Bursa'da bir 'Balıkçı Kasabası' Gölyazı
Bursa'dan 42 Kilometre uzaklıkta olan Gölyazı'ya Bursa-İzmir Karayolu'nun 37'inci kilometresinden güneye saptığınızda ulaşabilirsiniz... Efsaneye göre, Marmara Denizi'nin güneyinde bulunan Odryses Çayı, Bandırma'dan denize dökülürmüş. Bugünkü Ulubat Gölü'nün olduğu yerde Apollonia Krallığı, Odryses Çayı'nın bulunduğu yerde de Melde Krallığı kuruluymuş. Melde Kralı, Apollonia kralının kızını oğluna istemiş. Ancak kız, bu izdivaca gönlü olmadığı için prensle evlenmemiş. Apollonia Kralı da kızını korumak için, bir tepe üzerinde saray yaptırarak kızını buraya saklamış. Bunun üzerine çileden çıkan Melde Kralı, oğluna istediği kızı alamamaktan dolayı kırılan onurunu onarmak için intikam alma yoluna gitmiş ve Odryses Çayı'nın yolunu değiştirip Apollonia kentinin bulunduğu topraklara akmasını sağlamış. Böylece tüm Apollonia toprakları sular altında kalırken prensesin bulunduğu sarayın çevresi sularla çevrili birer ada olarak kalmış. İşte efsaneye göre Ulubat Gölü de böyle oluşmuş...
DOKUZ TANE ADA
Türkiye sınırları içinde yer alan ve 134 kilometrekarelik yüzeyiyle orta büyüklükte bir göl olan Ulubat Gölü, ekolojik ve biyolojik zenginlikleri ile dikkat çekiyor. Tektonik kökenli bu gölde, en büyüğü Halilbey Adası olmak üzere toplam 11 ada bulunuyor.
Ekosistem ve Koruma
Ulubat Gölü, besin açısından zengin ve sığ bir göldür. Bu özelliği, gölde yaşayan yüzbinlerce su kuşu için ideal bir yaşam alanı sağlar. Göl, bu ekolojik öneminden dolayı "Su Kuşları Bakımından Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanların Korunması" kapsamında Ramsar Anlaşması'yla koruma altına alınmış önemli sulak alanlardan biridir.
Kuş Popülasyonu ve Göçmen Türler
Ulubat Gölü, çeşitli kuş türlerinin beslenme ve üreme alanı olarak hizmet verir. Göl çevresi, birçok göçmen kuş için önemli bir geçiş bölgesi olmasının yanı sıra, üreyen kuş türleri açısından da geniş bir yelpazeye sahiptir. Göldeki kuş türleri arasında küçük karabatak, kaşıkçı, alaca balıkçıl, küçük akbalıkçıl, mahmuzlu kızkuşu, erguvani balıkçıl, saz delicesi ve bataklık kırlangıcı gibi türler öne çıkar.
Kış aylarında ise gölde, tepeli pelikan, elmabaş patka, tepeli patka, çamurcun, kılkuyruk ve gri balıkçıl gibi göçmen kuş türleri konaklar. Bu türler, gölün ekosistemine katkıda bulunurken, gölün uluslararası öneme sahip bir sulak alan olmasını da destekler.
NASİBİ GÖLDE ARAMAK
Her sabah gün doğumuyla birlikte balığa çıkan Gölyazı sakinleri, ekmeğini sudan çıkarır... Neredeyse bütün yarım adayı çevreleyen karaya çekilmiş sıra sıra dizili kayıklar, sabahın ilk ışıklarıyla gölün verimli sularına açılırlar tek tek... Biraz sabır, biraz da maharet isteyen bu iş, günün ilerleyen saatlerine dek sürer... Kayıkta geçen dingin bir bekleyiş, ağ toplamaya sıra geldiğinde yerini tatlı bir telaşa bırakır... Az ya da çok hepsi nasip... Nasibini gölde arayan Gölyazılılar ağlarına takılan balıklarla çorbasını kaynatır, evini geçindirir...
MEZATTA HEYECAN BİR BAŞKA
Gölyazı'yı Gölyazı yapan yerlerden biri de açık alanda gerçekleştirilen balık mezatıdır. Avdan dönen balıkçılar, ağlardan leğenlere boşalttıkları yüzlerce balıkla her gün sabah saat 11.00 'de mezata koşar. Bazıları henüz canlı olan balıkların zıplamaları adeta hayat verir mezata... Balıkçıların sabır ve emeğinin karşılığı yarım saat içinde sonuçlanır bu pazarda... Yaşanan heyecan ve ambiyans ise görülmeye değerdir. Mezat sonrasında ertesi gün için hazırlıklar başlar artık; ağlar onarılır, düğümler açılır, kayık motoru gözden geçirilir. Ve sonrasında işler bittiğinde, balıkçılar için kasabanın meydanındaki çınar ağaçları altında demli bir çay içme vakti gelmiştir artık.
AĞLAYAN ÇINAR
Yarımadaya girer girmez kasabanın meydanı çıkar karşınıza. Meydandaki asırlık çınar ağaçları da kasabalı gibi misafirperverdir. Bu çınarların en önemlisi ise 'Ağlayan Çınar'dır. 740 yaşındaki ağaç, "anıt - ağaç" olarak özel koruma altında. Haftanın bazı günlerinde gövdesinden akan kırmızıya yakın sıvı, ağacın 'Ağlayan Çınar' adını almasının nedenini de açıklıyor.
APOLYONT KALINTILARI
M.Ö 5. yüzyıla kadar uzanıyor Gölyazı'nın tarihi. Uzun bir süre Bergama Krallığı hakimiyetinde kalan antik kent Apolyont, Roma devrinde Edremit'e (Adramytterion) bağlanmış. M.S. 3. yüzyıldaki savaşlarla tahrip olan antik kent, Hıristiyanlığın yayılmasıyla birlikte yeniden bölgesel bir önem kazanmış. 14. yüzyılda Osmanlı egemenliğine katılan Gölyazı (Apolyont), bugünkü sınırları olan yarımada üzerinde yerleşmiştir.
Antik kentin bazı kalıntıları yüzeyde görülmekle birlikte buluntuların önemli bir kısmı Bursa Arkeoloji Müzesi'nde sergileniyor. Ulubat Gölü'ndeki adalardan biri olan Kız Adası'nda duvar kalıntıları görülebilen Apollon Tapınağı bulunuyor. Gölyazı'nın girişinde yer alan bir başka tarihi eser ise 19. Yüzyılda inşa edilen Hagios Georgios Rum Kilisesi'dir.
Gölyazı'yı gezip yaşamak için yarım gün yeterli aslında... Ancak burada günün doğuşu ve batışına şahit olmak, balıkçıların sabahın erken saatlerinde başlayan serüvenine tanıklık etmek yani Gölyazı'yı anlamak için biraz daha zaman ayırmak gerekiyor...