Hava Durumu

#Enfeksiyon

Bursa Hayat Gazetesi - Enfeksiyon haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Enfeksiyon haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Elde mantar neden olur? Haber

Elde mantar neden olur?

Sonbahar mevsiminin gelmesiyle birlikte, dermatologlar elde mantar enfeksiyonlarının artan vakalarına dikkat çekiyor. Sıcak ve nemli hava koşulları, bu tür enfeksiyonların yayılmasında önemli bir rol oynarken, bireylerin kişisel hijyen alışkanlıklarının da bu durumu etkilediği belirtiliyor. MANTAR ENFEKSİYONLARI NEDEN OLUŞUR? Elde mantar oluşumunun pek çok nedeni vardır. Sıcak ve nemli ortamlar, mantarların hızla büyümesi için ideal koşullar sunar. Özellikle terleme dönemlerinde ellerin sürekli ıslak kalması, mantar sporlarının üremesi için uygun bir zemin hazırlar. Dermatologlar, yaz ve sonbahar aylarında bu tür enfeksiyonların yaygınlaştığını vurguluyor. Zayıf bağışıklık sistemi de mantar enfeksiyonlarının gelişimini artıran önemli bir faktördür. Bağışıklık sistemi zayıf olan bireyler, stres, yetersiz beslenme veya kronik hastalıklar nedeniyle mantar enfeksiyonlarına daha yatkın hale gelir. Uzmanlar, "Bağışıklık sisteminizi güçlü tutmak, enfeksiyonlardan korunmanın en iyi yoludur," şeklinde uyarıda bulunuyor. Ayrıca, ciltteki yaralar ve tahrişler de mantarların girmesi için bir giriş noktası oluşturur. Kesikler, yanıklar veya diğer cilt sorunları, mantarların kolayca enfeksiyon oluşturmasına zemin hazırlar. Bu nedenle, cilt yaralarına dikkat etmek ve gerektiğinde tedavi etmek büyük önem taşır. BELİRTİLER VE TEŞHİS Elde mantar enfeksiyonlarının belirtileri genellikle şunlardır: Kızarıklık ve kaşıntı Soyulma veya pul pul dökülme Şişlik Aşırı nemlenme veya kuru bölgeler Bu belirtiler görüldüğünde, sağlık profesyonellerine başvurmak önerilir. Dermatologlar, enfeksiyonun doğru teşhisi ve tedavisi için gerekli muayeneyi yaparak uygun ilaç tedavisini belirleyebilirler. ÖNLEME YÖNTEMLERİ Elde mantar oluşumunu önlemek için atılacak basit adımlar, enfeksiyon riskini azaltabilir: Hijyen: Ellerinizin düzenli olarak sabunla yıkanması ve iyi kurulanması, mantar enfeksiyonlarının önlenmesinde kritik bir adımdır. Terleme sonrası ellerinizi sık sık yıkamak önemlidir. Hava Alabilen Giysiler: Sıkı ve sentetik kumaşlardan kaçınılmalı, doğal kumaşlardan yapılmış kıyafetler tercih edilmelidir. Bu, terin buharlaşmasına yardımcı olur ve cildin daha sağlıklı kalmasını sağlar. Kişisel Eşyaların Paylaşımından Kaçınma: Havlu, eldiven ve diğer kişisel eşyaların başkalarıyla paylaşılmaması, mantar sporlarının geçişini engelleyebilir. Diyabet Yönetimi: Diyabet hastalarının kan şekeri seviyelerini düzenli olarak kontrol etmeleri ve sağlık uzmanlarının önerilerine uymaları, mantar enfeksiyonlarına karşı koruma sağlar. Cilt Bakımı: Ciltteki yaralara dikkat edilmeli ve gerekli tedavi uygulandığında hızla müdahale edilmelidir.

Üst solunum yolu enfeksiyonlarında artış! Haber

Üst solunum yolu enfeksiyonlarında artış!

Prof. Dr. Memişoğlu, üst solunum yolu enfeksiyonlarında son dönemde yaşanan artışa ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu. Salgın konusunun, Kovid-19'dan sonra toplumun daha çok hassasiyet gösterdiği bir durum olduğunu ifade eden Memişoğlu, normal şartlarda özellikle kasım, aralık, ocak ve şubat aylarında üst solunum yolu enfeksiyonu olarak adlandırılan nezle, grip ve anjin gibi hastalıkların arttığı bir dönem yaşandığını anlattı. Soğuk havalarda üşütme ve soğuk algınlıklarının fazlalaştığını vurgulayan Memişoğlu, "Bu dönemde de var. Özellikle son birkaç haftadır yoğunluğumuz doğal olarak var. Geçmişte de vardı, şimdi de var. Bu daha çok influenza dediğimiz grip virüsü ağırlıklı. Ama diğer virüslerin de olduğu üst solunum yolu enfeksiyonunun fazlalaştığı bir dönemi yaşıyoruz." diye konuştu. "BUNUN DA ÜSTESİNDEN GELECEĞİZ, GELİYORUZ DA" Memişoğlu, bu üst solunum yolu enfeksiyonlarının genç, sağlıklı insanlarda çok fazla tahribata veya kalıcı hasara sebebiyet vermediğini, ancak özellikle yaşlılarda veya yan hastalığı, böbrek yetmezliği, şekeri ve kilosu olanlarda riskli hale geldiğini söyledi. Özellikle kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) olanlarda yoğun bakım veya birebir destek tedavisine ihtiyaç olabildiğini belirten Memişoğlu, "İstanbul'da tabii bir yoğunluk yaşıyoruz doğal olarak. Ama biz altyapımız olarak da hekimlerimiz olarak da Kovid'deki sağlık sisteminin ne kadar kuvvetli olduğunun ispatını yaptığımız gibi bunun da üstesinden geleceğiz, geliyoruz da." diye konuştu. Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, bütün ekiplerin alarmda olduğunu, tüm başhekimler, kamu hastane başkanlıkları, acil hizmetler ve halk sağlığı başkanlıkları dahil bu hastalıklarla mücadele ettiklerini aktardı. "GEÇMİŞTEKİ YAŞADIĞIMIZ SALGINLARDAN FARKLI BİR SALGIN SEYRİNİ ŞU ANDA GÖRMÜYORUZ" Memişoğlu, bir hastane yoğun bakımı dolduğunda hem özel sektör hem kamu hem de üniversite hastaneleri olmak üzere bütün yapıyı kullandıklarına işaret ederek şöyle konuştu: "Bu yoğunluğun birkaç hafta daha devam edeceğini öngörüyoruz. Ama artık şubattan, belki ortasından itibaren azalacağını tahmin ediyoruz. Milletimiz panik olmasın ama tedbirli olsun. Korkarak değil, önlem almak ve kendimizi korumak bununla en iyi mücadele yöntemi. Onun için insanlara kendilerini kırgın hissettikleri zaman, çocukları kırgın hissettiği zaman özellikle evde durmalarını, kalabalık ortamlara girmemelerini, sadece kendi sağlıklarını değil etraflarındaki insanların sağlığını da düşünerek gerekli zamanda maske kullanmasını veya zorunlu olmadıkça kalabalık ortamlara çıkmamasını öneriyoruz." İstanbul'un toplu ulaşım gibi alanlarda çok temas olan bir şehir olduğunu dile getiren Memişoğlu, "Onun için yoğunluğa göre insanlar kendilerini mümkünse koruyacaklar. Ama şunu bilsinler ki hem altyapımız hem insan gücümüz olarak Türkiye sağlık sistemi, her şeyin üstesinden geldiği gibi bunun da üstesinden gelir. Bazen bazı tevatürler var, 'ölüm oranları' vesaire ama bizim geçmişteki yaşadığımız salgınlardan farklı bir salgın seyrini şu anda görmüyoruz. İnşallah da böyle değişik bir seyir seyretmez." değerlendirmesinde bulundu. "DAHA ÇOK NEFES DARLIĞIYLA BAŞVURULUYOR" Halen yoğun bakımda tedavi görenlerin yaşlı veya böbrek, şeker, KOAH gibi yan hastalığı veya kilosu bulunan hastalar olduğunu ifade eden Memişoğlu, "Daha çok göğüs hastalıklarıyla, üst solunum yolu enfeksiyonuyla alakalı, nefes darlığıyla başvuruluyor. 2-3 yaşın altındaki çocuklarla 50 veya 60 yaş üzerindeki hastalarımız daha hassasiyetle bakılıp, daha kontrollü olarak hastanelerimizde tutuluyor." bilgisini verdi. Prof. Dr. Memişoğlu, özellikle yaşlı hastalara seslenerek, mümkün olduğunca kalabalık ortamlara girmemelerini tavsiye etti. Virüs veya bakterilerin nefes, hapşırma ya da temas yoluyla bulaştığını hatırlatan Memişoğlu, bu nedenle sağlıklı beslenilmesi, hareket edilmesi, mümkün olduğunca temiz hava alınması önerisinde bulundu. Memişoğlu, nefes darlığı, yüksek ateş ve aşırı halsizlik durumlarında ise acillere, polikliniklere ve aile hekimliklerine başvurulabileceğini sözlerine ekledi.

Tüm dünya için çok ciddi küresel bir sağlık tehdidi Haber

Tüm dünya için çok ciddi küresel bir sağlık tehdidi

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Akılcı İlaç Kullanımı Dairesi Başkanı Mesil Aksoy, MKE AŞ Sosyal Tesisleri Toplantı Salonu'nda düzenlenen programın açılışında antibiyotiklerin bakterileri öldüren ve üremesini durduran ilaçlar olduğunu söyledi. Bakterilerin doğru şekilde kullanılmadığında antibiyotiklere karşı direnç geliştirerek hayatta kalmayı öğrendiklerini anlatan Aksoy, "Antimikrobiyal direnç, tüm dünya için çok ciddi küresel bir sağlık tehdidi halini almış durumda. Her bireyin kendisi için alması gereken sorumluluk var ve bu sorumluluk bilincinde hareket etmesi gerekir. Bugün bunları hatırlayalım, sorularınızı kıymetli hocalarımız cevaplasınlar istedik." diye konuştu. Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ateş Kara da viral enfeksiyonlar sırasında antibiyotik kullanmanın faydasının olmadığını söyledi. Ailelerin her şeyin çabucak hallolmasını istediklerini belirten Kara, "Ne yazık ki tıpta, sağlıkta böyle kolay olmuyor. O nedenle doktora 'Antibiyotik, gerçekten gerekiyor mu?' sorusunu sormamız gerekiyor. Gereksiz kullandığımız antibiyotiklerin bizim için faydadan ziyade bir miktar zarar verme ihtimali var." dedi. "GEÇ VE UZAMIŞ KOVİD DEDİĞİMİZ BİR TABLO VAR" Kara, Kovid-19'un daha önce tanımadıkları bir virüs olduğunu dile getirdi. Salgının aniden başladığını ve bazı şeyleri daha sonra öğrendiklerini anlatan Kara, şunları söyledi: "Geç ve uzamış Kovid dediğimiz bir tablo var. Hastalığı geçirenlerin bir kısmında özellikle dikkat toplama ve hatırlamayla ilgili bazı sıkıntılar olabiliyor. Bazı kişilerde de çabuk yorulma görülebiliyor. Bunların büyük bir kısmı 6 ay ila 1 yıl içerisinde düzeliyor ama bir kısmı biraz daha uzayabiliyor. Bu kısımları daha yeni öğreniyoruz. O nedenle aşılar bu bakımdan çok önemli. Aşı olanlarda böyle bir ihtimalin olma olasılığı çok azalıyor. Ne yazık ki aşı olup hastalığı geçirenlerde de olabiliyor. Tek bildiğimiz, aşı olunmadıysa hastalığı çok ağır geçirip belki yaşamını kaybetme riski vardı." Etkinlikte İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Pediatrik İnfeksiyon Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayper Somer ile İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Çocuk İmmünolojisi ve Allerji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeynep Ülker Tamay da katılımcıların sorularını yanıtladı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.