Geçmişi çok eskiye dayanan keçeyi sanatıyla işleyerek yaptığı portre çalışmaları ve manzara resimleriyle pek çok farklı ülkede sergiler açan Turhan, "Türk keçesi"ni markalaştırmayı hedefliyor.
Resimlerini yaparken önce keçe zemini hazırlayan ressam, ıslatarak çeşitli şekiller verdiği yünleri keçe iğnesiyle zemine yerleştiriyor. Tamamladığı resmi, naylon ile ince bir tülün arasına seren Turhan, sabunlu su döktüğü eserini oklavaya sarıyor ve keçelerin birbirine yapışması için dört yönden işlem yapıyor.
Mükerrem Turhan, AA muhabirine, 1997 yılında öğretmenlikten emekli olduktan sonra sanatla, resimle ilgili geleneksel ve farklı çalışmalar yapmayı düşündüğünü, bunun için arayışa girdiğini söyledi.
Öğretmenlik hayatına başladığı Konya'da 2 yıl kaldığını, daha sonra da Konya'ya sık sık gitmesine rağmen buradaki keçecileri fark etmediğini belirten Turhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kültürümüze yönelik bir sanat ortaya koymam gerektiğini düşünüyordum. Yurt dışına gittiğinizde çalışmanıza bakan, kültürümüzü hissetmeliydi, anlamalıydı. Bunları kafamdan geçirirken aslında öğretmenlik yaparken göremediğim şeyleri, emekli olduktan sonra gördüm. Konya'da Mevlana Müzesi'nin etrafındaki hediyelik dükkanları dolaşırken baktım, mankenin üzerinde çoban kepeneği. Çok ilgimi çekti. İçeri girdim. İçeride keçe yapıyorlardı. Çok merak ettim. Çok güzel şeylerdi, yaptıkları. Giyim eşyaları, kilimler, minderler, yastıklar, semazenlerin başlıklarını yapıyorlardı. Bu tekniğin sanatta da yer alabileceğini düşündüm."
Turhan, girdiği keçecide usta Mehmet Girgiç'ten ders aldığını, daha sonra keçe ustası Celalettin Berberoğlu'ndan bu işi öğrendiğini, Balıkesir'deki keçe ustalarıyla da çalıştığını dile getirdi.
SİBİRYA'DA FESTİVALE KATILDIÖnceleri atölyesinde sadece elle çalışarak eser verdiğini, artan siparişler üzerine bir oto tamircisine tarif ederek keçe makinesi ürettirdiğini kaydeden Turhan, resimlerin yanı sıra keçe kıyafetler de tasarladığını, kırlent, seccade, yaka iğnesi, şal, fular yaptığını vurguladı.
Boyanan yünleri iplik haline getirmeden alarak kullandığını ifade eden Turhan, "Tablolarımı oluştururken yünleri bazen iplik şeklinde kullanıyorum, mesela ağacın dallarını yaparken. Çiçekler, yapraklar yapacaksam yün yığınları halindeki renkli yünleri keçeleştiriyorum ve ince bir tabaka haline getiriyorum. Bazen makasla keserek, bazen elimle kopartarak, şekil vererek, çiçek, böcek, yaprak, desenler yapıyorum. En çok portre yapmayı seviyorum." dedi.
Keçeyi kaynar su, doğal sabun sürerek bir çubuğun arasına sarıp rulo haline getirdiğini anlatan Turhan, yufka açar gibi hareketlerle tabloları keçeleştirdiğini aktardı.
Mükerrem Turhan, keçe eserlerinden oluşan ilk sergisini 2004'te İstanbul'da açtığını, Ankara'da 2006'daki sergisinden sonra İngiltere'de yayımlanan bir dergide 2 sayfa kendisinin ve sanatının anlatıldığını belirtti.
Almanya, İtalya, Hollanda, ABD, Avustralya, Rusya, Japonya gibi pek çok ülkede eserlerini sergilediğini dile getiren Turhan, şöyle konuştu:
"Sibirya'da davet üzerine bir festivale katıldım. Çok soğuk olmasına ve o kadar çok keçe standı olmasına rağmen benim çalışmalarım çok satıldı. Boynumdaki fulara kadar satın aldılar. Çok mutlu oldum. Tablolar orada çok ilgi çekti. Mevlana ve semazenleri resmettiğim tabloları ısrarla aldılar. İpek ve krep kumaş üzerine yaptığım keçeli eşarplar, fularları satın alan hanımlar, dini ayinlerinde kullanılacaklarını söylediler. Yeleklerim, şapkalarım vardı. Onları da Türkolog bir hanım, özellikle aldı. Hem giydi hem de enstitülerinde, müzede teşhir edeceğini söyledi. Bu da beni çok mutlu etti."
Doğal kaynaklardan elde edilen malzemelerle sanat eserleri üretmenin önemini vurgulayan Turhan, "Türk keçesi"nin "Türk halısı" gibi markalaşmasını hedeflediğini sözlerine ekledi.