#Arıcılık

Bursa Hayat Gazetesi - Arıcılık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Arıcılık haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Küresel ısınma arıcıları vurdu! Rekolte yarı yarıya düştü Haber

Küresel ısınma arıcıları vurdu! Rekolte yarı yarıya düştü

Küresel ısınmanın oluşturmuş olduğu iklim değişikliği günümüzde ekstrem meteorolojik olaylar yaşanmasına sebep oluyor. Aşırı sıcaklar, toz taşınımı, ani yağışlar, gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı gibi birçok meteorolojik olay, en çokta arı ve arıcıları etkiledi. Ağustosta olması gereken bal sağımı aşırı sıcaklardan ve mevsim kaymalarından dolayı bu yıl temmuz ortalarında başlarken buda rekolteyi büyük ölçüde vurdu. Elazığ’da bin 200 aktif arıcı 100 bin kovanda yılda bin ton bal rekoltesi elde ederken, bu yıl yüzde 50 düşüş ile 500 tona geriledi. Hasat zamanının ağustosta olması gerekirken temmuz ortalarında başladığını dile getiren Elazığ Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kimyager Fırat Canbay, hasadın bu süreçlerde yapılmasının polen ile nektar akımındaki zaman aralığının daralmasına ve böylelikle rekoltenin düşmesine neden olduğunu söyledi. Arıcıların emeklerini almaya başladıklarını dile getiren Elazığ Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kimyager Fırat Canbay, “Geçmiş yıllara baktığımız zaman bu hasat dönemi Ağustos ayının içerisinde seyretmekteydi. Ama geldiğimiz süreçte bu yıl içerisinde temmuzun ortaların başladı. Bölgemizde bizlere kayıtlı olan bin 200 yetiştirici bulunmaktadır. Kovan varlığı ise 100 binin üzerindedir. Bölgemizdeki bal miktarımıza baktığımızda ortalama bin ton bal üretimi vardı. Geldiğimiz noktada 500 tonlara düştü. Bunun da en önemli sebeplerinden bir tanesi küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliği ve meteorolojideki ekstrem olaylar oldu. Hasadın bu süreçlerde yapılması, polen ve nektar akımındaki zaman aralığının daralmasına neden oldu. Zaman aralığının daralması verim düşüklüğünün en büyük etkilerinden bir tanesidir” dedi. "SÜRDÜREBİLİRLİKTE KRİTİK BİR EŞİK NOKTASINDAYIZ" Elazığ bölgesinde son 5 yıldır meteorolojik hafızanın bozulmasından dolayı verim düşüklüğü ile karşı karşıya olduklarını dile getiren Canbay, “Bu sorun gittikçe kronik hale gelmeye başladı. Sürdürebilirlikte kritik bir eşik noktasındayız. Bu kritik eşik gerçekten 5 kilonun altına düşerse buradaki arıcılık sektöründeki sürdürebilirliği olumsuz olarak etkileyecektir. Arıcılık sektörü tamamen doğa ile temaslıdır. Sektöre doğanın katkısı yüzde 75 ve yetiştiricinin katkısı ise yüzde 25’dir. Doğa ne kadar güçlü olursa ve seyrinde devam ederse verime olumlu olarak etkisi altına alır. Maalesef bu bölgede doğada olumsuzluklarla karşı karşıya kaldık. Özellikle ilk bahar ayını bölgede verimli olarak geçirmedik. İlkbahar verimli geçerse arı kolonileri güçlü olur. Ama ilkbahar kurak geçti. Mayıs ayında ise tamamen yağışlarla karşı karşıya kaldık. Dolasıyla bu bölgelerdeki nektar akımı haziran ayında başlar temmuzun sona kadar devam ederdi. Bölgenin hafızasına baktığımızda toz taşınımı, aşırı sıcaklar ve ani yağışlar söz konusu olmazdı. Geldiğimiz noktada özellikle bu yıl ani yağışlar ve aşırı sıcaklar ile karşı karşıya kalınca verimin ve rekoltenin düşüşüne, arıcılıktaki sürdürebilirliği de olumsuz olarak etkileme sebep oldu” diye konuştu. "ARI OLMAZSA İNSAN, TARIM VE DOĞA OLMAZ" Arıcı Emin Yaylaz ise “Yarı gezgin arıcıyım. 2009’da 8 kovan ile başladım. 15 yıldır arıcıyım. Şuan 200 küsur kovanım var. Bu sene gerçekten çok kötü geçti. İlk defa kovanlarıma kat atmadım. Yağmurlar, rüzgarlar, toz taşınımı, sıcakların fazla olması ve gecelerin çok soğuk olması, ani hava değişimleri nedeniyle verim düştü. Şuan doğadaki nektar kurudu. Arı bundan faydalanamadı ve buda biz kötü yansıdı. İlkbahar da kötü geçti. Arıda mevcudu koruyamadık ve bal için hazırlayamadık. Buda kötü bir yıl olarak geçti. İnşallah bundan sonra böyle bir yıl yaşamayız. Daha güzel yıllara görürüz. Böyle giderse arıcılık kötü durumlara gidecek. Arı olmazsa insan olmaz, tarım ve doğa olmaz. Her şeyin başı arıdır” şeklinde konuştu.

Oğlunun ölümü sonrası arıcılık mesleğiyle hayata bağlandı Haber

Oğlunun ölümü sonrası arıcılık mesleğiyle hayata bağlandı

Antalya'nın oksijen deposu Zeytinpark'ta uzun yıllar bekçilik yapan Cevdet Hacıibrahimoğlu, emekli olduktan sonra dedesinden kalma arıcılık mesleğine yöneldi. 75 yaşındaki Hacıibrahimoğlu, arıcılığın ek gelir de oluşturduğuna değinerek, oğlunun vefatından sonra arıcılığa tutunarak hayatta kaldığını kaydetti. "75 YAŞINDA, ÜÇ ÇEŞİT BAL ÜRETİYOR" Memleketi Diyarbakır'da çalışmaya başladığı Vakıflar Bölge Müdürlüğü'nden 49 yıl önce Antalya'ya ataması yapılan Cevdet Hacıibrahimoğlu, Antalya'nın Akciğeri Zeytinpark'ta 39 yıl görev yaptı. 2014 yılında emekli olan Hacıibrahimoğlu, 15 yaşında dedesi sayesinde tanıştığı ve içinde ukde kaldığı arıcılık mesleğinin izlerini sürdü. Arkadaş çevresi aracılığıyla bu işe başladığını aktaran Hacıibrahimoğlu, şu ifadelere yer verdi: “2014'te emekli oldum, Gümüşhane Kelkitli arkadaşlarımdan arı alarak arıcılığa başladım, bana birkaç arı verdiler, 10 yıldır bu işi yapıyorum. Bu işim olmazsa benim maaşımla geçinme olmaz. Evim kira, 17 bin TL maaşım var. Kekik, keçiboynuzu ve püren balları üretiyorum. Kekik ile keçiboynuzu süzme bal ilgi görüyor. Bal makinem var, hazırladıktan sonra tenekeye kavanozlara çıkarıp, balı satışa çıkarıyorum.” ARICILIK, DEDE MESLEĞİ Yaklaşık 6 yıl önce oğlunun genç yaşta ani kalp krizi nedeniyle kaybının ardından sürdürdüğü işle hayatta kaldığını kaydeden Cevdet Hacıibrahimoğlu, işini severek yaptığını dile getirdi. İleri yaşına rağmen yaz kış demeden her gün kovanlarını kontrol etmeye giden Hacıibrahimoğlu, “40 tane kovanım var, işimi severek yapıyorum. Eşim Parkinson hastası, oğlum rahmetli olduktan sonra hastalığı iyice arttı. Bu işle uğramasam eşim gibi çökerim, hasta olurum. Meraklıyım, içimden gelerek bu işi yapıyorum. Ellerimi her defasında arılar sokuyor, hiç önemli değil. İlk olarak Eylül'de sonra Ekim'de balı topluyoruz. Kışın arıları keklerle besliyoruz, sonra arı çoğalıyor, yumurtaları artıyor. Bazen hazır ana arı alıyoruz, bazen kendimiz üremesini sağlıyoruz. Benim dedemin mesleği arıcılık, 15 yaşından beri bu işin meraklısı ve hastasıyım. Merak olmasa bu iş olur mu?” diye konuştu.

Arı ve arı ürünlerine karşı kontrolsüz ilaçlamaya dikkat! Haber

Arı ve arı ürünlerine karşı kontrolsüz ilaçlamaya dikkat!

İnsan neslinin devamı için kritik öneme sahip olan arıların, 100 milyon yıldır dünyada olduğu kabul ediliyor. Sofralara gelen her 3 gıdadan yaklaşık biri ise arılar sayesinde üretiliyor. Gıdaların yüzde 90’ı, 82 farklı bitki türünden elde ediliyor. Bu 82 türün 63’ü ise arılar tarafından tozlaştırılarak tohumları çevreye saçılıyor. İklim değişikliği, yanlış, bilinçsiz ve kontrolsüz tarımsal ilaçlama, kirli su kaynakları gibi olumsuz etkenler arı popülasyonunu azaltırken, insanları da çok değerli bir besin kaynağı olan arı ürünlerinden mahrum bırakabiliyor. Arıların önemini vurgulamak ve bu konuda farkındalık oluşturmak için tüm dünyada her yıl 20 Mayıs, “Dünya Arı Günü” olarak kutlanıyor. Bu çerçevede Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, Dünya Arı Günü’nde tarım ilaçlarının kontrollü kullanılması konusunda çağrı yaptı. i “DOĞAYLA DOST, EKOLOJİK TARIM İLAÇLARININ KULLANIMI TEŞVİK EDİLMELİ” Yarım asra yakın bir süredir, arılar ile arıcılığın geliştirilmesi için çaba sarf eden ve Türkiye’nin önemli bal markası Balparmak’ın Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak da Dünya Arı Günü’nde konuya dikkat çekti. Arı varlığının korunması için acil önlem alınması gerektiğine işaret eden Altıparmak, çiftçilerin, iyi tarım ilacı kullanımı ve ilaçlamanın arıların uçmayacağı gece saatlerinde yapılması konularında teşvik edilebileceğini belirtti. Kamu otoritelerinin bu konudaki denetimleri artırmasının da önemini vurgulayan Altıparmak, “Bir bal arısı polen ve nektar toplamak için kovanından 80 kilometrekare alanda uçabiliyor. Bu sebeple olumsuz çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanması, arı popülasyonuna ve arı ürünlerinin kalitesine önemli oranda etki ediyor. Doğanın sürdürülebilirliği için ciddi önlemler alınması gerekiyor. Ekosisteme ciddi etkileri olan tarım ilaçları maalesef ülkemizde de yaygın bir şekilde kullanılıyor. Zehirli kimyasallar içeren ilaçlar kullanmayan, doğayla uyumlu ekolojik üretim yapan üreticilerin desteklenmesi ve çoğalması bu nedenle çok önemli. İlgili kurumlar ve karar vericiler, bu konudaki yaptırımları ülkemizde de hızlıca uygulamalı, denetim ve bilinçlendirme çalışmalarına ağırlık vermeli ve ekolojik, doğayla dost, sürdürülebilir yöntemleri teşvik etmeli” dedi. “ARI OLMAZSA; BİTKİ, HAYVAN VE SONUNDA DA İNSAN OLMAZ” Arıların, yeryüzünün en eski sakinlerinden biri olduğunu ifade eden Altıparmak, “Dünyadaki varlıkları insanoğlundan da öncesine dayanan ve dünyayı tam anlamıyla ‘çekip çeviren’ arılara ne kadar teşekkür etsek az. Arıları korumak adına atacağımız doğru adımlarla, sadece onların değil; tüm dünyanın geleceği için daha iyi koşullar oluşturmak mümkün. Çünkü arı olmazsa tozlaşma olmaz, bitki olmaz, hayvan olmaz, sonunda da insan olmaz. Dünyanın en lezzetli doğal besinlerinden birinin üreticisi olan arılar, sıra dışı yaşam döngüleri ve koloni yapılarıyla, canlılar aleminin en merak uyandırıcı varlıkları arasında yer alıyor. Bu minik canlılar, yaşam döngüleri boyunca doğanın sürdürülebilirliğine önemli bir katkı sunuyor. Arı popülasyonunun gezegenimizdeki rolünü tüm nesillere anlatabilmek için hala atılması gereken çok fazla adım var. 2017 yılından beri her yıl, dünya genelinde düzenlenen Dünya Arı Günü kutlamaları, şimdiye dek arı ve ekosistem ilişkisine dair farkındalık oluşturmak amacıyla atılmış en kapsamlı adımlar arasında yer alıyor” diye konuştu. “ARICILIK MESLEĞİ HİLELİ BALLAR YÜZÜNDEN YAŞLANIYOR” Arıcıların, piyasada satılan hileli ballardan dolayı oluşan haksız rekabetle başa çıkmakta zorlandıklarını kaydeden Özen Altıparmak, “Yaklaşık yarım asırdır arıların varlığının korunması ve arıcılık mesleğinin gelişimi için çalışıyoruz, balda yapılan hileler sebebiyle tüketici kadar, işini alın teriyle yapan emektar arıcılar da zarar görüyor. Türkiye, arı popülasyonu bakımından dünyanın ilk 10 ülkesi arasında yer alıyor. Arıcılık ülkemizde yan ürünleriyle beraber oldukça geniş bir istihdam ortamı sağlıyor. Arıcılığın babadan evlatlara geçmesi, ailenin arıcılıktan geçimini sağlaması çok önemli. Oldukça meşakkatli olan bu mesleğe bir de mücadele edilmesi gereken taklit ve tağşiş sorunu eklendi. İşini hakkıyla yapan arıcılarımız, piyasada satılan hileli ballarla rekabet etmeye çalışıyor. Bu yorucu mücadele sebebiyle zaten zorlu olan mesleğin karlılığı da azalmaya başladığı için arıcılık artık genç bireyler tarafından tercih edilmiyor, yani arıcılık mesleği yaşlanıyor. Bu riski görüp, 2018 yılında Balparmak Arıcılık Akademisini hayata geçirerek kadın ve genç arıcıların mesleğe kazandırılması misyonunu üstlendik. Kırsal kalkınma bölgelerindeki kadın ve gençlerin arıcılığa kazandırılması ve arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliğine destek olmayı amaçladık. Bugüne kadar yüz yüze eğitimlerle 700, online eğitimlerle de 700’den fazla kadın ve gence ulaşmayı başardık. Eğitimlerimizde, katma değerli arı ürünlerinin daha verimli ve kaliteli bir şekilde üretilmesinin yanı sıra, modern arıcılık teknikleri eğitimleriyle arıcılıkta verimliliği ve kaliteyi artırmaya yönelik çalışıyoruz. Eğitimlerimiz sayesinde arıcılık mesleğini genç nesillere özendirmeyi ve hane gelirlerini artırmayı amaçlıyoruz” şeklinde konuştu. “EN FAZLA HİLEYE MARUZ KALAN GIDA ÜRÜNÜ BAL” Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) tarafından yapılan araştırmaya göre, gıda ürünleri arasında en fazla hileye maruz kalanlardan biri olan balın, doğalına ulaşmak ve sofralara sunulana kadar doğallığını korumak için büyük mücadele verdiklerini vurgulayan Altıparmak, balda taklit ve tağşişin, yani hilenin analiz edilmesi konusunda tüm dünyada bir ilk olan buluşlar gerçekleştirdiklerini belirtti. Gıda güvenliğini, markalaşmanın temel unsuru olarak gördüğünü belirten Altıparmak, “Ülkemizde açıkta satılan ballar veya denetim eksiği olan ürünlerin raflarda yer almasıyla mücadele ediyoruz. Balparmak AR-GE Merkezimize yaptığımız teknolojik yatırımlar ve farklı disiplinlerden oluşan uzman akademisyen kadromuz sayesinde hileli bal olarak kayıtlara geçen mısır, pancar, pirinç, agave gibi şeker şuruplarından elde edilen ve bal diye satılan her türlü ürünü tespit edebiliyoruz. Ayrıca bu şuruplardan elde edilen hileli bala gerçek bal algısı vermek amacıyla katılan gıda boyalarını ve enzim katkılarının varlığını, doğruluğu yüksek ve hassas bir formatta tespit edebiliyoruz. Bu mücadeleyi hem tüketiciyi korumak hem de işini hakkıyla, alın teriyle yapan arıcının emeğini korumak için veriyoruz” ifadelerine yer verdi. ARILARI NASIL KORUYABİLİRİZ? Yeryüzündeki polen alışverişinin büyük çoğunluğunu sağlayarak, ekosistemin devamlılığında en kritik rolü oynayan arıların korunması için ise ev ve bahçelerde böcek ilacı kullanımı azaltılması, plansız şehirleşmenin önüne geçilerek doğal alanların korunmasının sağlanması, tarımda zirai ilaçlama azaltılarak iyi tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması, iklim değişikliğine karşı ülke çapında stratejik önlemler alınması, yeni nesillerde doğa bilincinin yerleşmesi amacı ile program ile etkinliklerin düzenlenmesi ve arıcılık faaliyetleri için daha fazla teşvik oluşturulması öneriliyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.