Hava Durumu

#Arı

Bursa Hayat Gazetesi - Arı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Arı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Propolis takviyeleri: Ne kadar etkili ve güvenli? Haber

Propolis takviyeleri: Ne kadar etkili ve güvenli?

Propolis, arıların doğal kaynaklardan topladığı reçineli bir madde olup, yüzyıllardır hem geleneksel hem de modern tıpta çeşitli sağlık yararları için kullanılmaktadır. Özellikle bağışıklık sistemini güçlendirmesi, enfeksiyonlara karşı koruma sağlaması ve cilt sağlığını iyileştirmesi ile bilinen propolis, son yıllarda sağlık takviyesi olarak da popülaritesini artırmıştır. Ancak, propolis takviyelerinin etkinliği ve güvenliği üzerine pek çok soru bulunmaktadır.  PROPOLİSİN İÇERİĞİ VE ÖZELLİKLERİ Propolis, flavonoidler, fenolik asitler, terpenler ve diğer bioaktif bileşenler açısından zengin bir yapıya sahiptir. Bu bileşenler, propolisin antibakteriyel, antiviral, antifungal ve antiinflamatuar özelliklere sahip olmasını sağlar. Ayrıca, bağışıklık sistemini destekleme ve yara iyileşmesini hızlandırma potansiyeline de sahiptir. PROPOLİS TAKVİYELERİNİN ETKİLERİ Bağışıklık Sistemi Desteği: Propolisin bağışıklık sistemini güçlendirme potansiyeli, birçok araştırmada incelenmiştir. Özellikle, soğuk algınlığı ve grip gibi viral enfeksiyonların önlenmesine yardımcı olabileceği öne sürülmektedir. Anti-inflamatuar Etkiler: Propolisin inflamasyonu azaltıcı etkileri, özellikle kronik iltihaplanma durumlarıyla ilişkili hastalıklarda faydalı olabilir. Araştırmalar, propolisin çeşitli iltihap belirteçlerini düşürebildiğini göstermektedir. Antibakteriyel ve Antiviral Etkiler: Çeşitli çalışmalarda, propolisin bakterilere ve virüslere karşı etkili olduğu kanıtlanmıştır. Bu, özellikle diş sağlığı ve üst solunum yolu enfeksiyonlarında yararlı olabilir. Cilt Sağlığı: Propolis takviyeleri, cilt problemleri, yara iyileşmesi ve dermatit gibi durumların tedavisinde destekleyici bir rol oynayabilir. GÜVENLİK VE YAN ETKİLER Propolis takviyeleri genellikle güvenli kabul edilse de, bazı bireylerde alerjik reaksiyonlar ortaya çıkabilir. Özellikle arı ürünlerine karşı alerjisi olan kişiler dikkatli olmalıdır. Ayrıca, yüksek dozda alımın bazı yan etkileri arasında mide rahatsızlıkları ve baş ağrısı bulunabilir. Hamile ve emziren kadınların propolis takviyeleri kullanmadan önce doktorlarına danışmaları önerilmektedir. Ayrıca, kronik bir hastalığı olan veya ilaç kullanan bireylerin de dikkatli olması önemlidir. Propolis takviyeleri, potansiyel sağlık yararları sunmakta ve doğal bir destek arayan bireyler arasında popülerlik kazanmaktadır. Ancak, her takviyede olduğu gibi, kullanmadan önce bireylerin sağlık profesyonelleri ile görüşmeleri önemlidir. Daha fazla bilimsel araştırmaya ihtiyaç duyulmakla birlikte, propolisin mevcut bulgularla birlikte dikkatli bir şekilde kullanılması önerilmektedir.

Bursa'da uzmanlardan iklim değişikliğine karşı yerli ırk arı önerisi Haber

Bursa'da uzmanlardan iklim değişikliğine karşı yerli ırk arı önerisi

Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Arıcılık Geliştirme-Uygulama ve Araştırma Merkezinde (AGAM) arıcılık alanında uzmanlaşan akademisyenler, arıcıların üretimini ve arı ürünlerinin kalitesini artıracak, insan sağlığı üzerindeki etkilerini belirleyecek, hastalıklar ve parazitlerle etkili mücadele yöntemleri kullanmasını sağlayacak yeni ürün, yöntem ve teknolojiler geliştirmek amacıyla uygulamalı çalışmalar yürütüyor. BUÜ AGAM Müdürü Prof. Dr. İbrahim Çakmak, AA muhabirine, son yıllarda kış aylarının ılık geçmesi nedeniyle yaşanan arı ölümlerinin hem dünyada hem de Türkiye'de ortalamanın üzerinde olduğunu söyledi. Ilık geçen kışlarda arıların kovandan çıkarak ömürlerini erken tükettiğini belirten Çakmak, yaz ve kış mevsimlerinin normalin dışında geçmesi sebebiyle ilkbaharın başında kovanlardaki arı mevcudunun hızla düştüğünü gözlemlediklerini anlattı. Yerli arı ırkı ve yöresel ekotiplerin kullanılmaması durumunda ölümlerin daha fazla olacağını ifade eden Çakmak, "Ülkemizde kullanılan yabancı ırkların da burada çok önemli negatif bir etkisi var. Yabancı ırkları kullandıkça ırklar arası çaprazlamalarda hırçınlık artıyor. Yani bu arılar normalden çok daha hırçın. Kısa dönemli verimlerine bakarak arıcılar bu tip arıları tercih ediyor ve bunlar bizim ekotiplerimizi de bozuyor." dedi. Çakmak, gelecekte iklim değişikliğiyle ilgili büyük felaketler yaşanabileceğinin öngörüldüğünü dile getirdi. Yerli ve yabancı ırkları bu konuda karşılaştıran Çakmak, "İklim değişikliğiyle beraber en önemli konulardan biri; herkesin kendi bölgesindeki yöresel ırk ve ekotiplere dönmesi gerekiyor. Bunlar her şeyden kurtulacaklar demiyorum ama öbürlerine göre daha dayanıklı olacaklar. Anadolu arısının en önemli özelliklerinden biri dayanıklı olması. Bizim bu özelliği kullanmamız gerekiyor." değerlendirmesini yaptı. "İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNDEN EN ÇOK ETKİLENEN ÇİFTLİK HAYVANLARI ARILAR" Çakmak, BUÜ AGAM'da ana arı üretmelerinin en önemli nedeninin, yabancı ırklara kıyasla daha dayanıklı olan ve bölgesine hızla uyum sağlayabilen Anadolu arısını arıcılara tanıtmak olduğunu bildirdi. İlkim değişikliğinin bitkilerdeki nektar akışının azalmasına da yol açtığına değinen Çakmak, "Çiçeklenmeyi görüyoruz ama beklenen nektar akışı yok. Bitkiler de aynı şekilde iklim değişikliğinden etkileniyor. Bu sefer ne oldu? Bitkiler önden, arı biraz arkadan. Arı o nektar akımını yakalayamıyor. Arılar her açıdan olumsuz etkileniyor." diye konuştu. Çakmak, yağmur zamanları, rüzgarın etkisi, sıcaklık ve nem gibi faktörlerin arıcılıkta oldukça önemli olduğu bilgisini verdi. Diğer çiftlik hayvanlarına göre arıların anormal hava koşulları ve iklim faktörlerinden daha fazla etkilendiğine dikkati çeken Çakmak, şöyle devam etti: "Çünkü arıları tavuklar gibi kümeslerde tutmuyoruz. Dolayısıyla dışarıda kovandalar, özgür bir şekilde çıkıp farklı yerlerde uçabiliyorlar. Çiftlik hayvanları içinde iklim değişikliğinden en çok etkilenen canlıların başında arılar geliyor. Bu yüzden bu konuda çalışmalar yapılması lazım. Sadece arı ürünlerinden bahsetmiyorum üretimde de düşüklükler var. Hastalıklar, zararlılar açısından da yine arıların olumsuz etkilendiğini görüyoruz. Bütün bunlar için ülkemizde yeterli araştırmacı yok. Özellikle sahada çalışan genç elemanlara ihtiyacımız da var." "KOVANIN İÇİNDE YAPAY ZEKAYLA BERABER OTOMASYON SİSTEMİ KULLANMAK ZORUNDAYIZ" Prof. Dr. İbrahim Çakmak, Türkiye'nin Çin'den sonra arı kolonisi bakımından dünyada ikinci sırada yer aldığını belirtti. Türkiye'de bu konuda araştırmacıların sayısının artırılması, bal ve arı ürünleri üretiminin iklim değişikliğine maruz kalmadan sürdürülebilmesi için risk analizi ve "B planı" oluşturulması gerektiğini anlatan Çakmak, şunları kaydetti: "Hızlı iklim değişikliğinde veya olağanüstü iklim faktörlerinden arıları korunmak için biz yapay zekadan yararlanmak zorundayız. Yani kovanın içinde artık teknolojiyi kullanmak zorundayız. Kovanın içindeki mevcudu, besin durumu, hastalıkları, sıcak, soğuk yani bütün bu olabilecek değişken faktörlere karşı kovanın içinde yapay zekayla beraber otomasyon sistemi kullanmak zorundayız. Hastalıkların otomatik sistemler üzerinden kontrol edilebilmesi, soğuk, sıcak, arı için olabilecek optimum sıcaklık ve nem faktörleri, kovan içinde yine otomatik olarak düzenlenmek zorundayız. Bu konuda artık çalışmalara hız vermek lazım." Çakmak, arıcılara iklim değişikliğiyle mücadelede nektar akışının az olması nedeniyle şeker şurubuyla besleme yapmalarını ve büyük yemliklerin içine 2-3 günde bir su doldurmalarını tavsiye etti.

Arıların gizemli ölümü: Bilimin arayışı Haber

Arıların gizemli ölümü: Bilimin arayışı

Dünyanın her yerinde arılar gizemli bir şekilde ölüyor. Bu durum, tarım ve gıda güvenliğimiz için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bilim insanları, arı ölümlerinin nedenini çözmek için yoğun bir şekilde çalışıyorlar. ARI ÖLÜMLERİ NEDEN OLUYOR? Arı ölümlerinin kesin nedeni hala bilinmemekle birlikte, birçok olası etken var: Pestisitler ve kimyasallar: Tarımsal böcek ilaçları ve kimyasallar arılar için oldukça zehirli olabiliyor. Bu kimyasallara maruz kalan arılar zayıflayabiliyor ve ölüyor. Habitat kaybı: Arıların doğal yaşam alanları yok ediliyor. Bu durum, arıların yiyecek ve barınma bulmasını zorlaştırıyor. İklim değişikliği: İklim değişikliği, arıların yaşam döngüsünü bozuyor ve çiçeklerin açma zamanlarını değiştiriyor. Bu da arıların besin bulmasını zorlaştırıyor. Hastalıklar ve parazitler: Arı kovanlarını etkileyen birçok hastalık ve parazit var. Bu hastalıklar ve parazitler arı kolonilerini yok edebiliyor. Tarım uygulamaları: Bazı tarım uygulamaları, arılar için zararlı olabilir. Örneğin, bazı tarım arazilerinde arılar için toksik olan tohumlar kullanılıyor. ARI ÖLÜMLERİNİN SONUÇLARI: Arı ölümlerinin birçok olumsuz sonucu var: Gıda güvenliği tehlikede: Arılar, birçok meyve ve sebzenin tozlaşmasından sorumludur. Arı ölümleri gıda üretimini azaltabilir ve gıda fiyatlarının yükselmesine yol açabilir. Biyoçeşitlilik azalıyor: Arılar, birçok bitki türünün tozlaşmasından sorumludur. Arı ölümleri, birçok bitki türünün yok olmasına neden olabilir. Çevresel denge bozuluyor: Arılar, ekosistemin önemli bir parçasıdır. Arı ölümleri, çevresel dengeyi bozabilir ve birçok farklı türü etkileyebilir. BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR: Bilim insanları, arı ölümlerinin nedenini çözmek için yoğun bir şekilde çalışıyorlar. Bu araştırmalar kapsamında: Arı ölümlerinin neden olabilecek faktörler araştırılıyor. Arıların davranışları ve yaşam döngüleri inceleniyor. Arı kovanlarını etkileyen hastalıklar ve parazitler araştırılıyor. Arı ölümlerini önlemek için yeni çözümler geliştiriliyor. UMUT IŞIĞI: Arı ölümleri endişe verici bir durum olsa da, umut da var. Bilim insanları, arı ölümlerini önlemek için yeni çözümler geliştirmeye çalışıyorlar. Ayrıca, birçok insan arıların korunmasına katkıda bulunmak için çalışıyor. BİZLER NE YAPABİLİRİZ? Arıların korunmasına katkıda bulunmak için yapabileceğimiz birçok şey var: Pestisit ve kimyasal kullanımı azaltın. Arı dostu bitkiler ekin. Yerel arıcıları destekleyin. Arı ölümleri hakkında farkındalık yaratın.

Arı ve arı ürünlerine karşı kontrolsüz ilaçlamaya dikkat! Haber

Arı ve arı ürünlerine karşı kontrolsüz ilaçlamaya dikkat!

İnsan neslinin devamı için kritik öneme sahip olan arıların, 100 milyon yıldır dünyada olduğu kabul ediliyor. Sofralara gelen her 3 gıdadan yaklaşık biri ise arılar sayesinde üretiliyor. Gıdaların yüzde 90’ı, 82 farklı bitki türünden elde ediliyor. Bu 82 türün 63’ü ise arılar tarafından tozlaştırılarak tohumları çevreye saçılıyor. İklim değişikliği, yanlış, bilinçsiz ve kontrolsüz tarımsal ilaçlama, kirli su kaynakları gibi olumsuz etkenler arı popülasyonunu azaltırken, insanları da çok değerli bir besin kaynağı olan arı ürünlerinden mahrum bırakabiliyor. Arıların önemini vurgulamak ve bu konuda farkındalık oluşturmak için tüm dünyada her yıl 20 Mayıs, “Dünya Arı Günü” olarak kutlanıyor. Bu çerçevede Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, Dünya Arı Günü’nde tarım ilaçlarının kontrollü kullanılması konusunda çağrı yaptı. i “DOĞAYLA DOST, EKOLOJİK TARIM İLAÇLARININ KULLANIMI TEŞVİK EDİLMELİ” Yarım asra yakın bir süredir, arılar ile arıcılığın geliştirilmesi için çaba sarf eden ve Türkiye’nin önemli bal markası Balparmak’ın Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak da Dünya Arı Günü’nde konuya dikkat çekti. Arı varlığının korunması için acil önlem alınması gerektiğine işaret eden Altıparmak, çiftçilerin, iyi tarım ilacı kullanımı ve ilaçlamanın arıların uçmayacağı gece saatlerinde yapılması konularında teşvik edilebileceğini belirtti. Kamu otoritelerinin bu konudaki denetimleri artırmasının da önemini vurgulayan Altıparmak, “Bir bal arısı polen ve nektar toplamak için kovanından 80 kilometrekare alanda uçabiliyor. Bu sebeple olumsuz çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanması, arı popülasyonuna ve arı ürünlerinin kalitesine önemli oranda etki ediyor. Doğanın sürdürülebilirliği için ciddi önlemler alınması gerekiyor. Ekosisteme ciddi etkileri olan tarım ilaçları maalesef ülkemizde de yaygın bir şekilde kullanılıyor. Zehirli kimyasallar içeren ilaçlar kullanmayan, doğayla uyumlu ekolojik üretim yapan üreticilerin desteklenmesi ve çoğalması bu nedenle çok önemli. İlgili kurumlar ve karar vericiler, bu konudaki yaptırımları ülkemizde de hızlıca uygulamalı, denetim ve bilinçlendirme çalışmalarına ağırlık vermeli ve ekolojik, doğayla dost, sürdürülebilir yöntemleri teşvik etmeli” dedi. “ARI OLMAZSA; BİTKİ, HAYVAN VE SONUNDA DA İNSAN OLMAZ” Arıların, yeryüzünün en eski sakinlerinden biri olduğunu ifade eden Altıparmak, “Dünyadaki varlıkları insanoğlundan da öncesine dayanan ve dünyayı tam anlamıyla ‘çekip çeviren’ arılara ne kadar teşekkür etsek az. Arıları korumak adına atacağımız doğru adımlarla, sadece onların değil; tüm dünyanın geleceği için daha iyi koşullar oluşturmak mümkün. Çünkü arı olmazsa tozlaşma olmaz, bitki olmaz, hayvan olmaz, sonunda da insan olmaz. Dünyanın en lezzetli doğal besinlerinden birinin üreticisi olan arılar, sıra dışı yaşam döngüleri ve koloni yapılarıyla, canlılar aleminin en merak uyandırıcı varlıkları arasında yer alıyor. Bu minik canlılar, yaşam döngüleri boyunca doğanın sürdürülebilirliğine önemli bir katkı sunuyor. Arı popülasyonunun gezegenimizdeki rolünü tüm nesillere anlatabilmek için hala atılması gereken çok fazla adım var. 2017 yılından beri her yıl, dünya genelinde düzenlenen Dünya Arı Günü kutlamaları, şimdiye dek arı ve ekosistem ilişkisine dair farkındalık oluşturmak amacıyla atılmış en kapsamlı adımlar arasında yer alıyor” diye konuştu. “ARICILIK MESLEĞİ HİLELİ BALLAR YÜZÜNDEN YAŞLANIYOR” Arıcıların, piyasada satılan hileli ballardan dolayı oluşan haksız rekabetle başa çıkmakta zorlandıklarını kaydeden Özen Altıparmak, “Yaklaşık yarım asırdır arıların varlığının korunması ve arıcılık mesleğinin gelişimi için çalışıyoruz, balda yapılan hileler sebebiyle tüketici kadar, işini alın teriyle yapan emektar arıcılar da zarar görüyor. Türkiye, arı popülasyonu bakımından dünyanın ilk 10 ülkesi arasında yer alıyor. Arıcılık ülkemizde yan ürünleriyle beraber oldukça geniş bir istihdam ortamı sağlıyor. Arıcılığın babadan evlatlara geçmesi, ailenin arıcılıktan geçimini sağlaması çok önemli. Oldukça meşakkatli olan bu mesleğe bir de mücadele edilmesi gereken taklit ve tağşiş sorunu eklendi. İşini hakkıyla yapan arıcılarımız, piyasada satılan hileli ballarla rekabet etmeye çalışıyor. Bu yorucu mücadele sebebiyle zaten zorlu olan mesleğin karlılığı da azalmaya başladığı için arıcılık artık genç bireyler tarafından tercih edilmiyor, yani arıcılık mesleği yaşlanıyor. Bu riski görüp, 2018 yılında Balparmak Arıcılık Akademisini hayata geçirerek kadın ve genç arıcıların mesleğe kazandırılması misyonunu üstlendik. Kırsal kalkınma bölgelerindeki kadın ve gençlerin arıcılığa kazandırılması ve arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliğine destek olmayı amaçladık. Bugüne kadar yüz yüze eğitimlerle 700, online eğitimlerle de 700’den fazla kadın ve gence ulaşmayı başardık. Eğitimlerimizde, katma değerli arı ürünlerinin daha verimli ve kaliteli bir şekilde üretilmesinin yanı sıra, modern arıcılık teknikleri eğitimleriyle arıcılıkta verimliliği ve kaliteyi artırmaya yönelik çalışıyoruz. Eğitimlerimiz sayesinde arıcılık mesleğini genç nesillere özendirmeyi ve hane gelirlerini artırmayı amaçlıyoruz” şeklinde konuştu. “EN FAZLA HİLEYE MARUZ KALAN GIDA ÜRÜNÜ BAL” Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) tarafından yapılan araştırmaya göre, gıda ürünleri arasında en fazla hileye maruz kalanlardan biri olan balın, doğalına ulaşmak ve sofralara sunulana kadar doğallığını korumak için büyük mücadele verdiklerini vurgulayan Altıparmak, balda taklit ve tağşişin, yani hilenin analiz edilmesi konusunda tüm dünyada bir ilk olan buluşlar gerçekleştirdiklerini belirtti. Gıda güvenliğini, markalaşmanın temel unsuru olarak gördüğünü belirten Altıparmak, “Ülkemizde açıkta satılan ballar veya denetim eksiği olan ürünlerin raflarda yer almasıyla mücadele ediyoruz. Balparmak AR-GE Merkezimize yaptığımız teknolojik yatırımlar ve farklı disiplinlerden oluşan uzman akademisyen kadromuz sayesinde hileli bal olarak kayıtlara geçen mısır, pancar, pirinç, agave gibi şeker şuruplarından elde edilen ve bal diye satılan her türlü ürünü tespit edebiliyoruz. Ayrıca bu şuruplardan elde edilen hileli bala gerçek bal algısı vermek amacıyla katılan gıda boyalarını ve enzim katkılarının varlığını, doğruluğu yüksek ve hassas bir formatta tespit edebiliyoruz. Bu mücadeleyi hem tüketiciyi korumak hem de işini hakkıyla, alın teriyle yapan arıcının emeğini korumak için veriyoruz” ifadelerine yer verdi. ARILARI NASIL KORUYABİLİRİZ? Yeryüzündeki polen alışverişinin büyük çoğunluğunu sağlayarak, ekosistemin devamlılığında en kritik rolü oynayan arıların korunması için ise ev ve bahçelerde böcek ilacı kullanımı azaltılması, plansız şehirleşmenin önüne geçilerek doğal alanların korunmasının sağlanması, tarımda zirai ilaçlama azaltılarak iyi tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması, iklim değişikliğine karşı ülke çapında stratejik önlemler alınması, yeni nesillerde doğa bilincinin yerleşmesi amacı ile program ile etkinliklerin düzenlenmesi ve arıcılık faaliyetleri için daha fazla teşvik oluşturulması öneriliyor.

Toz taşınımı bal arılarını etkiliyor Haber

Toz taşınımı bal arılarını etkiliyor

Düzce Üniversitesi (DÜ) Arıcılık Araştırma Geliştirme ve Uygulama Merkezi (DAGEM) Müdürü Doç. Dr. Meral Kekeçoğlu, birçok kentte görülen toz taşınımı nedeniyle bal arılarının kovanlarına dönemediğini ve besin kaynağı bulmakta zorlandığını söyledi. Kekeçoğlu, AA muhabirine, geçen ay yurt genelinde görülen ve Batı Karadeniz Bölgesi'ni de etkisine alan Kuzey Afrika kaynaklı toz taşınımının bal arılarını olumsuz etkilediğini belirtti. Arılar için çevre faktörlerinin çok önemli olduğunu vurgulayan Kekeçoğlu, nektar toplamak için farklı farklı çiçeklere konan bal arılarının taşınımdan hem doğrudan hem de ikincil şekilde zarar gördüğünü anlattı. Kekeçoğlu, DAGEM'deki araştırmalarda arı ve bal kayıplarının arttığını belirlediklerini aktararak, arıcılarda da bu anlamda kaygının oluştuğunu söyledi. Toz taşınımının arıları doğrudan etkilemesinin çok mümkün gözükmediğinin zannedildiğini dile getiren Kekeçoğlu, tam tersi bir durumun olduğunu anlattı. Arıların üzerindeki "sensilla" denilen duyu organlarının insanlarda burnun işlevini gördüğüne işaret eden Kekeçoğlu, "Arılar, çevredeki kokuları alma ve iletişim kurmayı antenleriyle sağlıyorlar. Dolayısıyla toz parçacıkları antenlerinin üzerindeki sensillalara toplandığı zaman tıkanmaya neden oluyor ve çevredeki kokuyu alamadıkları gibi birbirleriyle iletişimlerini de sağlayamıyorlar. Bu şekilde doğrudan etkileniyorlar." diye konuştu. Çevresel faktörler yön bulma duygusunu ve bal verimini etkiliyor Toz taşımının ikincil etkisinin ise arıların besin kaynağı bitkilerle ilgili olduğunu anlatan Kekeçoğlu, bitkilerin yapraklarında solunumlarını sağlayan gözle görülmeyen gözeneklerin bulunduğunu ifade etti. Kekeçoğlu, tozun gözenekleri tıkamasının bitkilerin yaşamını, nefes almasını etkilendiğini söyleyerek, "Toz taşınımı bal arılarını doğrudan etkileyip iletişimlerinin kesilmesine, kovanlarını bulamamalarına, yön duygularını kaybetmelerine, nektar toplamaya gidenlerin geri dönememesine neden olduğu gibi kaynaklarının yok olmasını ve bitkilerin çiçek açmasını önleyerek dolaylı yollardan da etkiliyor." dedi. Son 1 haftadır kovanlar üzerinde çevresel faktörler açısından incelemeler yaptıklarını aktaran Kekeçoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: "Zaman zaman kovanlar üzerinde kontrollü denemeler yapıyoruz. Arıcıları da özellikle arılık kurarken çimento fabrikalarına, fabrikalara, çöp atıklarının bulunduğu yerlere yakın olamaması için uyarıyoruz. Çünkü bu tür çevresel faktörler arılarını yön bulma duygusunu, bal verimini, performansını ve diğer arı ürünlerinin üretimini çok yakından etkiliyor. O yüzden Afrika'dan gelen tozlar da direkt olarak, hem kendisine hem de bitkisel kaynaklarına zarar vererek arıları etkiledi."

Toz taşınımı arıları etkiledi! Verimi düşürebilir Haber

Toz taşınımı arıları etkiledi! Verimi düşürebilir

Küresel ısınmanın oluşturmuş olduğu iklim değişikliği günümüzde ekstrem meteorolojik olaylar yaşanmasına sebep oluyor. Bu çerçevede Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da son zamanlarda toz taşınımı etkili oldu. Meteorolojinin de sıklıkla uyarı yaptığı toz taşınımı ilk olarak arıları etkiledi. Taşınıma bağlı olarak arılar strese girerken, çiçeklerin üzeri ise toz ile kaplandı. Bu kapsamda arıların çiçeklerden nektar ve polen alması da zorlaştı. Son zamanlarda toz taşınımından dolayı arılarda stres oluştuğunu dile getiren Elazığ Arı Yetiştiricileri Birliği Başkanı Kimyager Fırat Canbay, tozların çiçekler üzerinde birikim yaptığını ve arılarında nektar ve polenlere ulaşamadığı söyledi. Bal rekoltesinde düşüşlerin yaşanabileceğini vurgulayan Canbay, özelikle 5 yılda bölgedeki meteorolojik hafızanın bozulduğunu ve uzun vadede doğal seleksiyonun oluşabileceğini aktardı. Bölgede arıcılık sektörünün bahar mevsimini yaşadığını belirten Başkan Fırat Canbay, “Ancak Meteoroloji'den son 10 gündür gelen toz taşınımı uyarısı var. Toz taşınımı mevcut ekosistem içerisinde oluşan bir ekstrem olaydır. Son yıllarda özellikle iklim değişikliğinden kaynaklı oluşan bu toz taşınımları mevsimsel olarak geçiş döneminde olması gerekirken mevsimin ortasında olmaya başladı. Bizim için önem arz eden çiçekler üzerindeki polen ve nektarın arılar tarafında çekilmesine engel olmaktadır. Bununda en önemli sebebi tozlar, çiçekler üzerinde birikim yapıyor. Arıların da buradan polen ve nektar taşımasına engel oluyor. Bunlar sektör olarak olumsuz gelişmelerdir. İleri döneme arıcılık sektöründe maliyetli bir sürece girileceğini göstermektedir. Çünkü mevsim olarak bahar ve bal akımına yaklaşık 50 günlük sürecimiz söz konusu. Bu süre içerisinde arıcılarımızın kıştın çıkmış arılarını koloni varlığı olarak genişletmesi ve güçlendirmesi gerekmektedir. Eğer bu toz taşınımı böyle devam ederse koloniler, bu çiçekteki nektar ile polenden yeteri kadar faydalanamamağı için arıcılarımıza ekstra yük ve maliyet getirecektir" dedi. "VERİM DÜŞÜKLÜĞÜYLE DE KARŞI KARŞIYA GELME İHTİMALİ YÜKSEKTİR" Özellikle bahar mevsiminin koloni varlığı, verim ve rekolte üzerinde en önemli etkenlerden bir tanesi olduğunu aktaran Başkan Canbay, "Doğayla temaslı bir sektör. Doğanın da canlı ve verimli olması gerekiyor. Tabii bu kendi başına yeterli bir sebep değil. Koloninin de güçlü olarak bal akımı dönemine girmesi gerek. Dolasıyla bu toz taşınımından dolayı yeterli kadar gelişemeyen, varlığını artıramayan koloniler, bal mevsiminde verim düşüklüğüyle de karşı karşıya gelme ihtimali yüksektir" diye konuştu. "TOZ TAŞINIMINDAN KAYNAKLI STRESE BAĞLI OLUMSUZLUKLAR DA GÖRÜLMEKTEDİR" Canbay, "Özellikle bizler nektar ve polen taşınmasında olumsuz gelişmelerden bahsettik. Ayrıca arılarda bu toz taşınımından kaynaklı strese bağlı olumsuzluklar da görülmektedir. Son 10 gündür bölgeden gelen şikayetler var. Özellikle kolonilerin agresif davranışlar sergilediği ve strese bağlı durumlar gözlemlendiği bir gerçektir. Bunlarında sebeplerini incelediğimiz zaman gerçekten toz taşınımının koloniler üzerindeki olumsuz gelişmelerden biri olarak değerlendirebiliriz. Toz taşınımının arı varlığı üzerindeki en önemli olumsuzlarından bir tanesi arılarda oluşturmuş olduğu strestir” şeklinde konuştu. "ZAMAN İÇERİSİNDE BİTKİLER VE CANLILAR DOĞAL SELEKSİYONA UĞRAYACAK" Küresel ısınmanın oluşturmuş olduğu iklim değişikliğine bağlı bölgede birtakım ekstrem olaylar gerçekleştiğini vurgulayan Canbay, “Bölgenin bir meteorolojik hafızası vardı. Son 5 yıldır şunu görüyoruz, bölgedeki meteorolojik hafıza bozuldu ve yeni hafızalara yol açıldı. Zaman içerisinde bitkiler ve diğer canlılar doğal seleksiyona uğrayacak. Ama yakın zaman içerisinde bu olumlu bir gelişme olarak durmuyor. Uzun vadede bu doğal seleksiyona da dönüşebilir” ifadelerini kullandı.

Bursa'da  5 yıldır uygulanan 5 bin yıllık tedavi yöntemi Haber

Bursa'da 5 yıldır uygulanan 5 bin yıllık tedavi yöntemi

Bursa'da Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yaklaşık 5 yıl önce başlanılan apiterapi yoluyla tedavi yöntemi, birçok hastalığı kısa sürede sonlandırıyor. Kimi 10 seansta, kimi ise 15 seansta son bulan hastalıklarıyla hastaneden güle oynaya ayrılıyor. Uyuyamadığını veya diz, bel ağrısından doğrulup kalkamadığını söyleyenler, tedavi sonrası huzurla bütün işleri yapabildiklerini belirtiyor. ARI ALERJİNİZ YOKSA TEDAVİYE KABUL EDİLİYORSUNUZ Randevu yöntemiyle yapılan tedavide nörolojik, romatizma ve bel ağrısı gibi rahatsızlığı olanlar kabul ediliyor. İlk öncelikle, hastaların arı zehrine karşı alerjisinin olup olmadığını anlamak için kan tahlilleri yapılıyor. Tahlillerin ardından alerjisi olmayan hastalar için tedaviye başlanıyor. İnsan vücudundaki akupunktur bölgelerinden arı iğnesinin sokması sağlanıyor. İlk başlarda az doz ile uygulama yapılırken, daha sonraki seanslarda bu artış gösteriyor. Seanslar ise hastalıklara göre belirleniyor. "ARI İĞNESİ NELERE FAYDALI DEĞİL Kİ" Apiterapinin bir çeşit akupunktur tedavisi olduğunu, birçok ülkelerde sıklıkla kullanılırken, Türkiye'de çok az yerde kullanıldığını ifade eden Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dr. Dursun Ünal, "GETAT uygulamaları 2014 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan yönetmelikle, hastanelerde uygulanmaya başlandı. Biz de o günden sonra apiterapi ünitesini açtık. Hastane içerisinde yaptığımız uygulama arı zehri uygulamasıdır. Arı zehri tedavisi, romatizma, diz ve bel ağrısı, Ankilozan Spondilit ve Multiple Skleroz gibi birçok hastalığa fayda sağlamaktadır. Hasatlığın durumuna göre, eğer kronik ise tedavi uzun sürebiliyor. Haftada 2 kez olmak üzere en az 12 seans gelmesi gerekiyor. Eğer erken dönem teşhis edilip bize geldiyse, daha hızlı tedavi sağlamaktadır" dedi. Arı zehrinin romatizma gibi belirtiler gösterdiğini belirten Dr. Dursun Ünal, "Düşük dozda vücuda arı zehri verildiğinde, bağışıklık sistemi kendini romatizmadan geri çekiyor. Özellikle akupunktur noktalarını belli rahatsızlığa göre arı zehri ile uyarıyoruz. Bu uyarı, normal klasik akupunkturdan daha etkili oluyor. Buna da apipunktur diyoruz. Haftada 2 gün, tedavi süresince en az 12 seans yapılması gerekiyor. Çin, Ukrayna, Kore ve Amerika gibi ülkelerde yaygın olarak yapılmaktadır. Çocukluktan sonra uygulanmasında bir sıkıntı yoktur. Sadece dikkat edilmesi gereken kişinin arı zehrine karşı alerjisinin olmamasıdır" diye konuştu. Tedaviye başlandığında ilk seansta, sadece 1 arı ile uygulandığını belirten Ünal, "Yanında akupunktur tedavisinde kullanılan iğnelerle uyarıda bulunuyoruz. Sonraki seanslarda, kişinin durumuna göre arı sayısını arttırıyoruz. Akupunktur iğnesi sayısını, arı sayısını arttırdığımız vakit azaltıyoruz. Bu sayı bir kerede 15 arıya kadar ulaşabiliyor" şeklinde konuştu. "ARTIK İSTEDİĞİM GİBİ OTURUP KALKIYORUM" Bursa'da arı tedavisi gören ve sağlığına kavuşan 66 yaşındaki Fisun Altınbaş, "Yaklaşık 6-7 yıldır iltihaplı romatizma sıkıntısı çekiyordum. Gitmediğim hastane kalmadı. Son olarak bir doktor bize, fabrikasyon ilaçlı iğne tedavisi verdi. 3-4 yıl bu iğneleri oldum ama tedavisi yok. Geçici ağrılarım diniyordu. Yılda 2 kez o iğneleri vurulmak zorunda kalıyordum. Öyle bir ağrıyı hiç yaşamamıştım. Sanki hilti ile asfalt deliyor şiddetinde bir ağrı yaşıyordum. Tesadüf eseri, çocuklarım bu arı tedavi yöntemini bulmuş. 'İğneden kurtulacaksam niye olmasın' dedim. Namaz kılarken, eğilip kalkamıyordum. Oturarak namaz kılıyordum. İçime de sinmiyordu. Ama ne zaman burada arı iğnesi tedavisi görmeye başladım, benim dizlerim açıldı. Şimdi maşallah kelebek gibi namaz kılıyorum" dedi. KIŞ BOYUNCA SOĞUK ALGINLIĞINA DA YAKALANMADI Son seanslarına gelmeye başladığını belirten Altınbaş, "13 seans oldu. İlaç kullanmadan ağrılarımın geçtiğini gördüm. Bütün kış boyunca da soğuk algınlığına dahi yakalanmadık. Çok güzel bir tedavi yöntemi. Allah herkesten razı olsun" diye konuştu. Eskişehir'den gelen 49 yaşındaki Zülfiye Örücü de, "Bir arkadaş vasıtasıyla bu tedavi yönteminin olduğunu öğrendim. Araştırmalarımın sonucu Eskişehir'de böyle bir tedavinin olmadığını, en yakında da Bursa'da olduğunu bulduk. MS rahatsızlığı belirtileri vardı. Emar (MR) ve kan tahlilleri yapıldı. Ben tedaviye başladım. Tedavi başladığından bugüne kendimi çok iyi hissediyorum. Şikayetlerim azaldı. Son yapılan emar ve kan testlerinde de bunu gözle görmüş olduk. Bu tedaviyi gerçekten herkese tavsiye ederim. Çünkü ilaç değil, sadece alerji testi yapılıyor. Duruma göre tedaviye başlanıyor. İnsanların elinin altında böyle tedavi yöntemi olması çok güzel" dedi.

Arılar yok olursa ne olur? Haber

Arılar yok olursa ne olur?

Arılar, doğanın önemli bir parçası olarak ekosistemlerde kritik bir rol oynarlar. Vatandaşlar da, "Arılar yok olursa ne olur?" sorusuna yanıt aramaya başladı. Yapılan kısa bir araştırmanın ardından, "Arılar yok olursa ne olur?" sorusuna yanıt bulundu. Peki, Arılar yok olursa ne olur? işte detaylar...  Dünya üzerinde yaklaşık 20.000 arı türü bulunmaktadır, ancak en bilinenleri bal arıları, yaban arıları ve eşek arılarıdır. Arılar, polinasyon sürecinde bitki üremesini sağlamanın yanı sıra ekosistemin işleyişinde birçok şekilde etkilidirler. POLİNASYON SÜRECİ VE BİTKİ ÜREMESİ Arılar, çiçekler arasında polen taşırken bitki üremesini sağlayan en önemli aracılardan biridir. Arılar, çiçeklerden nektar toplarken ve polen alırken, polenleri diğer çiçeklere taşırlar ve bu süreçte bitki üremesini gerçekleştirirler. Bu, pek çok bitki türünün üreme yeteneğinin ve doğal bitki çeşitliliğinin korunmasında kritik bir rol oynar. TARIM ÜRÜNLERİNDEKİ ROLÜ Arılar, pek çok tarım ürününün verimli bir şekilde yetişmesini sağlarlar. Özellikle meyve ağaçları, sebzeler ve diğer tarım ürünlerinin polinasyonunda arıların rolü büyüktür. Arılar olmadan, tarım ürünlerinin verimi ve kalitesi önemli ölçüde azalabilir, bu da gıda üretiminde ciddi sorunlara neden olabilir. EKOSİSTEM DENGESİ Arılar, doğal ekosistemlerin dengesini korumakta önemli bir rol oynarlar. Arılar, çeşitli bitki türlerinin üremesini sağladıkları için ekosistemlerdeki biyolojik çeşitliliği desteklerler. Ayrıca, arılar besin zincirinde önemli bir basamak oluştururlar ve birçok canlı türü için besin kaynağıdır. ARICILIK VE EKONOMİK DEĞER Arıcılık, arıların doğal ürünleri olan bal, balmumu ve polen gibi ürünlerin üretimi ve ticareti anlamına gelir. Arıcılık, dünya genelinde önemli bir endüstridir ve birçok ülkenin ekonomisine önemli katkılar sağlar. Ayrıca, arıcılık, kırsal alanlarda istihdam yaratır ve yerel ekonomilerin gelişimine katkıda bulunur. ARILARIN TEHDİT ALTINDA OLMASI Ne yazık ki, arılar günümüzde birçok tehditle karşı karşıyadır. İklim değişikliği, habitat kaybı, tarım ilaçları ve hastalıklar gibi faktörler arı popülasyonlarını olumsuz etkileyebilir. Arıların popülasyonlarında azalma, doğal ekosistemlerin dengesini bozabilir, tarım ürünlerinin verimini azaltabilir ve ekonomik kayıplara neden olabilir. ARILARIN KORUNMASI VE SÜRDÜRÜLEBİLİR YÖNETİMİ Arıların korunması ve sürdürülebilir yönetimi, doğal ekosistemlerin ve insanlığın sağlığı için hayati öneme sahiptir. Arıların yaşam alanlarının korunması, tarım ilaçlarının dikkatli bir şekilde kullanılması, arıcılık uygulamalarının sürdürülebilir olması ve bilimsel araştırmaların desteklenmesi, arı popülasyonlarının korunmasında önemli adımlardır. SONUÇ OLARAK Peki, Arılar yok olursa ne olur?.... Sonuç olarak, arılar, ekosistemin önemli bir parçasıdır ve doğadaki pek çok canlı türü için hayati öneme sahiptirler. Eğer arılar yok olursa, ekosistemde büyük dengesizlikler ve olumsuz sonuçlar ortaya çıkabilir.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.