandır. Enerji verimli cihazlar kullanmak, güneş panelleri veya rüzgar türbinleri gibi temiz enerji çözümlerine geçmek, bireysel ve toplumsal karbon ayak izini azaltabilir. Geri Dönüşüm ve Atık Yönetimi Geri dönüşüm ve atık yönetimi, doğal kaynakların korunmasına ve atık miktarının azaltılmasına yardımcı olur. Atıkların doğru şekilde ayrıştırılması ve geri dönüştürülmesi, çevresel etkileri azaltabilir ve ekonomik tasarruf sağlayabilir. Sürdürülebilir Ulaşım Seçenekleri Toplu taşıma, bisiklet kullanımı veya yürüyüş gibi sürdürülebilir ulaşım seçenekleri, bireysel karbon salınımını azaltabilir. Elektrikli araçlar da temiz enerjiyle çalışan alternatiflerdir. Yeşil Alanların Korunması ve Genişletilmesi Doğal yeşil alanların korunması ve yeni yeşil alanların yaratılması, şehirlerin iklim değişikliğine karşı direncini artırabilir. Parklar, bahçeler ve ağaç dikimi gibi uygulamalar, karbon emisyonlarının emilmesine yardımcı olabilir. Sosyal ve Politik Katılım İklim eylemlerinin etkisini artırmak için toplumsal ve politik düzeyde katılım önemlidir. Yerel ve ulusal politikaların iklim değişikliğiyle mücadele eden stratejilerle uyumlu hale getirilmesi, toplumsal eylemlerin desteklenmesi gereklidir. İklim Eylemi Neden Önemlidir? Çevresel Sürdürülebilirlik İklim eylemi, çevresel sürdürülebilirliği sağlamak için kritik öneme sahiptir. Karbon emisyonlarının azaltılması, doğal kaynakların korunması ve ekosistemlerin iyileştirilmesi, gezegenimizin geleceği için gereklidir. Sağlık ve Refah İklim değişikliği, hava kirliliği, su kıtlığı ve gıda güvencesi gibi sağlık sorunlarına yol açabilir. İklim eylemleri, bu sorunları önlemeye ve toplum sağlığını korumaya yardımcı olabilir. Ekonomik İstikrar İklim değişikliğinin ekonomik etkileri, tarım, su yönetimi ve altyapı gibi alanlarda ciddi sorunlara yol açabilir. Sürdürülebilir uygulamalar ve yeşil enerji yatırımları, ekonomik istikrarı destekleyebilir ve yeni iş fırsatları yaratabilir.  Küresel Adalet İklim değişikliği, özellikle düşük gelirli ülkeleri ve toplulukları daha fazla etkiler. İklim eylemi, bu toplulukların karşılaştığı eşitsizlikleri azaltabilir ve küresel adaleti destekleyebilir.

Mevsimlerin süresi uzuyor mu? Nedenleri ve etkileri Haber

Mevsimlerin süresi uzuyor mu? Nedenleri ve etkileri

Günümüzde iklim değişikliği ve küresel ısınma, dünya genelinde çeşitli çevresel değişimlere yol açmaktadır. Bu değişimlerden biri de mevsimlerin süresinde meydana gelen uzamalardır. Özellikle ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde belirgin hale gelen bu uzama, bilim insanları tarafından dikkatle incelenmektedir. MEVSİMLERİN SÜRESİ UZUYOR MU? Çeşitli bilimsel araştırmalar, mevsimlerin süresinde uzamalar yaşandığını ortaya koymaktadır. İklim modelleri ve meteorolojik veriler, son birkaç on yılda mevsimlerin başlangıç ve bitiş tarihlerinde kaymalar olduğunu ve bu mevsimlerin süresinin uzadığını göstermektedir. Özellikle ilkbahar ve sonbahar mevsimleri daha uzun sürerken, kış ve yaz mevsimlerinde de bazı değişiklikler gözlemlenmektedir. NEDENLERİ Mevsimlerin süresinin uzamasının başlıca nedenleri arasında küresel ısınma, atmosferik sirkülasyon değişiklikleri ve buzulların erimesi gibi faktörler yer almaktadır. Küresel Isınma: Atmosferdeki sera gazlarının artışı, dünya genelinde ortalama sıcaklıkların yükselmesine neden olmaktadır. Bu durum, mevsimlerin başlangıç ve bitiş tarihlerinde kaymalara yol açmakta ve mevsimlerin süresinin uzamasına neden olmaktadır. Atmosferik Sirkülasyon Değişiklikleri: İklim değişikliği, atmosferdeki hava akımlarını ve rüzgar desenlerini de etkileyerek, belirli bölgelerde mevsimlerin uzamasına veya kısalmasına neden olabilmektedir. Örneğin, jet akımları ve okyanus akıntılarındaki değişiklikler, mevsimsel döngüleri etkileyebilir. Buzulların Erimesi ve Deniz Seviyesinin Yükselmesi: Küresel ısınma nedeniyle buzulların erimesi ve deniz seviyesinin yükselmesi, özellikle kutup bölgelerinde ve kıyı bölgelerinde iklim ve mevsim döngülerini etkilemektedir. Bu durum, mevsimlerin uzamasına katkıda bulunabilir. Etkileri Mevsimlerin süresinde meydana gelen uzamalar, ekosistemlerden tarıma, insan sağlığından ekonomi ve turizme kadar geniş bir yelpazede çeşitli etkilere yol açmaktadır. Daha Uzun Büyüme Sezonları: İlkbaharın erken gelmesi ve sonbaharın gecikmesi nedeniyle tarım ürünleri için daha uzun büyüme sezonları oluşmaktadır. Bu durum, bazı bölgelerde tarımsal verimliliği artırabilirken, diğer bölgelerde ise su kaynakları ve toprağın besin içerikleri üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Ekstrem Hava Olayları: Mevsimlerin uzaması, daha sık ve şiddetli ekstrem hava olaylarına yol açabilir. Örneğin, daha uzun sıcak hava dalgaları, kuraklıklar veya yoğun yağış dönemleri gibi olaylar, toplumlar üzerinde önemli ekonomik ve sosyal etkiler yaratabilir. Ekosistemlerde Değişiklikler: Mevsimlerin uzaması, hayvanların göç, üreme ve beslenme desenlerinde değişikliklere yol açabilir. Bitkilerde ise çiçeklenme ve yaprak dökme zamanları kayabilir. Bu değişiklikler, ekosistemlerin dengesini bozarak biyoçeşitliliği tehdit edebilir. Mevsimlerin süresinin uzaması, küresel iklim değişikliğinin belirgin ve karmaşık bir sonucudur. Bu durum, çevresel, ekonomik ve sosyal açıdan geniş kapsamlı etkiler yaratmaktadır. İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve bu değişikliklere uyum sağlamak için küresel çabalar büyük önem taşımaktadır. Sera gazı emisyonlarını azaltmak, sürdürülebilir tarım ve su yönetimi politikaları geliştirmek ve ekosistemleri koruma altına almak, bu süreçte atılabilecek önemli adımlar arasındadır. Mevsimlerin süresinde meydana gelen bu değişiklikler, iklim değişikliğinin sadece bir yüzüdür ve bu durumun ciddiyeti, uluslararası işbirliği ve acil önlemler gerektirmektedir.

Türkiye'de son 6 aydır şiddetli şekilde hissediliyor! Haber

Türkiye'de son 6 aydır şiddetli şekilde hissediliyor!

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Fiziki Coğrafya Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İhsan Çiçek, iklim değişikliğiyle etkisini artıran kuraklığın Türkiye'nin birçok bölgesinde son 6 aydır şiddetli şekilde hissedildiğini söyledi. Birleşmiş Milletler (BM), çevre sorunları hakkında farkındalık oluşturmak amacıyla, 1972 yılında İsveç'in başkenti Stockholm'de düzenlenen Çevre Konferansı'nda aldığı kararla, 5 Haziran'ı "Dünya Çevre Günü" olarak kabul etti. Her yıl farklı bir tema ve sloganın seçildiği Dünya Çevre Günü kapsamında bu yılki etkinlikler "Arazi restorasyonu, çölleşme ve kuraklığa dayanıklılık" teması ve "Nesil Restorasyonu" sloganıyla gerçekleştiriliyor. ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresinin (NOAA) verilerine göre, bu yılın ocak ayında Kanada, Meksika, Güney Amerika, Afrika ve Asya'nın güney kesimlerinde kurak koşullar etkili oldu. Avrupa'da ise Akdeniz'in kıyı bölgeleri ve kuzey Avrupa'nın bazı kısımlarında normalden daha kurak, diğer bölgelerde ise normalden daha nemli hava koşulları görüldü. İklim değişikliğinin El Nino ile birleşerek etkisini daha kuvvetli hissettirdiği şubat ayında da özellikle Kuzey Amerika'nın kuzey ve doğu kısımları, Orta Amerika, Brezilya, Güney Amerika'nın kuzey ve güney kıyıları, güney Afrika'nın büyük bölümü ve kuzey Afrika'nın bazı bölgelerinde kuraklık yaşandı. Mart ayına gelindiğinde Güney ve Orta Amerika ile Meksika'nın büyük bölümünde kurak koşullar etkisini sürdürdü. Kuzey Amerika, Avrupa, Asya ve Avustralya'nın bazı noktalarında belli aralıklarla yağışlar görülse de bu durum aylar hatta yıllar süren yetersiz yağışları telafi etmeye yetmedi. Mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava sıcaklıkları nedeniyle buharlaşmanın artması da kuraklığı derinleştirdi. Nisan ayında etkili olan yağışlar bazı kurak bölgelerde ferahlatıcı etkiye sahip olsa da Afrika, Avustralya, Güney ve Kuzey Amerika, Akdeniz Havzası ve Asya'nın güney kesimleri için bu yağışlar yeterli olmadı. "BİZİM GİBİ ORTA KUŞAK ÜLKELER İÇİN ÖNEMLİ OLAN KIŞ KURAKLIĞIDIR" AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Çiçek, BM Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi'nde, kuraklığın, bir bölgedeki yağışların uzun süre kaydedilen ortalamaların altında seyretmesi şeklinde tanımlandığını bildirdi. Kuraklığı sadece yağış azlığı şeklinde tarif etmenin eksik bir tanımlama olacağını, bu durumun sıcaklık artışıyla da bağlantılı olduğunu belirten Çiçek, "Kuraklığı iki türlü düşünmek lazım. Bir, bizim gibi ülkelerde yaz aylarında her zaman yaşanan kuraklık. Bu, bizim ekosistemimizde var olan kuraklıktır yani biz hiçbir zaman Türkiye'de yaz aylarında nemli koşullar hakim olsun diye konuşmuyoruz. Bizim gibi orta kuşak ülkeler için önemli olan kuraklık türevi kış kuraklığıdır. Kış kuraklığı, kışın bize nemli ve serin havayı getiren sistemlerin gelememesi durumudur." dedi. Kış kuraklığının iklim değişikliği ve iklim oynaklıkları olmak üzere iki sebebi olduğunu, Türkiye'nin Kuzey Atlantik Salınımı'nın pozitif fazına girdiği zaman kış kuraklığı yaşadığını anlatan Çiçek, iklim değişikliğine bağlı olarak da kurak alanların genişlediğini vurguladı. Geçen yıl yağış ortalamalarının mevsim normallerinin çok altında kaldığını, bu nedenle kuvvetli bir meteorolojik kuraklık yaşandığını ifade eden Çiçek, "6 Şubat 2023'teki Kahramanmaraş merkezli depremler yaşanmasaydı geçen yılın en fazla konuşulan olayı kuraklık olabilirdi." diye konuştu. Her yıl 1 Ekim'de başlayıp bir sonraki yıl 30 Eylül'de sona eren su yılı takviminin suyu ve yağışları iyi yönetebilmek için önemli olduğuna değinen Çiçek, şöyle devam etti: "Şu anda 2023-2024 su yılını düşünürsek Türkiye'de özellikle Doğu Karadeniz'den, Samsun ile Ordu kesiminden başlayıp Antalya, Muğla hattına gelen bir kuşakta, son 6 aydır yoğun bir meteorolojik kuraklık yaşıyoruz. Sadece Türkiye'nin Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile Güney Marmara ve Trakya'nın belirli noktaları normaller civarındayken, bunun dışında tüm Türkiye'de yoğun bir meteorolojik kuraklık yaşanıyor." Tatlı suyun yüzde 65 ila 70'inin tarımda kullanıldığı Türkiye'de, meteorolojik kuraklığın devam etmesi halinde aşamalı olarak tarımsal kuraklık ve hidrolojik kuraklık ile karşı karşıya kalınabileceği uyarısında bulunan Çiçek, kuraklığın iklim değişikliğini, iklim değişikliğinin de kuraklığı tetiklediğini kaydetti. Avrupa'da 2003'te yaşanan yaz kuraklığının sadece yüzlerce can kaybına değil, o dönem bitkilerin kurumasına ve ağaçların fotosentez yapamaması sonucu 500 milyon ton karbon salımına da yol açtığını aktaran Çiçek, "Kuraklık gerçekten çok sinsi süren, yarattığı ekonomik kayıplar bakımından selleri, taşkınları katlayabilecek bir olaydır. Çünkü kuraklığın yarattığı arazi bozulmasının restorasyonu çok daha fazla zaman alır." değerlendirmesinde bulundu. KURAKLIĞIN MALİYETİ Çiçek, her yıl kuraklık ve çölleşmeye bağlı olarak 12 milyon hektar arazinin yok olduğuna ve Avrupa'daki zararın yılda 9 milyar euroya ulaştığına, sürdürülebilir bir iklim politikasına geçilmezse bu miktarın yıllık 65 milyar euroya çıkabileceği yönünde tahminler bulunduğuna dikkati çekti. 2100 yılına kadar yağışların yüzde 25 ila 30 arasında azalacağını ve bu durumun Türkiye'nin bulunduğu kuşağa yoğun bir kuraklık riski getireceğini söyleyen Çiçek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Güneydoğu Asya ve Avustralya da bundan oldukça etkilenen bölgeler. İklim değişikliğine bağlı olarak 2050'de 216 milyon insanın iklim göçmeni olacağı söyleniyor. 216 milyon insanın bir kısmı kendi ülkesi içinde yer değiştirse, 100 milyonu uluslararası göçe katılacaktır. O yüzden iklim değişikliği ve ona bağlı olarak kuraklık gerçekten tüm ülkelerin mücadele etmesi gereken bir sorundur. Bu yüzyılın en büyük sorunudur." Topraktaki organik madde varlığında yüzde 1'lik artışın, yaklaşık 11 ton suyun toprakta daha fazla tutulmasına olanak sağladığı bilgisini paylaşan Çiçek, kuraklıkla mücadele için suyun toprakta tutulmasını sağlayacak organik maddelerin artırılması tavsiyesinde bulundu. Çiçek, alınabilecek diğer önlemleri şöyle sıraladı: "Şehirlerdeki tatlı su ve temiz su kullanımının çok iyi yönetilmesi lazım. Bizim su bitmeden önlemler almamız lazım. Sürdürülebilir bir su yönetimine geçmemiz gerekiyor. Biz su zengini değiliz, su kıtlığına yakın, su stresi çekebilecek ülkelerdeniz. O yüzden de tarım politikamızı muhakkak değiştirmemiz, kuraklığa dirençli türlere geçmemiz lazım. Antalya'da subtropikal meyveler yetiştiriyoruz ama bunlar bizim ülkemize uygun değil. Bunlar çok su tüketiyor. Bu çok su tüketen meyveleri bizim yetiştirmemiz mümkün değil. Yetiştirmek bize zarar veriyor. O yüzden bizim sürdürülebilir tarıma ihtiyacımız var ve tarımı muhakkak planlamamız gerekiyor."

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.