#Biyoçeşitlilik

Bursa Hayat Gazetesi - Biyoçeşitlilik haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Biyoçeşitlilik haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Okyanuslardaki seslerin ekolojik rolleri Haber

Okyanuslardaki seslerin ekolojik rolleri

Okyanuslarda biyoakustik sesler, genellikle balıklar, deniz memelileri (balinalar, yunuslar), kabuklular ve diğer deniz organizmaları tarafından üretilir. Bu sesler geniş frekans aralıklarında olabilir ve su altında yayılma özellikleri bakımından farklılık gösterebilir. Eş Bulma ve Üreme Davranışları: Bazı balinalar ve yunuslar, üreme mevsiminde kompleks şarkılar veya düzenli tıklamalar kullanarak eş bulur ve çiftleşirler. Avlanma ve Beslenme: Balinalar ve yunuslar avlanırken sesler kullanarak avlarını bulur ve sürü halinde avlanma stratejileri geliştirirler. Sürü Hareketleri ve Koruma: Balina grupları, iletişim kurarak tehlikelerden kaçınır, göç rotalarını belirler ve sürü halinde davranışlarını koordine eder. İnsan Etkinliklerinin Biyoakustik Ekosistemlere Etkileri Denizcilik ve Gemi Trafik: Yoğun gemi trafiği, deniz canlılarının doğal seslerini maskeleyebilir ve iletişimlerini bozabilir. Bu durum özellikle balinalar ve yunuslar için navigasyon ve avlanma sırasında sorunlara yol açabilir. Deniz Madenciliği ve Ses Kirliliği: Deniz madenciliği faaliyetleri, okyanus tabanında yüksek şiddetli ses dalgaları yaratabilir ve deniz yaşamını olumsuz yönde etkileyebilir. Kıyı Yapılaşması ve İnşaat Çalışmaları: Kıyı yapılaşması ve inşaat çalışmaları, su altında gürültü ve titreşim yaratarak deniz canlıları üzerinde stres ve zararlı etkilere neden olabilir. Koruma Çabaları ve Gelecek Perspektifi Biyoakustik Araştırmaları ve İzleme: Deniz canlılarının seslerini inceleyerek, biyoakustik ekosistemlerin işleyişini daha iyi anlamak ve koruma stratejileri geliştirmek önemlidir. Yasal Düzenlemeler ve Koruma Alanları: Uluslararası anlaşmalar ve yerel düzenlemeler, biyoakustik ekosistemlerin korunması için kritik öneme sahiptir. Bilinçlendirme ve Eğitim: Toplumların, deniz canlılarının seslerinin önemini ve korunmasını anlaması, biyoakustik ekosistemlerin sürdürülebilirliği için hayati öneme sahiptir. Okyanuslardaki biyoakustik ekosistemler, deniz canlıları arasında iletişim ve davranışların temelini oluşturur. Bu seslerin ekolojik rollerini anlamak ve insan etkinliklerinin bu sistemlere etkilerini yönetmek, gelecekteki deniz yaşamı koruma çabaları için önemlidir. Biyoakustik araştırmaların ve koruma çabalarının desteklenmesi, okyanusların sağlıklı ve dengeli kalmasına yardımcı olabilir.

Doç. Dr. Cem Dalyan en büyük problem olarak açıkladı: Biyoçeşitlilik kaybına yol açıyor Haber

Doç. Dr. Cem Dalyan en büyük problem olarak açıkladı: Biyoçeşitlilik kaybına yol açıyor

İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cem Dalyan, denizlerde biyoçeşitlilik kaybının en büyük problem olduğuna dikkat çekti. Doç. Dr. Dalyan, küresel ısınmanın etkisiyle denizlerde biyoçeşitlilik yönünden yaşanan sorunlara ilişkin 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, denizlerin hoyrat şekilde kullanıldığını, bu konuda biraz daha dikkatli olunması ve çaba gösterilmesi gerektiğini bildirdi. Denizlerin, güney kıyılardan başlayarak çok fazla ve çok çeşitli sorunları olduğunu ifade eden Dalyan, "Genel olarak biyoçeşitlilik kaybı en büyük problemimiz. Biyoçeşitlilik kaybı derken özellikle güney kıyılarımızdan, yoğunlukla Süveyş Kanalı'ndan gelen birçok canlı bulunuyor. Bunlar tür sayısında bir artışa neden oluyor ancak Akdeniz'in biyoçeşitliliği üzerinde çok daha büyük kayıplara neden oluyor." değerlendimesinde bulundu. Dünyanın birçok yerinde deniz suyu sıcaklığının arttığını, Akdeniz'de de bu artışın söz konusu olduğunu belirten Dalyan, sözlerine şöyle devam etti: "Daha güneyden gelen canlılar olduklarından avantaj sağlayarak burada daha başarılı popülasyonlar oluşturabiliyorlar. Yerli türler üzerinde ciddi baskıları var bu türlerin. Bu türler özellikle güney kıyılarımızı ve Ege Denizi'nin güneyini tehdit eden türler. Burada oluşmuş hem kültürel yapıyı hem balıkçılık sektörünü, turizmi, soframıza gelen gıdayı değiştirecek nitelikte etkiler yaratıyorlar. Örneğin lokum balığı denen ya da bölgede gümüş balığı diye adlandırılan bir tür var. Gümüş aslında bizim yerli türümüze verilen isimdi ama 1950'lerden beri bu türün hakimiyetiyle kendi yerli ıskarmoz, gümüş ya da lokum balığı dediğimiz türü kaybettik, yerinde Kızıldeniz göçmeni olan lokum balığı bulunuyor. Bu, besin zincirinde de önemli etkilere neden oluyor. Ekosistemde besin zinciri ya da besin ağı değiştiği zaman daha büyük sorunlara yol açıyor. Gelen balıklardan iki tür var ki çarpan, çırpan ya da sokar balıkları dediğimiz balıklar tamamıyla denizdeki yosun ve bitkilerle besleniyor, güney kıyılarımızda neredeyse yosun bırakmadılar. Dolayısıyla besin zincirindeki herhangi bir halkada oluşacak bu büyüklükteki bir etki bütün denizin değişmesine sebep oluyor. Özellikle son 50 yıldır güney kıyılarımızda her şeyin değiştiğinden bahsedebiliriz." Denize bırakılan atıklar, sıcaklıkla birleşince kirliliğin daha büyük problemlere yol açmaya başladığını anlatan Dalyan, "Güney kıyılarımızda bir çok yeri kaybetme tehlikesi altında olduğumuzu söyleyebilirim. Dünyada 20 sene önce yapılmış modellerde beklenen sıcaklığın geleceği durumla ilgili değerlere şu an varmış durumdayız. Bu bir çığ gibi büyüyor. Bundan 30-40 sene sonrasını planladığımız değerlere büyük ihtimalle 10 sene içinde ulaşacağız ve ciddi önlemler almazsak, bu konuyla ilgilenmezsek denizlerimiz çok ciddi tehdit altında." diye konuştu. "BİR TÜRÜN KIYAMETİ GERÇEKLEŞTİ AKDENİZ'DE" Doç. Dr. Dalyan, Akdeniz'in en büyük çift kabuklusu olarak bilinen, deniz suyundaki atıkları süzerek filtreleyen pinaların 2018 yılında oluşmaya başlayan bir etkiyle, kısa süre içinde Akdeniz'de yok olduğunu, geriye kalan pinaların ise sadece Marmara Denizi'nde yaşadığını belirtti. Akdeniz'in birkaç yerinde çok küçük popülasyonlara rastlandığını anlatan Dalyan, "Bir türün kıyameti gerçekleşti Akdeniz'de. Kıyamet, insan türünün ortadan yok olmasıysa, Akdeniz'de de pina türü yok oldu. Sindirim sistemlerinde yaşayan tek hücreli canlı neden oldu bu ölüme. Sıcaklıkla tetiklendiği söyleniyor. Her zaman sindirim sisteminde yaşayan bu tek hücrelinin, sıcaklıkla birlikte daha fazla aktif olduğu, pinaların Akdeniz'de tamamının yok olduğu söyleniyor." ifadesini kullandı. Dalyan, "Denizlerdeki ısınma büyük problem. Bu konuda hem ulusal stratejiler geliştirmeli hem uluslararası stratejilere katılım sağlamalıyız." dedi. İstilacı yabancı türleri takip etmek için İskenderun-Mersin arasında çalıştıklarını, hem besin zincirindeki yerlerini hem balıkçılığa etkilerini hem de ekosistem bütçesinde yarattıkları kaybı hesaplamaya çalıştıklarını belirten Dalyan, "Son 100 senedeki değişimden önceki Akdeniz'i çalışmak için Kuzey Ege'ye ağırlık vermiş durumdayız. Kuzey Ege yapısı gereği belki de Doğu Akdeniz'in en doğal hali diyebiliriz. Bir de Kuzey Ege'de koruma çalışmaları, biyoçeşitliliği, balığı ve balıkçılığı takip etmeye çalışıyoruz." diye konuştu.

Küçük bir değişim büyük fark yaratır: Biyoçeşitliliği korumak için neler yapabiliriz? Haber

Küçük bir değişim büyük fark yaratır: Biyoçeşitliliği korumak için neler yapabiliriz?

Biyoçeşitlilik, gezegenimizdeki tüm canlı yaşam biçimlerinin çeşitliliğini ve birbiriyle olan karmaşık ilişkilerini ifade eder. Bu çeşitlilik, sağlıklı ekosistemlerin ve yaşamın devamlılığı için hayati önem taşır. Ne yazık ki, insan faaliyetleri, biyoçeşitliliği alarm verici bir hızda yok etmektedir.  BİYOÇEŞİTLİLİK KAYBININ SONUÇLARI: Nesli tükenen türler: Her yıl yüzlerce tür yok oluyor ve bu sayı her geçen gün artıyor. Ekosistemlerde bozulma: Ormanlar yok ediliyor, su kaynakları kirleniyor ve denizler asitleşiyor. İklim değişikliği: Biyoçeşitlilik kaybı, iklim değişikliğini hızlandıran ve sonuçlarını ağırlaştıran bir faktördür. Gıda güvenliği: Biyolojik çeşitlilik, tarım ve gıda üretimi için gerekli olan tozlaşma ve toprak verimliliği gibi birçok önemli hizmeti sağlar. Bu hizmetlerin kaybı gıda güvenliğini tehdit edebilir. Ekonomik kayıplar: Biyoçeşitlilik, turizm ve ilaç geliştirme gibi birçok sektör için de önemli bir kaynaktır. Biyoçeşitlilik kaybı, bu sektörlerde de büyük ekonomik kayıplara yol açabilir. PEKİ, BİYOÇEŞİTLİLİĞİ KORUMAK İÇİN NELER YAPABİLİRİZ? Bireysel olarak: Plastik kullanımını azaltın: Tek kullanımlık plastik ürünlerden kaçının ve yeniden kullanılabilir ürünler tercih edin. Su tasarrufu yapın: Duş sürenizi kısaltın, muslukları açık bırakmaktan kaçının ve sulamada yağmur suyunu kullanın. Enerji tasarrufu yapın: Işıkları kapatın, elektronik cihazları fişten çekin ve enerji tasarruflu ürünler kullanın. Yerel ürünler satın alın: Yerel çiftçilerden ve üreticilerden alışveriş yapmak, gıda sisteminin sürdürülebilirliğini destekler. Geri dönüşüm ve kompost yapın: Atıklarınızı geri dönüştürün ve yiyecek atıklarınızı kompost yaparak gübreye dönüştürün. Doğada sorumlu davranın: Kamp yaparken veya doğada yürüyüş yaparken çevreyi kirletmemeye ve doğal habitatı korumaya özen gösterin. Toplumsal olarak: Çevresel farkındalığı artırın: Ailenizle, arkadaşlarınızla ve çevrenizle biyoçeşitlilik hakkında konuşun ve farkındalığı artırmaya yardımcı olun. Çevresel aktivizme katılın: Çevre koruma gruplarına katılarak veya çevresel kampanyalara destek olarak sesinizi duyurabilirsiniz. Sürdürülebilir politikaları savunun: Seçilmiş temsilcilerinizden biyoçeşitliliği korumaya yönelik politikaları desteklemelerini isteyin. Biyoçeşitlilik araştırmalarına ve koruma çalışmalarına bağışta bulunun: Bilimsel araştırmalar ve koruma çalışmaları, biyoçeşitliliği korumak için çok önemlidir. Her küçük değişim, biyoçeşitliliği korumaya katkıda bulunur.

Avrupa'nın en büyüğü! Biyoçeşitlilik kayıt altına alındı Haber

Avrupa'nın en büyüğü! Biyoçeşitlilik kayıt altına alındı

Kocaeli Büyükşehir Belediyesince Kartepe ilçesinde yaklaşık 2 bin dönümlük alana kurulan Ormanya'da "Tür Say" etkinliği gerçekleştirildi. Etkinlikte, bulunulan bölgenin flora ve faunası oluşturan tüm canlılar (ağaçlar, çiçekler, mantarlar, böcekler, kuşlar, memeliler vb.) cep telefonlarına yüklenen "inaturalist" adlı uygulamaya çekilen fotoğraflarla tür tanımı yapılarak gerçekleştirildi. Alanında uzman eğitmenler ve doğa rehberleri eşliğinde gerçekleştirilen etkinliğe katılanlar dürbün, böcek gözlem kutuları veya büyüteçleri ve telefonlarını kullandı. 200 doğasever ile gerçekleştirilen etkinlik boyunca, 206 farklı tür kayıt alınarak 500’e yakın gözlem gerçekleştirildi. Etkinlik, "böcek doktoru" olarak bilinen İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Fatih Dikmen, Dr. Hüseyin Cahit Doğan, Ormanya Yaban Hayat Biyoloğu Sibel Öztürk, Yaban Hayat Fotoğrafçısı Ümit Malkoçoğlu ve Doğa Rehberi Ayşe Alioğlu eşliğinde gerçekleştirildi. İspinoz, sıvacı, büyük baştankara, sarı asma, kızıl gerdan, benekli sinekkapan, şahin, karatavuk, öterardıç, çıvgın gibi önemli kuş türleri kayda geçirilirken; uğur böceği, düz sırtlı kırkayak, tahta biti, bombus arısı ve atalanta kelebeği gibi çeşitli eklembacaklılar da Ormanya'da gözlemlenen türler arasına eklendi. Dr. Hüseyin Cahit Doğan eşliğinde flora gözlemine çıkan katılımcılar; mercurialis annua (sultan otu), polygonum aviculare (kadımalak), salvia forskaehlei (dolmayaprağı), phytolacca americana (şekerciboyası), erigeron bonariensis (çakalotu), sivri salep (anacamptis pyramidalis) gibi çeşitli bitkileri gözlemleyip, kayıt altına aldı.

Onları daha çok etkiledi! Dünyanın geleceği için risk taşıyor Haber

Onları daha çok etkiledi! Dünyanın geleceği için risk taşıyor

Denizlerde yaşanan biyoçeşitlilik kaybının, karada görülenden daha yoğun yaşandığı açıklanırken, Doğu Akdeniz’de yaşanan deniz suyu sıcaklığı değişiminin denizlerdeki biyoçeşitliliği doğrudan etkilediğini belirten Akdeniz Koruma Derneği, Dünya Biyoçeşitlilik Günü’nde deniz suyu sıcaklığında yaşanan değişiminin biyoçeşitliliğe olan etkisine dikkat çekti. 2012 yılından beri Türkiye’nin Güney Ege kıyılarında denizel ekosistemlerin izlenmesi ve korunması için çalışmalar yürüten Akdeniz Koruma Derneği, izleme çalışmaları arasında yer alan ve Türkiye’nin Güney Ege kıyılarında farklı noktalara yerleştirdikleri izleme istasyonlarıyla deniz suyu sıcaklığını anlık olarak ölçüp kaydederek yaşanan değişimi takip ediyor. 2015 yılından bu yana Gökova Körfezi’nde, 2020 yılı itibarıyla ise Fethiye-Göcek, Kaş-Kekova ve Datça-Bozburun deniz koruma alanlarında yüzeyden 40 metre derinliğe kadar her 5 metrede bir yerleştirilmiş olan sıcaklık ölçerlerle, deniz suyu sıcaklıkları günbegün anlık olarak kaydedilirken, çalışmalardan elde ettiği çıktıları kamuoyu ile paylaşıyor. Bu izleme çalışmaları, deniz suyu sıcaklığındaki mevsimsel ve yıllık değişimleri, iklim ve insan faaliyetleri gibi faktörlerin etkilerini anlamak için büyük önem taşıyor. Deniz suyu sıcaklığında yaşanan değişimler birçok canlı türünü ve içerisinde yaşadıkları habitatları olumsuz etkiliyor. "DENİZLERDE YAŞAM SU SICAKLIĞINA BAĞLIDIR" Akdeniz Koruma Derneği’nin Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kızılkaya çalışmalarından elde verilen sonuçlar hakkında yaptığı değerlendirmede, "Çalışmalarımızdan elde ettiğimiz verilere göre özellikle 2022 ve 2023 yılları arasında gözlenen fark şimdiye kadar elde edilen en çarpıcı rakamlardır. 2022 yılında yaklaşık 25 metrede bulunan termoklin seviyesinin 2023 yılında bariz bir şekilde 30 metrenin altına inmiş olduğu görülmektedir. 27 derece ila 29 derece arası sıcaklıklar 2023 yılının Ağustos ve Eylül aylarında 30 metre derinliğe kadar etkisini göstermiş, özellikle 2023 Ekim ayının tamamında 40 metre derinliğe kadar 26 derece sıcaklık gözlenmiştir. Bir önceki seneye kıyasla 2023 Ekim su sıcaklıklarının 3-4 derece kadar artmış olduğu net olarak anlaşılmaktadır. Bu artış, istilacı ve yabancı balıklar ile omurgasız türlerin derin sularda da etkisini artırabileceği gibi Akdeniz’e özgü sünger ve koralin türlerinin ciddi bir sıcaklık stresine maruz kalması anlamına gelmektedir. Antalya Kaş’a baktığımızda ise Gökova’ya kıyasla en yüksek su sıcaklıklarının 2021 yılında kaydedildiğini, Ağustos ve Eylül 2021 aylarında 29 derece su sıcaklığının neredeyse 40 metre derinliğe kadar indiğini görüyoruz" dedi. "ALG POPÜLASYONLARI AZALDI" Denizlerde görülen ısı dalgalarının sonuçlarına dikkat çeken Kızılkaya, "Bu ısı dalgalarının sucul ekosistemlerin birincil üreticileri olan alglerin üremeleri başta olmak üzere fizyolojilerini olumsuz etkilemesinin yanında, hem deniz suyu sıcaklıklarında, hem de ani ısı dalgalarının sıklığında görülen artış, son yıllarda alg popülasyonlarında azalmalara neden oluyor. Birçok tür için beslenme, barınma, saklanma ve üreme ortamı oluşturan alglerin azalışı dolaylı olarak habitat oluşturduğu tüm canlıları olumsuz yönde etkilediği, birçok balık türünün üreme ve göç dönemlerini de değiştirdi" dedi. DEĞİŞEN SU SICAKLIĞI BİRÇOK YABANCI VE İSTİLACI TÜRE DAVET ÇIKARIYOR Denizlerde yaşanan ısınmanın, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu kökenli yabancı ve istilacı türlerin kıyılarda yaşam alanı bulmasına sebep olduğu belirtilen açıklamada, Süveyş Kanalı'nın açılması ve insan faaliyetleriyle kıyılarda görülmeye başlanan birçok tropik türün, ısınan sularda kolayca yaşama ve üreme alanı bulduğu aktarıldı. AKD Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kızılkaya, biyoçeşitlilikte yaşanan bu hızlı kaybın reçetesinin ise daha fazla deniz koruma alanlarının belirlenmesi, yıkıcı ve aşırı insan faaliyetlerinin yönetilmesi olduğuna işaret etti.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.