Hukuk sisteminde özellikle ceza hukukunda önemli bir ilke olan "Kadının beyanı esastır," kadınlara yönelik cinsel suçlar ve benzeri suç türlerinde tanıksız veya delilsiz soruşturma başlatılmasını ve yargılamanın kadının beyanı esas alınarak yapılmasını öngörür. Bu ilke, kadının beyanının adaletin sağlanmasında temel bir rol oynadığını vurgular.
Yargıtay'ın "Kadının Beyanı Esastır" İlkesindeki RolüYargıtay 5. Ceza Dairesi'nin 2003/4048 Esas, 2004/2528 Karar sayılı kararında, "suç kanıtı aramanın birçok olayın karşılıksız ve cezasız kalmasına neden olabileceği ve şikayetçinin başkasına zarar vermek için kendisine zarar vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı" belirtilmiştir. Bu gerekçe ile verilen kararda, "her ne kadar delil olmasa da şikayetçi kadının beyanı esas alınarak sanığın cezalandırılmasına karar verildi" denilmiştir. Bu karar, hukuk dünyasında "kadının beyanı esastır" ilkesinin benimsenmesine zemin hazırlamıştır.
İlkenin Amacı ve Uygulama Alanı"Kadının beyanı esastır" ilkesinin temel amacı, cinsel suçlarda, özellikle cinsel taciz ve saldırılarda, suçların genellikle tanıksız ve delilsiz olarak işlendiği durumlarda bu tür suçların cezasız kalmasını önlemektir. Yargıtay kararlarında, cinsel suçların doğası gereği geriye kanıt bırakmadığına ve bu nedenle kanıt aramanın sanığın beraatına neden olabileceğine dikkat çekilmiştir. Bu bağlamda, kanıtsız da olsa ceza verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır.
Cinsiyet Ayrımı Olmaksızın Mağdurun Beyanı"Kadının beyanı esastır" ilkesi yalnızca kadınlara özgü bir ilke değildir. Ceza hukukunda, mağdurun cinsiyetine bakılmaksızın, çocuk, erkek veya kadın fark etmeksizin mağdurun beyanı esas alınmaktadır. Bu ilke, ceza muhakemesi kanunu (CMK) gereği etkin soruşturma yürütülmesini sağlamak için de önemli bir temel teşkil eder.