Hava Durumu

#Gürültü Kirliliği

Bursa Hayat Gazetesi - Gürültü Kirliliği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Gürültü Kirliliği haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Mahalle gürültüsünün kalp krizi üzerindeki etkileri Haber

Mahalle gürültüsünün kalp krizi üzerindeki etkileri

Mahalle gürültüsü, şehir yaşamının kaçınılmaz bir parçası olarak sağlık üzerinde önemli etkiler yaratabilir. Gürültü kirliliğinin stres ve kardiyovasküler sağlık üzerindeki etkileri araştırılmış, mevcut literatür taranmış ve mahalle gürültüsünün kalp krizi riskini nasıl artırabileceği ele alınmıştır. Bulgular, gürültü maruziyetinin kalp krizi riskini artırabileceğini ve bu riskin mekânsal ve demografik faktörlere bağlı olarak değişebileceğini göstermektedir. Gürültü Kirliliğinin Sağlık Üzerindeki Genel Etkileri Gürültü kirliliği, bireylerin fiziksel ve psikolojik sağlık üzerinde çeşitli olumsuz etkilere yol açabilir. Araştırmalar, yüksek ses seviyelerinin stres hormonlarını artırabileceğini, uyku düzenini bozabileceğini ve hipertansiyona neden olabileceğini göstermektedir (Babisch, 2006; Munzel et al., 2018). Bu etkiler, uzun vadede kalp hastalıkları riskini artırabilir. Gürültü ve Kalp Krizi İlişkisi Çeşitli epidemiyolojik çalışmalar, gürültü maruziyetinin kalp krizi riskini artırabileceğini ortaya koymuştur. Örneğin, bir çalışma, 60 dB ve üzeri gürültüye maruz kalan bireylerin kalp krizi geçirme riskinin önemli ölçüde arttığını göstermiştir (Hansson et al., 2018). Gürültü maruziyetinin, kardiyovasküler sağlık üzerindeki etkileri stres ve inflamasyon yoluyla açıklanabilir. Mekânsal ve Demografik Faktörler Gürültü maruziyetinin etkileri, mekânsal ve demografik faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebilir. Şehir içindeki gürültü seviyeleri, sosyal ekonomik durum, yaş ve cinsiyet gibi faktörler, bireylerin gürültüye yanıtlarını etkileyebilir (Selander et al., 2009). Özellikle düşük sosyoekonomik statüye sahip bireyler, gürültü kirliliğine daha fazla maruz kalabilir ve bu durum kalp hastalıkları riskini artırabilir. Metodoloji Bu çalışma, mevcut literatürü tarayarak gürültü maruziyeti ve kalp krizi riski arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Çalışmalardan elde edilen bulgular, gürültü maruziyetinin kalp krizi üzerindeki etkilerini belirlemek için analiz edilmiştir. Ayrıca, belirli şehirlerdeki örnek olaylar ve vaka incelemeleri de değerlendirilmiştir. BULGULAR Gürültü Maruziyeti ve Kalp Krizi Riski Araştırmalar, mahalle gürültüsüne maruz kalan bireylerin kalp krizi geçirme riskinin önemli ölçüde arttığını göstermektedir. Özellikle yüksek gürültü seviyelerine maruz kalan kişilerde, kalp krizi riski daha belirgin bir şekilde artmaktadır. Gürültü kirliliği, stres ve hipertansiyon gibi faktörler aracılığıyla bu riski etkileyebilir. Mekânsal ve Demografik Etkiler Gürültü kirliliği, farklı mahallelerde ve sosyal gruplarda farklı etkiler yaratabilir. Özellikle düşük gelirli bölgelerde yaşayan bireyler, yüksek gürültü seviyelerine maruz kalma olasılığı daha yüksektir ve bu durum kalp hastalıkları riskini artırabilir. Yaş, cinsiyet ve sosyoekonomik durum gibi demografik faktörler, bu risklerin şiddetini etkileyebilir. Tartışma Gürültü maruziyeti, kalp krizi riskini artıran önemli bir çevresel faktördür. Stres ve hipertansiyon gibi yollarla kalp sağlığını etkileyebilir. Mekânsal ve demografik faktörler, gürültü kirliliğinin etkilerini belirlemede önemli rol oynamaktadır. Şehir planlaması ve sağlık politikaları, gürültü kirliliğini azaltmaya yönelik stratejiler geliştirmelidir.

Gürültü kirliliği: Sağlığımızı nasıl tehdit ediyor? Haber

Gürültü kirliliği: Sağlığımızı nasıl tehdit ediyor?

Gürültü kirliliği, modern yaşamın en yaygın çevresel sorunlarından biridir. Trafik, inşaat, sanayi tesisleri ve evlerden gelen sesler, günlük hayatımızın her anını etkilemektedir. Bu gürültü kirliliği sadece can sıkıcı olmakla kalmaz, aynı zamanda sağlığımızı da ciddi şekilde tehdit eder. GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİNİN ETKİLERİ: İşitme Kaybı: Gürültüye maruz kalmanın en belirgin etkisi, kalıcı işitme kaybıdır. Özellikle yüksek seslere uzun süre maruz kalmak, kulak hücrelerine zarar vererek işitme kaybına yol açabilir. Bu kayıp geri döndürülemez ve zamanla artabilir. Uyku Bozuklukları: Gürültü, uykuya dalmayı zorlaştırabilir, uyku kalitesini düşürebilir ve uyku apnesi gibi uyku bozukluklarına yol açabilir. Yetersiz ve kalitesiz uyku ise yorgunluk, konsantrasyon eksikliği, baş ağrısı ve sinirlilik gibi birçok sağlık sorununa yol açabilir. Kalp ve Damar Hastalıkları: Gürültü kirliliği, kalp atış hızını ve kan basıncını yükselterek kalp krizi ve felç riskini artırabilir. Özellikle kronik gürültüye maruz kalma, kalp ve damar hastalıklarının gelişme riskini önemli ölçüde artırır. Stres ve Kaygı: Gürültü, stres hormonlarının salgılanmasını tetikleyerek strese ve kaygıya yol açabilir. Bu da baş ağrısı, kas gerginliği, sinirlilik ve depresyon gibi birçok ruhsal ve fiziksel soruna yol açabilir. Bilişsel İşlevlerde Bozulma: Gürültü kirliliği, konsantrasyon ve hafıza gibi bilişsel işlevleri olumsuz etkileyebilir. Özellikle çocuklar, öğrenme ve akademik performansları açısından gürültüye karşı daha hassastır. GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİNE KARŞI NE YAPABİLİRİZ? Gürültü kirliliğinin olumsuz etkilerinden korunmak için hem bireysel hem de toplumsal düzeyde bazı önlemler alınabilir. BİREYSEL ÖNLEMLER: Gürültü seviyesini düşürmek için evde ve iş yerinde ses yalıtımı yaptırın. Müzik dinlerken veya televizyon izlerken ses seviyesini çok yükseltmeyin. Kulaklık kullanırken kulaklarınıza zarar verebilecek ses seviyelerinden kaçının. Gürültülü ortamlarda kulak tıkacı kullanın. Sessiz ortamlarda dinlenmeye ve stresten uzaklaşmaya özen gösterin. TOPLUMSAL ÖNLEMLER: Gürültü kirliliğini kontrol altına almak için yasal düzenlemeler ve standartlar oluşturulmalıdır. Trafikte ve şehirlerde gürültüye neden olan araçların ve faaliyetlerin kontrol edilmesi sağlanmalıdır. Binaların tasarımı ve inşaatı sırasında gürültü yalıtımına dikkat edilmelidir. Gürültü kirliliği ile ilgili farkındalık çalışmaları yapılmalı ve eğitimler verilmelidir. Gürültü kirliliği, herkesin ortak sorunudur. Bu sorunun üstesinden gelmek için hepimiz birlikte hareket etmeliyiz. Bireysel önlemler alarak ve gürültü kirliliğine karşı mücadelede yer alarak hem kendi sağlığımızı hem de çevremizi koruyabiliriz. Unutmayalım ki, sessiz bir dünya, sağlıklı bir yaşam için çok önemlidir.

Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ten gürültü kirliliğine karşı öneri! Haber

Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ten gürültü kirliliğine karşı öneri!

Türkiye'de hızla artan şehirleşme ve sanayileşme, trafik, inşaat faaliyetleri ve kalabalık nüfus gibi birçok faktörün neden olduğu gürültü kirliliği, hayatı olumsuz etkiliyor. Prof. Dr. Mustafa Öztürk, AA muhabirine, kirliliğin en önemli kaynaklarından birinin ulaşım olduğunu söyledi. İstanbul gibi büyükşehirlerde özellikle kentsel dönüşümden dolayı yürütülen inşaat faaliyetlerinin gürültü kirliliği oluşturduğunu, binaların birçoğunda gürültü ve ses yalıtımı yapılmadığını belirten Öztürk, "Bu önemli miktarda gürültü kirliliği oluşturuyor. Eğlence merkezleri de gürültü kirliliğine sebep oluyor. Özellikle yaz aylarında eğlence merkezleri dış mekanlarda eğlenceyi yaptıkları için bu da ciddi gürültü kirliliği oluşturuyor. Ama İstanbul gibi şehirlerde artık eğlence merkezli gürültü minimize edilmiş durumda çünkü bununla ilgili ciddi mücadeleler verildi." dedi. "45 DESİBELİN ÜZERİNDE HİSSETTİĞİMİZ SES SİZİ SİNİRLİ, YORGUN YAPABİLİR" Öztürk, uygun yalıtım olmadığı takdirde en ufak gürültünün bile iç mekanda hissedildiğini belirterek, şöyle devam etti: "45 desibelin üzerinde hissettiğimiz ses, gürültü, sizi yavaş yavaş sinirli, yorgun yapabilir. Özellikle trafiğin, deniz ve kara taşımacılığının yoğun olduğu yerlerde yaşıyorsanız, burada insan sağlığı için çok konforsuz şartlar oluşuyor. Bu sebepten dolayı bizim gibi ülkelerde kesinlikle binaların gürültüyle ilgili yalıtılması lazım. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ilgili yönetmeliği yayımladı. Bu gürültü kirliliği yalıtımı çok kolay ve basit, pratik bir uygulama. Bunu yaparak gürültü kaynaklı kirliliği önleyebilirsiniz. Hatta çocuklarınızın stresli ve asabi olmasını da önleyebilirsiniz." Ulaşım kaynaklı gürültü kirliliğini önleyebilmek için önerilerde bulunan Öztürk, dur-kalk sisteminin minimize edilmesi gerektiğini kaydetti. Öztürk, aşırı hız yapılan yolda ciddi gürültü kirliliği oluştuğunu dile getirerek, şöyle konuştu: "Gürültü kirliliğini önlemek istiyorsak caddelerimizi yeşil koridorlara dönüştürmemiz lazım. Caddelerimizi ağaçlandırmamız, yeşil alanlara dönüştürmemiz, caddelerin kenarındaki bütün alanları sarmaşıklarla donatmamız lazım. Çim aşırı su seven bir bitki ve sesi çok absorbe etmez ama diğer bitkiler, sarmaşık gibi bitkiler ciddi şekilde absorbe eder. Böylece daha az sesin evlere, iş yerlerine, otellere, hastanelere, okullara yayılması sağlanır. Böylece daha konforlu şartlar sağlanmış olur. Sarmaşık gibi suyu sevmeyen, daha sağlıklı ve konforlu, daha az bakım isteyen bitki türlerini, çalıları ve ağaçları dikmek kaydıyla yeşil koridorları oluşturduğunuz zaman şehrinizde gürültü kirliliğini minimize edersiniz. O ağaçlar ve yeşil alanlar sesi emer, binalara ve insanlara gürültüyü ulaştırmaz." Beşiktaş, Üsküdar, Kadıköy gibi meydanlarda desibel değerinin 100'leri bulabildiğini belirten Öztürk, "Konfor şartları ise maksimum 60'tır. Ortalama 45 en konforlu ama 60'a, 55'e kadar izin veriliyor. Hastane, okul gibi yerlerde 45'e izin veriliyor." dedi. Öztürk, fabrikalar için gürültüyü önleyici yapılandırmaya gidilmesi gerektiğine dikkati çekerek, çalışanlar için de gürültüyü filtre edecek kulaklıklar takılmasının şart koşulması gerektiğini kaydetti. Gürültü bariyerlerinin de kullanılması gerektiğini ifade eden Öztürk, "Görülmeyen bir katil dediğimiz, insanları hasta eden gürültü kirliliğine karşı herkes gerekli hassasiyeti ve önlemleri göstermeli. Stresimiz, sinirimiz, artıyor, geceleri uykularımız azalıyor ve uyku azaldığı için daha fazla sinirli oluyoruz. Bu sebepten dolayı verimli çalışmak, ortam sağlamak için gürültüyle ilgili ciddi mücadele etmemiz gerekiyor." değerlendirmesinde bulundu. "SAĞLIKLI BİR UYKU İÇİN 30-35 DESİBELİ GEÇMEMESİ GEREKİYOR" Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Ayça Çiprut da işitmeye zarar veren seslerin gürültü olarak tanımlanabildiğini söyledi. Özellikle büyükşehirlerde gürültüden kaçmanın pek mümkün olmadığını dile getiren Çiprut, hava, kara, deniz ve demir yolu taşıtlarının, acil durum sirenlerinin, kornalar, iş makineleri ve onarım, tamir çalışmalarının, şantiyeler, atölyeler ve imalathanelerdeki seslerin çevresel gürültüye yol açtığını kaydetti. Çiprut, gürültü kirliliğinin işitmeye etkisinin yanında uyku bozukluğuna da yol açtığını belirterek, "Kardiyovasküler sistem problemleri yaratabiliyor, dikkat dağınıklığı, huzursuzluk ve kaygı, endişenin artmasına sebep olabiliyor. İşitme kaybına yol açması için gürültünün miktarı, türü ve maruz kalma süresi çok önemli. Erişkinlerdeki işitme kayıplarının nedenlerinin başında aslında gürültüye bağlı işitme kayıpları geliyor. Özellikle yüksek gürültüde uzun süre çalıştığımız zaman önce geçici işitme kaybı oluyor, sonra kalıcı hale geliyor. Hem iç kulağımıza hem de işitme sinirimize kalıcı hasar verebiliyor." ifadelerini kullandı. Gürültüye maruziyet süresiyle birlikte etkilerinin de arttığını anlatan Çiprut, "Uygun desibel yerine göre değişiyor. Gece bir yatak odasında ölçüm yapıyorsanız sağlıklı uyku için 30-35 desibeli geçmemesi gerekiyor. Günlük bir ofiste çalışıyorsanız, 50-55 desibel arasında olabiliyor. Hastanelerde ve okullarda ise bu düzeyin daha düşük olması gerekiyor." şeklinde konuştu. Çiprut, gürültüye bağlı işitme kayıpların ciddi oranda görüldüğünü vurgulayarak, "Bunlar önlenebilir kayıplar. Gürültüde işitme kaybına uğrayanların oranının, mesleki hastalıklarının yüzde 10'unu oluşturduğunu söyleyebiliriz. Yüksek gürültüde çalışanlar, endüstride, makinelerin yanında çalışanlar, ortamda yüksek şiddette 80-85 desibelin üzerinde gürültü olduğu zaman yüksek risk grubu diyebiliriz." dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.