Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ayşe Ateş ile görüşmesine Bahçeli'den ilk yorum

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş ile görüşme kararına ilişkin, "Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı ikili görüşmelerin çarpıtılmasını hayretle, ibretle takip ediyoruz. Cumhurbaşkanımız doğal olarak herkesle görüşebilir, herkesle konuşabilir, herkesi dinleyebilir, bizce hiçbir mahsuru ve sakıncası yoktur. " dedi.

Haber Giriş Tarihi: 11.06.2024 12:48
Haber Güncellenme Tarihi: 11.06.2024 12:48

MHP Genel Başkan Bahçeli, partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerçekleştirilen grup toplantısında konuştu. Konuşmasında gündeme dair değerlendirmelerde bulunan Bahçeli, Suriye'de gerçekleştirilmesi planlanan ve ertelenen sözde seçim için ertelenmenin yeterli olmadığını böyle bir seçim yapılırsa Türkiye'nin bölgede operasyon gerçekleştirmesinin meşru olacağını söyledi. CHP Lideri Özgür Özel'in CHP ile kavga etmek isteyen partiler olduğunu iddia etmesine yönelik konuşan Bahçeli, Özel'in endişelenmemesi gerektiğini Özel'in kendileri ile aynı kalibrede olmadığını dile getirdi.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN'IN AYŞE ATEŞ İLE GÖRÜŞMESİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş ile görüşme kararının ardından yapılan yorumlarla ilgili değerlendirmede bulunan Bahçeli, "Televizyon ekranlarında ya da gazete sayfalarında kulis bilgisi maskesiyle servis edilen dedikoduları, körüklenen spekülasyonları, estirilen yalan rüzgarlarını, özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı ikili görüşmelerin çarpıtılmasını hayretle, ibretle takip ediyoruz. İki kişi arasında geçen bir konuşmanın, sanki not alan kalabalık bir dinleyici güruhu varmışçasına takdim edilmesi, bu vesileyle karmaşa ve kargaşa ortamının oluşturulması normalleşme bekleyen malum zihniyetlerin basit kurnazlığından başka bir şey değildir. Sayın Cumhurbaşkanımız doğal olarak herkesle görüşebilir, herkesle konuşabilir, herkesi dinleyebilir, bizce hiçbir mahsuru ve sakıncası yoktur. Bizim nazarımızda mahsurlu olan taraf aslı astarı olmayan söylentilerin gemi azıya alması, saçma sapan iddiaların azgınlaşması, fitnenin de kamçılanmasıdır. Gerekirse ve yeri gelirse kamuoyunu şeffaf ölçülerde bilgilendirmek suretiyle kaynayan dedikodu kazanının basıncını düşürmek alternatif bir yol olarak değerlendirilmelidir" ifadelerini kullandı.

"HERKESİ UYARIYORUM, ASIL HEDEF TÜRKİYE'MİZDİR"

Cumhur İttifakı'nın ve Türkiye'nin saldırı altında olduğunu söyleyen Bahçeli, "Bir yanda Milliyetçi Hareket Partisi ile Cumhur İttifakı'na sistematik saldırılar icra edilirken, diğer yanda emperyalizm kanlı gündemi bölücü terör örgütü eliyle temsil ve teşhir edilmektedir. Bir yanda Milliyetçi Hareket Partisi ile Cumhur İttifakı'nın stratejik olarak oyalanması, enerji israfı yaşaması, abuk sabuk siyasi ve hukuki meselelerle yerinde sayması amaçlanırken, diğer yanda güney sınırlarımız boyunca özerklik adı altında terör devletinin taşları döşenmektedir. Suriye'nin parçalanmasını esas alan emperyalist bir proje devrededir. Bölge ülkeleri suskun, küresel vandallık küstah ve hareketlidir. Türk milletinden öç almak için kuyruğa giren yerli ve yabancı mihraklar şirret kampanyalarını şu günlerde iyiden iyiye hızlandırmışlar, derinlik katmışlardır. Herkesi uyarıyorum, asıl hedef Türkiye'mizdir. Yakın hedef son yurdumuzdur. Milli birliğimiz, milli güvenliğimiz, milletimizin huzur ve esenliği tehdit ve tehlikelerle sınanmaktadır. Kale duvarlarımızı yıkmak maksadıyla sinerjisini ve sistemsel enerjisini Türk ve Türkiye düşmanlığından alan, mazisi de bir buçuk asra dayanan yıkıcı ve bölücü bir mekanizma bütün habis unsurlarıyla faaldir. Bu meşum mekanizmanın siyaset taşeronları, medya teşrifatçıları, sivil toplum tertipçileri, suç ve terör örgütü temincileri, özellikle de dış tedarikçileri vardır, bellidir, tüm yüz hatlarıyla ortadadır. Türkiye'nin üzerine gölge düşmesi, siyasi ve hukuki çözülme yaşaması konusunda alçak bir yarış maalesef devrededir. Amaç, Türkiye'yi kapana ve köşeye kıstırmaktır. Amaç, Türkiye'nin dirayet ve direncini kırarak her türlü müdahaleye açık hale gelmesini sağlamaktır" diye konuştu.

"ABD, SURİYE'DE SONUÇLARI ÇOK VAHİM OLACAK BİR OYUN KURMAKTADIR"

Suriye'de yapılması planlanan ‘sözde seçim' konusunda değerlendirmede bulunan Bahçeli, "ABD, Suriye'de sonuçları çok vahim olacak bir oyun kurmaktadır. ABD Dışişleri Bakanlığı, PKK/PYD/YPG'nin Suriye'de işgal ettiği alanları, ‘Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi' olarak tanımlamaktadır. Suriye Arap Cumhuriyeti bölündü de biz mi duymadık? Suriye Arap Cumhuriyeti'nin toprakları paylaşıldı da bizim mi haberimiz olmadı? Bölücü terör örgütünün işgal ettiği Suriye topraklarında önce 30 Mayıs, bu olmayınca 11 Haziran'da yapmayı ilan ettiği sözde yerel seçimlerin Ağustos ayına ertelendiği malumlarınızdır. Sözde seçimlerin, özerkliğin tescili konusunda mühim ve mecburi bir eşik olduğunu bilmeyen kuşkusuz yoktur. Bu terör stratejisinin, bu terör hamlesinin üst aklı, kumanda merkezi ikili ilişkilerimizi dostluk ve müttefiklik hukukuyla tanzim ettiğimizi zannettiğimiz ABD'dir. Binlerce kilometre uzaktan bölgemize gelerek fiili durum oluşturan, terörizme alan açmak için ortam yoklayan, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 2254 sayılı kararı başta olmak üzere, uluslararası hukuku ve devletlerin egemenliğini çiğneyen böyle bir dost ancak ve ancak düşman başınadır" ifadelerine yer verdi.

"SURİYE ARAP CUMHURİYETİ'NİN TOPRAKLARI ÜZERİNDE AMELİYATA GİRİŞMEK, TÜRKİYE İÇİN HAKLI OPERASYON NEDENİDİR"

Suriye'de planlanan sözde seçimin ertelenmesinin yeterli olmadığına dikkati çeken Bahçeli, şöyle devam etti:

"ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada; sözde seçimlerin adil, şeffaf ve kapsayıcı olması gerektiği telaffuz edilmiş, Suriye'nin kuzeydoğusunda şu an itibariyle böyle bir seçimin gerekli şartlarının oluşmadığı ileri sürülmüştür. Bu açıklamanın can alıcı yönü, sözde seçimlerin meşruluğunu inkar değil, zamanlama yanlışlığının ifadesi ve itirafıdır. Anlayacağınız, ABD Suriye'nin kuzeydoğusunda bölücü terör örgütüne seçim yaptırmak, özerkliğin demokratik temsilini ve temelini inşa etmek maksadıyla uygun bir ortam ve zaman kollamaktadır. Bu olacak şey değildir. Bu kabul edilecek, sineye çekilecek bir durum olamayacaktır. Bu kanunsuz ve korsan seçimlerin yapılması için Ağustos ayının işaret edilmesi yanlış üstüne yanlış, skandal üstüne skandaldır. Türkiye'nin haklı ve güçlü tepkisi ABD'ye geri adım attırmakla kalmamış, 11 Haziran'da planlanan sözde seçimleri erteletmiştir. Bu yetmez, bununla yetinmemizi hiç kimse bekleyemez. Bölücü terör örgütünün ABD desteğiyle yapmayı duyurduğu sözde seçimler gündemden tamamen çıkarılmalı, bir daha da tartışma konusu dahi yapılmamalıdır. Suriye Arap Cumhuriyeti'nin bölünmesine, parçalanmasına, dağılmasına kesinlikle karşıyız. Bu ülkenin siyasi ve toprak bütünlüğüne saygılıyız, her devletin de saygılı olmasını temenni ederiz. Suriye Arap Cumhuriyeti'nin toprakları üzerinde ameliyata girişmek, idari yapısıyla oynamak, bölücü terör örgütüne meşruiyet zemini kurmak için sözde demokratik manevralar yapmak, açıkça söylüyorum ki, Türkiye için haklı operasyon nedenidir ve böylesi bir hıyanete seyirci kalmak Türk vatanını, Türk milletini felakete sürüklemekle eşdeğerdir."

"İHANETE GÖZ YUMMAK DEMOKRASİ DEĞİLDİR"

DEM Partili Belediyelerin gelirlerini terör örgütlerine aktardığını belirten Bahçeli, "DEM Partili Hakkari Belediye Başkanı'nın hukuk sınırları kapsamında görevden el çektirilmesi, ardından geçtiğimiz çarşamba günü, silahlı terör örgütünü yönetmek suçundan 19 yıl 6 ay hüküm alarak tutuklanması Türk devlet ve hukuk onurunun şaşmaz hükmüdür. 31 Mart 2024 Mahalli İdareler Seçimleri'nde, bölücü terör örgütüyle iltisak, irtibat ve ilişki içinde olan teröristleri bilinçli ve sonuçları hesaplanmış şekilde aday gösterenlerin Türkiye'yi siyasi ve toplumsal çalkantıya mahkum etmek istedikleri açık bir gerçektir. Yalnızca Hakkari Belediye Başkanı değil, haklarında yargısal süreçlerin devam ettiği 30'a yakın örgüt üyesinin belediye başkanı koltuğunda oturuyor olması demokrasiyle izah edilemeyecek despotluk ve düşmanlık alametidir. DEM'in hedefi yöre insanımıza hizmet değildir. DEM'in hedefi yöre insanımızın derdine deva, ihtiyaçlarına çare olmak hiç değildir. DEM'li belediyelerin hemen hemen hepsinde paralel yönetim, PKK'nın sözde komiserleri vasıtasıyla ağırlığı ve gölgesi hakimdir. Ülkemizin doğu ve güneydoğu bölgesinde bazı belediye başkanları talimatı bölücü terör örgütü PKK'dan alırken, devletin hazinesinden aktarılan paraları da teröristlere yağmalattırmaktadır. Dünyanın neresine giderseniz gidiniz, hangi ülkenin hukuk sistemini incelerseniz inceleyiniz böylesi bir tablonun suç olduğunu, hatta devlete ve millete ihanetle eş anlamlı olduğunu görürsünüz. Kayyum edebiyatını ağızlarında sakız gibi çiğneyenler unutmasın ki, teröristlerin görevden alınması hukuk devletinin şerefidir, hukuk devletinin onurudur, hukuk devletinin ruhudur. İhanete göz yummak demokrasi değildir. Buna karşılık kayyum atanmasına karşı çıkmak ise demokratlık hiç değildir" diye konuştu.

"TÜRKİYE'DE KÜRDİSTAN DİYE BİR YER OLMADIĞINI, OLAMAYACAĞINI ANLAMAKTA ZORLANAN HAYASIZ VE HASTALIKLI RUHLARA DAHA NE DİYELİM"

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in bazı partilerin kendileri ile kavga etmek istediğini iddia etmesine yönelik konuşan Bahçeli, Özel'in kendisi ile aynı klasman ve kalibrede olmadığını söyledi.

DEM Parti'nin Hakkari Milletvekili Vezir Coşkun Parlak'ın, "Bu kentin valisini bu sokaklarda dolaştırırsak namerdiz. Kendisi bir adım atamayacak bu sokaklarda. Binlerce polis ordusuyla gezecek" sözlerine yönelik konuşan Bahçeli, "Sanıyorum bu insana benzeyen canlı fazla yürek yemiş, kanat takmadan yüksekten uçmaya tevessül etmiş. Türkiye Cumhuriyeti'nin şehit kanlarıyla sulanan, kahramanlıklarla nurlanan, fedakarlıklarla tapulanan vatan topraklarında; bir vatandaşımızın, bir polisimizin, bir askerimizin, bir kaymakamımızın, bir valimizin sokakta önünü kesecek, dolaşmasını engelleyecek dahili ve harici bir bedhahtı henüz güneş görmemiş ve görmeyecek, böylesi bir alçağın varlığına hiç kimse şahit olamayacaktır. Bu sözde milletvekilinin Ankara'da dolaşması, Gazi Meclisi'mize gelip fitne saçması sadece sabrımızın ve kör talihinin yaver gitmesinden dolayıdır. Türkiye'de Kürdistan diye bir yer olmadığını, olamayacağını anlamakta zorlanan hayasız ve hastalıklı ruhlara daha ne diyelim? Bu hakikati daha nasıl anlatalım? Bu milletvekili müsveddelerinin TBMM'de olmasına, devletten maaş almalarına, keyif sürmelerine, ihaneti meslek edinmelerine nereye kadar katlanalım? Kürt kökenli kardeşlerimizin vatandaş sayılmadığını iddia etmek sadece soysuz bir iftira değil, aynı zamanda düşman dilidir. Türkiye'yi barbarlığın mümessili İsrail ile aynı kefeye koymak ifade hürriyeti değil, izansızlığın ve ihanetin hüviyetidir. Bu milletvekillerinin dokunulmazlığının derhal kaldırılarak adaletin önünde hesap vermeleri çok acil ve milli bir ihtiyaçtır" dedi.