Özden Dalkılıç: "Bursa'nın Potansiyeli Daha İyi Kullanılmalı"

Bursa'da yaşayan Özden Dalkılıç, KOSGEB desteğiyle açtığı seramik atölyesinde hem aile ekonomisine katkı sağlıyor hem de seramiğe ilgi duyan kadınlara eğitim veriyor. Dalkılıç, atölyesinde yürütücü ve eğitmen olarak aktif bir şekilde yer alıyor ve çeşitli seramik ürünleri tasarlıyor.

Haber Giriş Tarihi: 01.09.2024 16:26
Haber Güncellenme Tarihi: 01.09.2024 16:26

Aden seramik atölyesinin sahibi ve eğiticisi Özden Dalkılıç, ekonomi eğitimi aldığı Ankara Gazi Üniversitesi ve ODTÜ'deki yüksek lisansının ardından, insan kaynakları alanında kariyer hedeflemişti. Ancak, iş piyasasında karşılaştığı zorluklar ve tecrübesizlik gibi engeller nedeniyle kariyerini başka alanlarda sürdürmeye karar verdi. Gazetecilik deneyimi ve Olay TV'deki görevinden sonra, hamile olduğu için ve kişisel sebeplerle iş hayatına ara verdi. Oğlunun büyümesiyle birlikte seramiğe olan ilgisini profesyonel bir alana dönüştüren Dalkılıç, KOSGEB desteğiyle Aden Atölyesi’ni kurdu.

Aden Atölyesi'ni kurarak seramikle ilgilenmeye devam eden Dalkılıç, çocukluk yıllarından itibaren el işlerine yatkınlığı olduğunu ifade etti. Çamurdan tabak ve bardak yaparak geçirdiği çocukluk döneminin ardından seramik kurslarına katıldı ve bu alandaki yeteneklerini geliştirdi. İşten ayrıldıktan sonra, hobi olarak başladığı seramik yapımı, zamanla profesyonel bir atölye haline geldi. Atölyesinde düzenlediği workshoplarla katılımcılara seramik yapmayı öğretirken, sosyal medya ve Agora Çarşısı gibi platformlarda kendi tasarladığı ürünleri satışa sunuyor.

“KENDİSİ İÇİN BAŞLAYIP BU İŞİ MESLEĞE DÖNÜŞTÜRENLER OLDU”

Kendini her zaman el işlerine yatkın biri olarak tanımlayan Özden Dalkılıç, çocukluğundan bu yana çeşitli el sanatlarına ilgi duyduğunu belirtti. Örgü örmek, ahşap boyama ve takı tasarımı gibi aktivitelerle ilgilenen Dalkılıç, Çocukluk yıllarını bahçelerde çamurdan tabak ve bardak yaparak geçirdiği belirtti. Çalıştığı dönemde boş zamanlarını seramik kurslarına giderek değerlendiren Dalkılıç, ortaya bir ürün çıkarmanın verdiği mutluluğu ifade ederek, “İşten ayrıldıktan sonra, oğlum biraz büyüdüğü zaman kendime yeni bir alan yaratmak istedim. Başlangıçta sadece hobi olarak düşündüğüm ve ufak tefek satışlar yaparım derken bugün kurs verilen bir atölye’ye dönüştü. Bu işe merak saran, yapmak isteyen, denemek isteyen herkese kapımız açık. Düzenli olarak katılım sağlayamayan kişiler için de 1-2 saat süren workshoplarımız var. Bunun yanı sıra haftanın beş günü gelen kursiyerlerimizde var. Kendisi için başlayıp bu işi mesleğe dönüştürenler oldu. Burasının başka insanlara bir iş kaynağı olması beni çok mutlu ediyor. Kursların yanı sıra ben, kendim tasarladığım ürünleri de sosyal medyadan ve agora çarşısı gibi yerlerde satıyorum.” dedi.

“KADINLARIN DESTEKLENMESİ AÇISINDAN ÖNEMLİ BİR ALAN”

Agora Çarşısı’nın kuruluş amacının zamanla değiştiğini ifade eden Dalkılıç, çarşının başlangıçta sadece evde üretim yapan kadınların el emeklerini sergileyebileceği bir pazar olarak planlandığını belirtti. Ancak, günümüzde dükkanı olan kadınların da burada ürünlerini sergilemesiyle amacından saptığını dile getiriyor. Dalkılıç, çarşıda kadınların el emeği ürünlerini görmekten keyif aldığını ve burada farklı hobilerin keşfedildiğini vurguladı. Örgü bebeklerden çantalara, takılardan kıyafetlere kadar pek çok el yapımı ürünün bulunduğu çarşı, kadınların desteklenmesi açısından önemli bir alan olarak değerlendiriliyor. Diğer ilçelerde de benzer pazarların açılmasının bu destekleyici yapının genişlemesi açısından olumlu olacağını belirten Dalkılıç, mekan açmanın maliyetli olduğunu ve her bireyin bu imkâna sahip olamayabileceğini ekliyor. Kadınların yaptığı işleri ekonomik kazanca dönüştürerek ev ekonomilerine katkı sağlamalarının önemli olduğunu ifade eden Dalkılıç, bu tür alanların her yerde bulunması gerektiğini düşündüğünü belirtti.

Özden Dalkılıç, seramik atölyesinde düzenlediği workshoplarla katılımcılara hem yaratıcı bir deneyim sunuyor hem de sosyal etkileşim fırsatları sağlıyor. Workshoplar genellikle üç saat sürüyor ve sosyal medya üzerinden duyurulup, rezervasyon alınarak yapıldığını belirten Dalkılıç, “Maksimum yedi-sekiz kişi oluyor. Daha kalabalık gruplarla ilgilenmek epey zor oluyor. haftada bir gün mutlaka workshop yapıyorum. Onun yanı sıra haftada beş gün gelen beş kişilik bir ekibim var. İnsanlar, burada bir şeyler ortaya çıkarırken aynı zamanda sosyalleşme imkanı buluyor. Yeni arkadaşlıklar doğuyor. Gündüz gruplarının yanı sıra çalışan insanlar için akşam grupları yapıyoruz.” diye konuştu.

Seramik sanatında özgün desenler üzerinde çalışan Özden Dalkılıç, geleneksel desenlerin ötesinde kişisel yaratıcılığını konuşturuyor. "Seramikte özgürsünüz," diyen Dalkılıç, bardağın ya da tabağın şeklini kendisinin belirleyebildiğini ve bu sürecin tamamen sanatçının yaratıcılığına bağlı olduğunu belirterek, “Çini gibi klasik tasarımları seviyorum ama yaptığım tabakları boyamayı, hayat ettiğim seyi resmetmeyi seviyorum. Ayrıca çini ayrı bir uzamanlık istiyor ve ben çini sanatında uzman değilim. Her işi uzmanı yapmalı. O güzelim figürleri alıp rezil etmekde var işin sonunda. Bardak, tabak gibi klasik şeylerin yanı sıra vazo, tütsülük, mumluk biblo vesaire gibi değişik ürünlere ortya çıkarmayı seviyorum. Ama tüketim piyasası bir şekilde tüketiciye ulaşmak ve bunu satmak istiyorsan müşterinin talebi doğrultusunda hareket etmek gibi de bir zorunluluk var. Şimdi bunu kimse yadsıyamaz. O yüzden. Türk kahvesi fincanı en çok satan ürünüm. Türk kahvesi fincanı yapıyorum ama mümkün mertebe klasik olmayan desenler üzerine çalışıyorum. Ne bileyim kulpunun şeklini farklı yapıyorum. Fincanı farklı yapıyorum. Üzerine. Boyadığım desenleri farklı yapıyorum ve onu farklılaştırmayı seviyorum. Çok standart olan şeylerden hoşlanmıyorum. Şu an  hedefim, oluşturduğum markayı herkesin tanımasını istiyorum. Birinin bir fincanı eline aldığı zaman bu Aden marka demesini istiyorum. En büyük hedefim bu ismi bir marka haline getirmek. Bu işle ilgilenmek için hayal gücünün geniş olması gerekiyor. Kendini sınırlandırmadan, araştırarak ne yapabilirim diyerek yeni tasarımlar keşfetmek gerekiyor.” şeklinde konuştu.

“SERAMİK İŞİ SÜRPRİZLİ VE HASSAS BİR SÜREÇ”

Seramik sanatında kullanılan boyaların ve malzemelerin kalitesi, üreticinin işini doğrudan etkilediğinin altını çizen Dalkılıç, bu alandaki önemli bir noktayı vurguluyor.Dalkılıç, yurt dışından gelen ürünlerin maliyetlerinin yüksek olduğunu ve bu nedenle birçok kişinin bu alana ilgi gösteremediğini belirtiyor. "Keşke daha uygun fiyatlı ürünler olsaydı, daha fazla insan seramik sanatını deneyimleyebilirdi." diyor. Türkiye’de seramik hammaddesi üreten yerlerin az olduğuna da dikkat çeken Dalkılıç, yerel üreticilerin daha yaygın hale gelmesi gerektiğini ifade ediyor. Seramik işinin sürprizli ve hassas bir süreç olduğunu anlatan Dalkılıç, fırına konulan ürünlerin bazen hayal edilenin dışında sonuçlanabileceğini belirtiyor. "Her şeyin uyumlu olması gerekiyor. Aksi takdirde fırından çıkan ürün, beklentileri karşılamayabilir; çatlayabilir ya da kırılabilir." diyor. Bu nedenle, malzemeyi iyi tanımanın önemine vurgu yapıyor. Destek paketlerinin önemini de dile getiren Dalkılıç, atölyesini açarken KOSGEB'den aldığı hibeyi büyük bir destek olarak değerlendiriyor. "Fırını ve tornayı KOSGEB hibesiyle aldım. Bu destek, işe başlamamda çok büyük bir rol oynadı. Fırın olmadan seramik atölyesinin bir anlamı yoktu." diyor. Dalkılıç, devletin seramik üreticilerine yönelik daha fazla destek vermesi gerektiğini belirterek, başlangıç aşamasındaki maliyetlerin yüksek olduğunu ve bu desteklerin üretim sürecini kolaylaştıracağını ekliyor.

 BURSA'NIN HER NOKTASINI TURİSTİK DURAKLAR

Bursa'nın Hisar bölgesinin atıl kaldığını ifade eden Dalkılıç, yurt dışındaki örneklerle Bursa'nın kültürel ve sosyokültürel potansiyelini karşılaştırdı. Dalkılıç, "Yurt dışında 'Old Town' gibi araç trafiğine kapalı, hediyelik eşyaların satıldığı, kahve içilebilecek mekanlar bulunan bölgeler var. Müzeler ve sergilerle dolu olan bu yerler, şehrin kalbi gibi işliyor. Biz de Bursa'nın kalbinde yaşadığımızı iddia ediyorsak, burayı bu şekilde bırakamayız" dedi.

Bursa'nın sadece kale surlarını restore etmekle değil, aynı zamanda sokakların estetik ve güvenlik açısından iyileştirilmesi gerektiğini belirten Dalkılıç, "Sokaklarda aydınlatma ve güvenlik eksiklikleri var, bu da hem yerel halkı hem de turistleri huzursuz ediyor. Birkaç yer boyamakla bu iş çözülmez, ciddi kültürel yatırımlar yapılması gerekiyor" şeklinde konuştu.

Bursa'nın tarih ve turizm anlayışının da eleştirildiği açıklamada, Dalkılıç şunları söyledi: "Bursa'nın sadece cami ve türbelerle anılması doğru değil. Şehir, dağ, deniz ve ova gibi doğal güzelliklere sahip. Ayrıca, sadece Cumalıkızık köyü ile sınırlı değil, birçok güzel köyümüz var. Her köyün kendine özgü özelliklerini tanıtmak, bu güzellikleri öne çıkarmak gerekiyor. Bursa'nın her noktasını turistik duraklar haline getirmek, şehrin turizmden daha fazla pay almasını sağlayabilir." İfadelerini kullandı.

Dalkılıç, Bursa'nın turizm potansiyelini değerlendirebilmek için kapsamlı bir araştırma yapılması gerektiğini vurguladı.