Batı Nil Virüsü (BNV), sivrisineklerin ısırmasıyla bulaşan, genellikle hafif seyreden ancak bazı durumlarda ciddi sağlık sorunlarına yol açabilen bir viral enfeksiyondur.
İlk olarak 1937'de Uganda'da tanımlanmıştır ve zamanla dünya geneline yayılmıştır.
Bu kapsamda Bursa Tek Sağlık Platformu Bileşenleri adına; Bursa Veteriner Hekimler Odası, Bursa Tabip Odası, Bursa Dişhekimleri Odası ve Bursa Eczacı Odası konu ile ilgili bir basın açıklaması yayınlayarak bilgilendirmede bulundu.
Basın açıklamasında;
Hızla artan çevre kirliliği, küresel ısınmaya bağlı iklim değişiklikleri, kontrolsüz hayvan hareketleri, sağlıkla ilgili meslek disiplinleri arasındaki yetersiz işbirliği, bunlara bağlı olarak bulaşıcı hastalıklar ve zoonoz (hayvandan insana geçen) hastalıklarda gözlenen artış, bilinçsiz antibiyotik kullanımı ile bakteri dirençlerinin artması toplum sağlığını her geçen gün daha çok tehdit ediyor.
Bununla birlikte, ulaşımın kolaylaşması, uluslararası ticaret gibi insan ve hayvan hareketlerinin ulusal ve küresel düzeyde artışı ortaya çıkan eski ve yeni bulaşıcı hastalıkların hızla yayılmasına, hatta COVİD 19 örneğinde olduğu gibi pandemilere neden olmakta.
Yukarıda anlattıklarımızın son örneğini bugünlerde BATI NİL VİRÜSÜ ile görmekteyiz.
İlk kez 1937 yılında Uganda'da tanımlanan Batı Nil Virüsü, günümüzde dünya genelinde yayılmaya devam eden bir arbovirüs enfeksiyonudur. Esas olarak enfekte sivrisinekler aracılığıyla insanlara ve hayvanlara bulaşır. Kuşlar, virüsün ana konakçılarıdır ve yayılmasında önemli rol oynar. Özellikle uzun mesafeler boyunca uçabilen enfekte kuşlar, hastalığın kıtalar arasında hızla yayılmasına neden olmaktadır. Bu durum, virüsün dünya genelinde hızla yayılmasına neden olan önemli bir faktördür.
Özellikle yaz aylarında ve yağışlı mevsimlerde sivrisinek popülasyonunun artması, virüsün yayılma riskini de artırmaktadır. Sivrisinek yoğunluğunun fazla olduğu alanlar, hastalığın yayılması için önemli bir risk faktörüdür. Hastalığın en yaygın olarak görüldüğü dönem ise Haziran ve Eylül ayları arasındadır.
Türk Veteriner Hekimleri Birliği’nin geçtiğimiz günlerde yayınladığı Batı Nil Virüsü Rehberi’nde de yer alan bilgilere göre Afrika ve Asya kıtalarında sıkça karşılaşılan Batı Nil Virüsü, son yıllarda Avrupa ve Amerika kıtalarında da görülmeye başlanmıştır. Türkiye’de ilk BNV vakası ise 2010 yılında tespit edilmiştir. Virüs, ülkemizde özellikle kuşların göç yolları üzerinde yer alan bölgelerde, mevsimsel olarak ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, enfekte sivrisinek popülasyonlarının artış gösterdiği dönemlerde hastalığın yayılma riski de önemli ölçüde artmaktadır.
Batı Nil Virüsü geniş bir canlı yelpazesini etkileyebilir, ancak en ciddi etkileri kuşlar, insanlar ve atlar üzerinde görülür. Virüsün farklı türler üzerindeki etkisi, o türün bağışıklık sistemi, yaşam döngüsü ve virüsle karşılaşma sıklığı gibi faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterir. Bu geniş konakçı yelpazesi, virüsün ekolojik döngüsünü ve yayılımını anlamak açısından önemlidir.
İnsanlarda hastalığın seyrinde ise (her hastalıkta olduğu gibi) farklılıklar görülebilmektedir
Kuluçka süresi 3-14 gündür, enfekte kişilerin çoğu (%80) herhangi bir belirti göstermez.
Hastaların yüzde 20’sinde de ani başlayan ateş, baş ağrısı, kas ağrıları, bulantı- kusma, ishal ve cilt lezyonları görülür.
Hastalık belirtileri gösterenlerde yüzde 2 dolayında noroinvaziv gelişme sonu ensefalit menenjit gibi ciddi tablolar oluşabilmektedir.
Batı Nil Virüsü’ne maruz kalan hastalarda yüzde 1 oranında ölüm gerçekleşmektedir.
Yine aynı rehberde yer alan koruyucu önlemleri şu şekilde sıralayabiliriz:
Sivrisinek üreme alanlarının azaltılması (durgun su birikintilerinin ortadan kaldırılması), biyolojik kontrol yöntemleri (larvalar için bakteriyel ajanlar, predatör balıklar), kimyasal kontrol (larvisitler ve adultisitler), genetik modifikasyon teknikleri (steril erkek sivrisinek salımı), kuş popülasyonlarının izlenmesi ve yönetimi, ölü kuşların toplanması ve analizi, kuş göç yollarının takibi, aşılama programları (mevcut at aşıları, gelecekteki insan aşıları), erken teşhis ve tedavi protokolleri, risk gruplarına yönelik özel koruma önlemleri, kentsel planlama (su yönetimi, yeşil alanların düzenlenmesi), iklim değişikliği etkilerinin azaltılması, ekolojik dengenin korunması, halk sağlığı eğitim programları, veteriner hekimler, sağlık çalışanları ve çevre uzmanlarının eğitimi, toplum temelli kontrol programları, sivrisinek kovucuların kullanımı, uygun giyim (uzun kollu giysilerin giyilmesi), ev ve iş yerlerinin korunması (sineklikler, klimalar), sektörler arası işbirliğini teşvik eden politikalar, çevre koruma ve halk sağlığı yasalarının güçlendirilmesi, temiz su kaynaklarının korunması, atık su arıtma sistemlerinin iyileştirilmesi, sınır ötesi hastalık kontrolü stratejileri, küresel sağlık güvenliği inisiyatifleri.
Tek Sağlık yaklaşımı, bir çok zoonotik hastalıkta olduğu gibi vektör kaynaklı zoonotik hastalıklarda da çok yönlü ve entegre bir strateji sunar. Bu yaklaşım, virüsün karmaşık ekolojisini ve bulaşma dinamiklerini dikkate alarak, insan, hayvan ve çevre sağlığını bir bütün olarak ele alır. Başarılı bir kontrol programı, farklı sektörler ve disiplinler arasında güçlü bir işbirliği ve koordinasyon gerektirir.
Bursa Sağlık Meslek Odaları işbirliği ile temelini attığımız ve geliştirmeyi amaçladığımız Bursa Tek Sağlık Platformu olarak, son yıllarda sıklıkla vurgu yaptığımız sağlığa bütüncül bakmayı temel alan Tek Sağlık yaklaşımı gelecek yıllarda yaşanacak pek çok bulaşıcı hastalıkta hızlı önlem almayı sağlayacağı gibi, insan baskısı nedeniyle daha çok etkisi hissedilen iklim krizi ve bağlantılı pek çok küresel sorunda yerelden başlayan önlemler almayı hızlandıracak, dünyanın sağlıklı geleceğini güvence altına alabilmek için güçlü bir çaba olacaktır.' ifadelerine yer verildi.